Reşat Çiğiltepe, 1879 yılında İstanbul'da Ziya Paşa ile Şevkiye hanımın oğlu olarak dünyaya geldi.

Daha 1 yaşındayken babasını kaybetti. 1893 yılında Harp Okulu'na girdi, 1896 yılında bitirdi. Ardından cepheden cepheye koştu.

Balkan Savaşları'nda kahramanca çarpıştı. Yanya savunmasında yaralandı ama başarısından dolayı binbaşılığa terfi etti. 1915 yılında Çanakkale'de de vardı. Çanakkale Cephesi'nde olağanüstü kahramanlığı ile dikkatleri çektikten sonra 17. Alay Komutanlığı görevine getirildi. 

Muş'un Rus işgalinden kurtarılmasında önemli rol oynayan ve 16. Kolordu Komutanı Mustafa Kemal Paşa'nın dikkatini çeken kahraman asker, Mecidi Nişanı, Gümüş Muharebe, Liyakat, Tahsiliye, Alman ve Avusturya Harp, Demir Haç Nişanı aldı. 53. Tümen Komutanlığı'na getirilerek Suriye Cephesi'nde görevlendirildikten sonra 1918 yılında İngilizlere esir düştü.

Bir yıllık esaret hayatından sonra İstanbul'a dönen ve İkinci Sıkıyönetim Askeri Mahkemesi Üyeliği ile görevlendirilen Reşat bey, burada fazla kalmadı. Dilekçe verip, ayrıldı ve Kurtuluş Savaşı'na katılmak üzere İnebolu'dan Ankara'ya geçti.

Mustafa Kemal Paşa tarafından 21. Tümen Komutanlığı'na atanan Reşat bey, yarbay rütbesi ile I. ve II. İnönü ve Sakarya muharebelerine katıldı. 

1 Mart 1922 yılında Miralay rütbesine terfi etti ve 57. Tümen Komutanlığı görevine atandı. 

Başkomutan Mustafa Kemal Paya, Büyük Taarruz'un ikinci gününde Albay Reşat beye önemli bir görev verdi. Göreci Sincanlı Ovası'ndan Dumlupınar'a kadar tüm yolların önündeki en stratejik engel Çiğiltepe'yi düşmandan temizlemekti.

27 Ağustos 1922 sabahı Albay Reşat komutanlığında 57. Alay, Yunan kuvvetlerinin en güçlü kuvvetlerinin bulunduğu Çiğiltepe'yi kuşattı.

Saat 10.30 gibi de telefonda konuştuğu Mustafa Kemal Paşa'ya şu sözü verdi:

- Komutanım, yarım saat sonra Çiğiltepe'yi alacağız!

15 dakika sonraki telefon görüşmesinde ise Mustafa Kemal Paşa'nın "Düşmanın halen direndiğini görüyorum. Gözümüz o tepede, çok önemli" sözlerine şu cevası verdi:

- Komutanım tepeye düşman bir tümen yığmış direniyorlar. Ama alacağız komutanım, mutlaka alacağız." 

Saat 11.00 olmuştu, Yunan kuvvetlerinin direnişi sürüyordu. Mustafa Kemal Paşa, son durumu öğrenmek için tekrar aradı Reşat Albayı:

- Reşat beyi istiyorum.

- Komutanım Reşat Bey size bir mesaj bırakarak intihar etti. Okuyorum, komutanım: Yarım saat zarfında bu tepeyi almak için söz verdiğim halde sözümü yapamamış olduğumdan dolayı yaşayamam komutanım."

Mustafa Kemal Paşa, telefonun diğer ucunda gözyaşlarına engel olamadı. "Büyük bir vatanseverdi, Allah rahmet eylesin" diyebildi.

11.45'te ise gelen telefonda Mustafa Kemal Paşa'ya verilen mesaj şöyleydi:

- 57. Fırka Çiğiltepe'dir komutanım. Yüzlerce ölüsünü bırakan düşman Sincanlı Ovası'na doğru kaçmaktadır, arz ederim."

Albay Reşat, tepenin ele geçirilmesindeki 45 dakikalık gecikme için canından vazgeçebilecek kadar sözüne bağlı ve şerefli bir vatanseverdi.

Başkomutan Mustafa Kemal Paşa şöyle ifade eder.."Dünyanın hiçbir ordusunda yüreği seninkinden daha temiz, daha sağlam bir askere rast gelinmemiştir. Her zaferin mayası sendedir. Her zaferin en büyük payı senindir. Burada şehit olan kahraman evlâtlarımızı minnetle anıyorum, ruhları şâd olsun. "

Atatürk'ün yüreğinden kopan bu sözler, Albay Reşat Bey Şehitliği'ndeki mermer bir kitabeye aynen alınmıştır.

Vefatının sonrasında TBMM kendisi adına ailesine Kırmızı şeritli İstiklâl Madalyası takdim etti. Soyadı Kanunu çıktığında Türkiye Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk tarafından ailesine "Çiğiltepe" soyadı verildi. Çiğiltepe'de onun ve şehit düşen askerlerin anısına yaptırılan şehitlik, 22 Haziran 1996 tarihinde hizmete açıldı. Girişte, Reşat Bey'in bronz bir büstü bulunur. 

Bugün Çiğiltepe Anıtı üzerinde şu şiir yazıyor:

Bu Vatan Kimin

Bu vatan toprağın kara bağrında
Sıra dağlar gibi duranlarındır.
Bir tarih boyunca onun uğrunda,
Kendini tarihe verenlerindir.
Tutuşup kül olan ocaklarından,
Şahlanıp köpüren ırmaklarından,
Hudutlarda gazâ bayraklarından.
Alnına ışıklar vuranlarındır.
Ardına bakmadan yollara düşen
Şimşek gibi çakan, sel gibi coşan,
Huduttan hududa yol bulup koşan
Cepheden cepheyi soranlarındır...
İleri atılıp sellercesine
Göğsünden vurulup tam ercesine,
Bir gül bahçesine girercesine,
Şu kara toprağa girenlerindir.
Tarihin dilinden düşmez bu destan
Nehirler gazidir, dağlar kahraman
Her taşı bir yakut olan bu vatan
Can verme sırrına erenlerindir.
Gökyay'ım ne desem ziyade değil,
Bu sevgi bir kuru ifade değil.
Sencileyin hasmı rüyada değil,
Topun namlusundan görenlerindir...

Orhan Şaik Gökyay

Editör: Haber Merkezi