Her ane ve babanın evlat sahibi olmaya sonsuz bir arzusu vardır. Bu arzu, asil bir istektir. Esasen evlenmeden maksat da budur.

Meselenin mühim olan tarafı sahip olduğumuz evladın terbiyesidir. İslam dini emrettiğ güzel terbiye verilmeyek olursa hem kendimiz hede millet ve memleket bu çocuklardan zarar görür. Hüner, onların sayısını değil sayğısını artırmaktır.

Nebat yetiştirir gibi evladının sadece yeme ve içmesine dikkat gösterir, Vitrin bebekleri gibi süsleyip giyindiren ve fakat kamil bir iman ve güzel ahlakla mücehhez kılmayan anne ve baba huzuru ilahide sorumludurlar.

Bir çocuk; asi, cani ve serseri ise, imansız iz'ansız ve vicdansız ise, bunların suclarının baş ortağı ana ve babadır.

İman ve İslam esasına göre terbiye edilmeyen çocuk; ''çilesiz ve mes'uliyetsizdir.'' Ne iyi bir iş yapma azmini nede fena bir davranişin nedametini duyarlar.

Evlat terbiyesi bir memleketin istikbalini hazirlar.Bunu ihmal etmekle bir milletin ufuklarini karartir. Ancak evladini terbiye eden kimseler istikbalinden emin olabilirler.

Allah Teala insani madde ve ruhin imtizaci sureti ile halk etmiştir.

Vücut için gidalar ihsan ettigi gibi ruh için manevi gidalar bahşetmiştir. Vücut bunlarin hiç birisinden geçmez. Biri verilib diyeri ihmal edilecek olsa beden ve ruh muvazenesi bozulur. Vücudun fizik yapisi nasil ehemniyet gösteriyorsa ondan aşagi olmamak üzere ruh yapisina ihtiham ve dikkat göstermeye mecburuz.

Evladin sadece karnini doyurmak sirtini giydirmek onlara karşi vazifemizi tam olarak yaptigimizi göstermez. Dişi agriyan kimsenin ayak parmagina melhem sürmek, nasil agzindaki agriyi dindirmezse çocugunuzun karnini doyurmakla ruhundaki boşlugu doldurmuş olmayiz.

Eger çocuklarimizin yaşayişi Kur'an-ı Kerim'in emirlerinden uzak ise, buna sebep, ya anne ve babanın kötü terbiye vermesi, yahut iyi bir terbiye verememesidir. İyi terbiye vermemek de kötü terbiye etmek gibidir. Zira kötülüğü öğreten ile iyiliği öğretmeyen kimselerin zararları birbirine denktir.

Peygamber Efendimiz bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmaktadır:

''Anadan doğan her çocuk İslam fıtrat üzerine doğar. Sonra anne ve babası yahudi ise, onu yahudi yapar. Veya mecusi ise, mecusi yapar. Nasrani ise, hıristiyan yapar.''

******

Karılmış bir alçı, hangi kap içersinde donarsa onun şeklini alır.

Aile büyüklerinin inanç, düşünce ve ahlaki nasılsa çocuk da ona göre yetişir. Çevrenin fert üzerindeki tesirini inkar kabil değildir.

Hadis-i şerif, İslam inançlarını kabul edecek fıtratta doğan çocukların dinden nasıl uzaklaştırıldıklarını açıklarken Müslüman anne ve babalara da şu hakikati hatırlatmaktadır; ''Allah tarafından mü'min olarak ihsan edilen yavrularınızı, İslam ahlakına ve Kur'an hükünlerine göre yetiştirmezseniz, onlarin kötülüklerine göz yumarsaniz sizin çocuklariniz da gayr-i müslim veya bir dinsiz olabilir. Onun bu hale gelmesine göz yuman ve vazifesini ihmal eden sizler de mes'ul olursunuz.''. İnsanlar, idare ile mükellef bulundukları topluluktan mesul oldukları gibi anne ve baba evladından sorumludur. Resul-i Ekrem (s.a.v) Efendimiz bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmaktadırlar:

''Bir baba, çocuğuna güzel terbiyeden daha üstün bir ihsanda bulunamaz.''

