Ertuğrul Gazi, Allah dostlarına ihtimam hususunda oğlu Osman Gazi’ye ve O’nun şahsında bütün haleflerinin rûhlarına yön verecek olan şu kıymetli vasiyette bulunmuştur: Bak Oğul! Beni incit, Şeyh Edebali’yi incitme! O, bizim aşiretimizin maneviyyat güneşidir. Terazisi dirhem şaşmaz! Bana karşı gel, O’na karşı gelme! Bana karşı gelirsen üzülür, incinirim; O’na karşı gelirsen gözlerim sana bakmaz olur, baksa da görmez olur! Sözümüz Edebali için değil, senceğiz içindir! Bu dediklerimi vasıyetim say!..’’

Dünyanın en büyük devleti. Tarihçi Hammer der ki; ‘’O’nun bıraktığı devlette teşkilat ve esas temeller o kadar kuvvetliydi ki, Osmanlı, kısa bir müddet sonra dünyanın en büyük devleti oldu. Farz-ı muhal O’nun devrindeki insanlara; Bu gazinin torunları, karşısına çıkan birçok güçlü devletleri mağlup ederek Avrupa’yı dize getirecek ve şu harita bölgelerine hakim olacak!’’ deselerdi, bunları işiten herkes; ‘’Bu bir hayaldir; boş bir masaldır!’’ derdi.

Fakat o namdar Gazi ile etrafı, bilhassa tasavvuf erbabı ve ulema, buna can ü gönülden inanıyor ve bu büyük zuhur için yorulup dinlenmeden gayret sarfediyorlardı. Gerçekten Osman Gazi ve yiğitleri, at sırtından inmediler; gece gündüz akından akına koştular. Hızla geliştiler, büyüdüler ve çoğaldılar. Bizans için korkulu bir rü’ya oldular. İslam’ın gür sesini dünyaya yaymak yolunda yediden yetmişe savaştılar.

Küffar, artık kalelerinden dışarı çıkamaz oldu. Lamartin şöyle der: Osman Gazi’nin tabii istidadı sade, doğru ve adilane idi. Akıl ve zekasını Allah’ın birliğine hasrederek yeryüzünde Allah’ın birliği ve varlığı karşında bulunan batıl itikatları ve putperestliği men’e çalışırdı. Bununla beraber fatihlerin siyasetini takip ederek zaptettiği ülkelere tasarruf etmeye ve yerleşmeye başladı. Osman Gazinin mal varlığı: ‘’Fevkalade müttaki bir hayat süren Osman Gazi’nin, vefat ettiğinde geriye bıraktığı şahsi mal varlığı, bir zırh, bir çift çizme, birkaç tane sancak, bir kılıç, bir mızrak, birkaç at sürüsü, üç sürü koyun ve emsalinden ibaretti.’’