Yıllar süren diktatörlük yönetiminin ardından, 2024'ün sonlarında Beşar Esad rejiminin yıkılmasıyla birlikte Suriye topraklarında büyük bir karanlık gün yüzüne çıktı. BBC’nin hazırladığı çarpıcı belgesel, Esad yönetiminin kanla kurduğu iktidarı nasıl işkence, infaz ve sistematik kayıplarla sürdürdüğünü gözler önüne seriyor. Bu topraklar tarih boyunca nice zulmü görmüş olsa da, belgelerde yer alan ifadeler bu kez insanlığın sınırlarını zorlayan bir vahşeti ortaya koyuyor.
Sistematik İşkencelerle Dolu Korku Dolu Yıllar
Suriye’deki cezaevlerinde yaşananlar, yalnızca Esad rejiminin zalimliğini değil; aynı zamanda devlet eliyle uygulanan sistematik bir sindirme politikası olduğunu da gözler önüne seriyor. Daracık hücrelerde 400 kişilik tutsak gruplarıyla insan onuruna aykırı koşullar yaratıldı. Tutuklular, haftalarca yiyecek ve su olmadan yaşamak zorunda bırakıldı. Rejimin sadık güvenlik görevlilerinden biri olan ve şimdi itirafta bulunan eski bir asker, “Adımı duyunca tir tir titriyorlardı. Hiç acımadan dövüyordum,” sözleriyle bu korku ikliminin bir parçası olduğunu kabul etti.
Saydnaya Cezaevi: Devletin Gizli Cehennemi
Saydnaya Cezaevi, Esad rejiminin kurduğu işkence düzeninin simgesi haline geldi. Eski güvenlik görevlisi Hüsam’ın ifadeleri, bu korku imparatorluğunun boyutlarını gözler önüne seriyor. Hüsam, “Çarşamba sabahları idam partisi yapılırdı,” diyerek her hafta rutin hale gelmiş infazları açıkça dile getiriyor. Ölümle yüzleşen bir mahkumun sözleri ise insanın tüylerini diken diken ediyor: “Tanrı’ya her şeyi anlatacağım.” Bu ifadeler, cezaevlerinin sadece mahkumları değil, insanlığı da boğan yerler haline geldiğini gösteriyor.
Gerçekler Örtbas Edildi, Cesetler Toplu Mezarlarla Kayboldu
Suriye’deki adalet sisteminin adı bile geçmezken, ölümler bile planlı ve gizli yürütüldü. Açlıktan veya işkenceden ölen insanların cesetleri, askeri hastanelerde sahte ölüm raporlarıyla kayıt altına alındı. Gerçek ölüm nedenleri devlet belgelerinde yok edildi. Ardından, bu insanların naaşları herhangi bir dini veya insani merasim olmaksızın toplu mezarlara gömüldü. Bugüne dek 130’dan fazla toplu mezar tespit edilmiş durumda. Ancak insan hakları örgütlerine göre, gerçek sayı bunun çok daha üzerinde olabilir. Bu mezarlar, sadece kayıpların değil; aynı zamanda insanlık onurunun da gömüldüğü yerler olarak hafızalara kazındı.