Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda bu yıl en çok yankı uyandıran başlık yine değişmedi: Filistin. Gazze’deki insani krizin derinleştiği günlerde, dünya liderleri peş peşe konuştu; ancak salonlardaki diplomatik ton, sosyal medyanın sert yankılarıyla çarpıştı.
Liderlerin Ortak Mesajı: “Ateşkes ve İki Devletli Çözüm”
Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri António Guterres, “Gazze’de insanlık, karanlık bir sınavdan geçiyor” sözleriyle tabloyu özetledi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İsrail’in saldırılarının durdurulması çağrısı yaparak, “Bu topraklarda adalet, işgal değil vicdanla sağlanır” dedi.
Birleşik Krallık Başbakanı Keir Starmer, ülkesinin Filistin’i tanıdığını açıklayarak “Artık mesele olup olmayacağı değil, ne zaman olacağıdır” ifadesini kullandı.
Brezilya Devlet Başkanı Lula da Silva, İsrail’in operasyonlarını “orantısız güç kullanımı” olarak tanımladı.
Ürdün Kralı Abdullah II ise, “Gazze’yi görmezden gelmek insanlığı reddetmektir” sözleriyle dünyanın suskunluğunu eleştirdi.
Japonya Başbakanı Shigeru Ishiba, “Filistin’i tanımak artık zaman meselesi” diyerek Asya’dan güçlü bir mesaj gönderdi.
Katar Emiri Tamim bin Hamad Al Thani, barış çabalarının “bilinçli olarak sabote edildiğini” söylerken, Güney Afrika Cumhurbaşkanı Cyril Ramaphosa, Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne “soykırım soruşturması” çağrısında bulundu.
Sosyal Medyada İki Dünya: Diplomasi Dili ve Vicdan Dili
Liderlerin konuşmaları, sosyal medyada milyonlarca kez paylaşıldı.
“#FreePalestine”, “#CeasefireNow” ve “#StopGazaGenocide” etiketleri yeniden küresel trend oldu.
Ancak iki farklı dünya dikkat çekti:
- Diplomasi sahnesinde dikkatli ve ölçülü ifadeler,
- Sosyal medyada ise öfke, yas ve dayanışmanın duygusal dili.
Bazı kullanıcılar “Liderler konuşuyor, Gazze ölüyor” yorumuyla söylem–eylem farkına dikkat çekerken, diğerleri “Artık kelimeler değil, kararlar konuşmalı” diyerek hükümetleri sorumluluğa çağırdı.
Tercüme Bürolarının Sessiz Gücü: Dilin Sınırlarını Aşan Vicdan
Bu küresel tartışmada tercüme büroları görünmeyen ama kritik bir rol üstleniyor.
Farklı dillerde yapılan açıklamaları doğru bağlamla çevirmek, kelimelerin tonunu korumak ve anlam kaymalarını önlemek, diplomasi kadar hassas bir süreç.
Bir kelimenin yanlış çevrilmesi, bir liderin niyetini değiştirebiliyor.
“Direniş” mi “saldırı” mı, “soykırım” mı “askeri operasyon” mu — bu farklar kamuoyunun algısını baştan şekillendiriyor.
Tercüme uzmanları, çevirinin ötesinde bir analiz sorumluluğu taşıyor:
- Hangi ülke, hangi dille konuşuyor?
- Söylem hangi dilde nasıl yankı buluyor?
- Hangi kelimeler öfke, hangileri umut uyandırıyor?
İşte tam bu noktada tercüme hizmeti, küresel kamuoyunun duygularını diller arasında köprüleyerek barış dilinin sürdürülebilmesi için sessiz ama etkili bir görev üstleniyor.
Sonuç: Söylem Bol, Adım Az
Dünya liderleri barıştan söz ediyor;
ancak Gazze hâlâ yıkık, Filistin hâlâ yalnız, diplomasi hâlâ kelimelerle sınav veriyor.
Gerçek barış belki de önce dillerde başlayacak.
Çünkü bazen bir kelime bile — “barış” mesela — bir ulusun sesini dünyaya çevirebilir.