Anne ve babanın evladına karşı vazifelerini şöyle ifade edebiliriz:

''Çocuklarımıza İman ve İslam bilgilerini, namazlarını kılabilecek kadar Kur'an okumalarını öğretmek ve güzel terbiye vermek gerekir. Bu vazifalerin yapılmasında peygamberler de dahil bulunmaktadır. O muhterem zatlar; bu mükellefiyetlerini yapmak için çırpınmışlardır.Kur'an-ı Kerim'den bunlara birkaç örnek vermekte fayda mülahaza etmekteyiz.Hazret-i Lokman oğluna şöyle nasihat etmiştir:

''Oğulacağızım, Allah'a ortak koşma. Çünkü şirk, elbette büyük bir zulümdür.''

Hazret-i Yakup'ta oğullarına:

''Ey oğullarım,Allah sizin için İslam dini' ni beğenip seçdi. O halde sizde başka değil ancak Müslümanlar olarak can verin dedi.''

Anne ve baba, evladına güzel bir isim koymakla mükelleftir. Güzel ismin ölçüsü, İslama uygun olmasıdır. Resul-i Ekrem Efendimiz bir hadsi-i şeriflerinde şöyle buyurmaktadır:

''Allah'a göre isimlerin en sevimlisi, Abdullah ve Abdurrahman adları'dır.''

Çocuklar arasında adalet göstermeli, vergi ve sevgide farklı muamele etmemelidir. Onlara bir ikram yapılacağında, büyük küçük, oğlan kız farkı gözetmemeli ve aralarında bir ayrım yapmamalıdır. Resulullah Efendimiz bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmaktadırlar:

''Allah'tan korkunuz ve çocuklarınız arasında adalet gösteriniz.''

Evlada sevgi hususunda da adalet göstermeli; kalbine hakim olamasa bile hislerini gizlemeye çalışmalıdır.

Zamanımızda bazı kimselerin, oğlan evladını kıza veya birini diğerine tercih ettikleri esefle görülmektedir. Bu hal, hem kardeşlerin birbirine darılmasına hem de evladın anne ve babasından soğumasına yol açmaktadır. Çocuğun cinsiyeti, ne takdie ve terkibe ne de tecih ve tefrike sebep olmamalıdır. İslam miras hükmü, bu kaidenin dışındadır.

Babasının mağdur ettiği bir kız, kocasından dul kalsa idaresini nasıl temiz edecek ona kim acıyacak? Zaruri ve aslı ihtiyaçlarını nasıl karşılayacak.

Anne ve baba evladına güzel örnek olmalı, verdiği nasihate uygun yaşayış yolu takip etmeli hareketleri sözünü tutmayacak olursa nasihatlerin müsbet tesiri görülür.

Çocuğun yalan söyleme diyen bir baba, kendi davranışları ile ona yalancılık örneği vermemelidir.

Bunun aksini yapan kendi eliyle çocuğun kalbine yalancılı tohumları saçmış olur.

Çocuklarımıza yaptığımız va'dleri yerine getirmeli, yapamayacağımız şeyleri va'd etmemeliyiz.

Evladımızın terbiyesinde, prensip olarak, sertliği almamalıyız.Yavaş yavaş inen yağmur, nasıl arzın derinliklerinde işlerse, yumuşaklıkla yapılan nasihatler, ruhun derinliklerine nüfuz eder.

Aşırı sertlik, terbiyede ifrata varmak ve ölçüyü kaçırmaktır. Hiç ses çıkarmamak da eksiklik yapmaktır. Nasihat yapmalı ve fakat yumuşak sözlü olmalıdır. Enes (r.a), Peygamber Efendimize on sene hizmet ettiği halde hiçbir gün Resulullah Efendimiz kendisine ''Ne için yaptın'' veya ''şöyle yapsan olamaz miydi?''diye bir söz söylememiştir.

Çocuklarina haramdan kaçinmanin lüzum ve zaruretini anlatmak, anne ve baba için zaruri vazifelerdendir. Zira haram giren vücutta Hakk'a itaat olmaz. Resulullah Efendimiz, Bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmaktadir:

''Birinizin, ağzına toprak koyması, Allah'ın haram kıldığı şey'i koymasından hayırlıdır.''

Yetiştirdiginiz yavrulara, Kur'an-ı Kerim okumayı öğretmek, vazifelerimizin en mühimlerindendir. Çünkü İslam dininin erkanından bulunan namazı kılabilmek için mutlaka Kur'an okumak gerekir.

Bilgi, Gayeye erişmek içindir.Kur'an-ı Kerim okumayı bilen çocuklarımızın, onun emirlerine uygun hareket etmelerini, yasakladığı şeylerden kaçınmalarını biz temine çalışacak, biz kontrol edeceğiz, bilhassa namaz kılmalarına gerekli dikkat ve ehemmiyeti göstereceğiz