“Türk insansız hava araçları (İHA), uluslararası silah pazarında popüler stratejik varlıklar ve uygun fiyatlı askeri modernizasyon çözümleri haline geldi.

M5 Derğisinde yer alan haberde Jamestown Enstitü’de yayımlanan analizde Azerbaycan güçlerinin, Türk askeri teknolojilerini kullanarak İkinci Karabağ Savaşı’ndaki çarpıcı başarılarının ardından Ankara, Bayraktar TB2-‘yi tedarik etmekle ilgilenen çok sayıda müşteriyi kendine çekti.  Bu nedenle bir çok analist, bu gelişmenin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan yönetiminin Moskova’ya karşı daha fazla koz geliştirmesine yardımcı olabileceğini savunarak, Türk insansız savaş modelinin Rusya’nın eşiğinde artan popülaritesine dikkat çekiyor.

Ukrayna, Türkiye’nin drone ihracat portföyündeki büyük alıcılardan birisi olarak görünüyor. 2019 yılında iki ülke, Ukrayna Ordusu için 12 Türk Bayraktar TB-2 sisteminin satışı konusunda anlaşmaya vardı. Ardından da Kiev; Donanması için daha fazla Bayraktar TB-2 satın almak için iki ek talepte bulundu.

Moskova ise Rusya’nın jeopolitik alanına yayılan Türk insansız savaş çözümleriyle ilgili artan endişesini farklı platformlarda ima etti.

Polonya da bir başka çarpıcı örnektir. İkinci Karabağ Savaşı’nın ardından Polonyalı stratejistler ve savunma uzmanları, Türkiye’nin sağladığı İHA’ların Azerbaycan’ın başarısının kilit unsuru olduğunu vurguladı. Ve Mayıs ayında Polonya hükümeti; simülatörler, akıllı mühimmatlar ve gelişmiş sensörler dahil olmak üzere çeşitli sistemlere ek olarak 24 adet Bayraktar TB-2 platformunu satın alacağını duyurdu. Türkiye’nin Planya’ya ilk drone partisini 2022’de teslim edilmesi bekleniyor.

Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan, Polonya’nın NATO’nun özellikle Doğu yakasında Türk insansız hava sistemlerini edinen ilk üye olacağının altını çizdi ve bu muhtemelen Rusya’yı tedirgin etti.

Letonya da, Türkiye’nin insansız sistemlerini tercih ederek kuzeydoğu Baltık bölgesinin kapılarını Türk silah üreticilerine açan bir sonraki ülke olabilir. Rusya çok geçmeden hem Batı hem de Güney askeri bölgelerinin Türk drone savaş varlıklarıyla çevrili olduğu görülebilir.

Azerbaycan’ın geçen sonbahardaki savaş alanındaki başarılarının Ukrayna, Polonya ve Türk savaş uçağı satın almakla ilgilenen diğer ülkeler için uygulanabilir bir şablon sağlayıp sağlayamayacağını makul bir şekilde değerlendirmek için doğru askeri istihbarat analizi sorularını sormak gerekiyor.

Ermeni muharebe oluşumları, Rus savaş tarzını anlamlı bir ölçüde taklit etti mi? Ermeni Ordusu, Karabağ’daki süreçte gerçekten de geleneksel olarak Sovyet-Rus taktik ve doktrinini taklit etmiştir.

İkinci Karabağ Savaşı sırasında Ermeni muharebe birimleri ağırlıklı olarak işte bu Sovyet-Rus doktrininin “dayanıklı savunma”  gücüne ve oluşturduğu ağ bağlantılı güçlü noktalarına güveniyordu. Ermeni cephaneliğinin envanteri neredeyse tamamen Sovyet/Rus silahlarına bağlıydı.

Azerbaycan’ın Türk insansız hava araçları; çok namlulu roket sistemleri (MLRS), topçu silahları, ana muharebe tankları (MBT), hava savunmaları ve hatta balistik füze sistemleri dahil olmak üzere bu envanterin geniş bir yelpazesini başarıyla imha etti.

