Yedi kat gök, yer ve bunlarda bulunan herkes, O’nu tesbîh eder.

O’nu hamd ile tesbîh etmeyen hiçbir şey yoktur. Ne var ki siz, onların tesbîhini anlamazsınız. O, Halîm’dir, Gafûr’dur. (el-İsrâ, 44) İnsan; bencil, menfaatperest ve sorumsuzca davrandığında, canlılar gibi cansız varlıklar da huzursuz olmaktadır.

Bir gün Peygamber Efendimiz’in yanından bir cenâze geçmişti. Efendimiz; “Rahata ermiş ya da kendisinden kurtulunmuş!” buyurdular. Sahâbîler; ‘’Ey Allâh’ın Rasûlü, Rahata ermiş ya da kendisinden kurtulunmuş!’’ ifadesinden kasdınız nedir.. diye sordular.

Rasûlullah; ‘’Mü’min bir kul vefât ettiğinde dünyanın yorgunluğundan ve sıkıntılarından rahatlayıp Allâh’ın rahmetine kavuşur. Fâcir biri öldüğünde ise insanlar, beldeler, ağaçlar ve hayvanlar ondan kurtulup rahata ererler,” buyurdular. (Buhârî)

Zira müslümanlar Allâh’ın istediği şekilde bir hayat yaşadıklarında, yeryüzüyle âhenkli bir beraberlik sağlamış olmaktadırlar. Abdullah bin Mes’ûd şöyle nakleder: Bir dağ diğerine ismiyle nidâ ederek; ‘’Ey filân, bugün sana Allah Teâlâ’yı zikreden bir kişi uğradı mı’’.. diye sorar.

Eğer: ‘’Evet, uğradı’’, derse buna çok sevinir. Bu hâdiseyi İbn-i Mes’ûd’dan rivâyet eden Avn bin Abdullah şunu ilâve eder: ‘’Dağlar yalan yanlış sözleri duyarlar da hayırlı sözleri duymazlar mı..! Onlar hayırlı ve güzel sözleri daha iyi ve daha büyük bir iştiyakla dinlerler.’’ Âyet-i kerîmede dağların kötü sözleri işittikleri şöyle haber verilir: ‘’Rahmân çocuk edindi’’, dediler.

Hakîkaten siz, pek çirkin bir şey ortaya attınız. Bundan dolayı, neredeyse gökler çatlayacak, yer yarılacak, dağlar yıkılıp dağılacak ve yerlere geçecekti! Rahmân’a çocuk isnâd ettiler diye... Hâlbuki çocuk edinmek Rahmân’ın şânına yakışmaz.

Göklerde ve yerde olan herkes istisnâsız, kul olarak Rahmân’a gelecektir.’’ (Meryem, 88-93) Demek ki insanların işlediği günahlar, zamanı ve mekânı rahatsız etmektedir. Bunun aksine mü’minlerin işlediği sâlih ameller, ibadetler ve zikirler de zamanı ve mekânı sevindirmekte, mes’ûd kılmaktadır