Sonuç olarak Ermeni tarafı, T-72 MBT varyantları da dahil olmak üzere yüzlerce zırhlı platformu ve stratejik S-300 karadan havaya füze (SAM) sistemleri de dahil olmak üzere çok sayıda hava savunma bataryasını kaybetti.

Karabağ savaşından alınan dersler, Türk insansız hava araçlarının gerçekten de Rus silahlarını oldukça etkili bir şekilde avlayabildiğini gösteriyor. Ancak Azerbaycan’ın başarısı sadece platform merkezli bir saldırı başarısı değildi.

Çünkü Azerbaycan Silahlı Kuvvetleri; Türkiye’den sadece muharebe gücü kanıtlanmış İHA’ları değil, aynı zamanda İHA-savaş harekat konseptlerini de (CONOPS) aldı.

Bu konsept  şunları içeriyordu:

1) Dronların; istihbarat, gözetleme, hedef tespit ve keşif (ISTAR) yetenekleri ve ayrıca savaş hasar-değerlendirme misyonları için karada konuşlanmış destek birimleriyle entegrasyonu,

2) Düşmanın karşı ateşini engellemek ve savunma zırhını yıkmak için dronların sistematik kullanımı,

3) Temel operasyon girdisi olarak drone görüntülerinin kullanılması ve

4) Düşmanın hava savunmasını hedef almak için insansız platformların kullanılması.

Azerbaycan iki temel nedenden dolayı bu sisteme entegrasyonu hızlı sağlamayı başarmıştır. Bunlardan birincisi; savaştan önce ve savaş sırasında Bakü’de sağlam bir Türk askeri danışma misyonu vardı.

İkincisi, Azerbaycan Silahlı Kuvvetleri Türkiye ile sistematik olarak ikili ortak tatbikatlar yapmasının yanı sıra Azerbaycanlı askerler Türk Silahlı Kuvvetleri kurumlarında askeri eğitimler aldı.

Ayrıca Türkiye ile Azerbaycan’ın gerçekten özel bir ilişkisi olduğu gerçeği de önemlidir. Sistematik ortak tatbikatlar ve yoğun etkileşimler sayesinde “iki devlet, bir ulus” adeta “iki devlet, bir ordu” haline geldi. Türkiye’den CONOPS transferi için bu kadar derin ve kapsamlı bir süreç kurmak başkaları için kolay olmayacaktı.

Devletlerarası bir çatışmada Rus ordusuyla karşılaşan herhangi bir ülke, tamamen ağ bağlantılı hava savunması ve son teknoloji elektronik savaş (EW) yeteneklerinin üstesinden gelmek zorunda kalacak.

Karabağ’da Ermeni güçlerinin, Libya’da General Hafter güçlerinin veya Suriye’de Arap Ordusu güçlerinin gelişmiş Türk teknolojilerine karşı önemli kayıplara uğraması Rusya’yı harekete geçirdi. Ruslar tatbikatlarında uzun süredir İHA karşıtı yeteneklere öncelik veriyor. Ve Rus savunma sanayi birimleri insansız hava teknolojilerinin dünya çapında hızla artan yayılmasını ele almak için yeni karşı-drone varlıklarını sahaya sürmek için özenle çalışıyor.

Türk İHA’larının herhangi bir savaş ortamında şaşmaz bir şekilde çarpıcı zaferler kazandırabilecek tılsımlı çözümler olmadığını kavramak gerekiyor. Azerbaycan örneğinde görüldüğü gibi, Türkiye’nin insansız savaş uçakları belirli bir harekat sanatının parçası olarak kullanıldığında belirleyici bir güç oluyor.”

Kaynak: M5
Çeviri/Analiz: Adem KILIÇ

Editör: Haber Merkezi