Diyarbakır’da kamuoyunu derinden sarsan Sena Düzgün’ün ölümüyle ilgili gelişmeler, toplumsal vicdanı daha da yaraladı. 27 Mayıs’ta Onkoloji Hastanesi bahçesindeki bir ağaca asılı halde bulunan Dicle Üniversitesi İlahiyat Fakültesi 2. sınıf öğrencisi Sena Düzgün’ün trajik ölümü henüz soğumamışken, defnedildiği mezarın ani şekilde taşınması kafaları karıştırdı. Henüz 20’li yaşlarının başındaki genç kızın mezarına bile huzur verilmedi.
"Uygun Değil" Gerekçesiyle Mezarı Değiştirildi
Olaydan kısa süre sonra Mardinkapı Mezarlığı’na defnedilen Sena Düzgün’ün naaşı, belirsiz kişilerin “Buraya uygun değil” şeklindeki tepkilerinin ardından, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Mezarlıklar Müdürlüğü tarafından gece yarısı sessizce Çiftehavuz Mezarlığı’na taşındı. Resmî makamlar, bu tartışmalı kararla ilgili henüz herhangi bir açıklamada bulunmadı. Ancak sosyal medya kullanıcıları ve vatandaşlar, bu gelişmeye büyük tepki gösterdi. Mezarlığın taşınması, sadece dini ve kültürel değil, aynı zamanda toplumsal hassasiyetleri de gündeme taşıdı.
Geride Kalan Not, Şüpheleri Derinleştirdi
Polis ekiplerinin olay yerinde bulduğu bir intihar notu, genç kızın ölümüne dair derin izler taşıyor. İddialara göre not Sena Düzgün tarafından kaleme alındı ve notta, hayatına son vermeye dair kararlılığı açıkça görülüyor. Yazıda şu ifadeler dikkat çekti:
"Bütün elbiselerimi yardım kuruluşlarına verin. Kitaplarımı üniversiteye, oyuncaklarımı yuvaya, balığı Ahmet'e. Benden hiçbir şey kalmasın bu dünyada. Mezarımda tek bir çiçek dahi istemiyorum. Mezar taşım dahi olmasın. Hiç kimse 5 dakikadan fazla kalmasın mezarın başında. Ağlamak isteyen evine gitsin, annem de dahil. Cenazemde herkes bir tane sigara içsin. Ve asıl mesele Ahmet asla mezarıma gelmesin."
Bu satırlar, derin bir içsel çöküşün ve büyük bir hayal kırıklığının izlerini taşıyor. Aynı zamanda “Ahmet” ismine yapılan vurgu, soruşturmanın seyrini değiştirecek bir boyuta taşıdı.
İsmi Geçen Araştırma Görevlisi Hakkında YÖK Soruşturması
Notta geçen “Ahmet” isminin, Dicle Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde görevli bir araştırma görevlisi olan A.P. ile ilişkilendirilmesi üzerine Yükseköğretim Kurulu (YÖK) devreye girdi. Edinilen bilgilere göre, A.P. hakkında soruşturma başlatıldı ve süreci takip etmek üzere bir müfettiş görevlendirildi. İkilinin aralarında gönül ilişkisi olduğuna dair iddialar, üniversite camiasında da şok etkisi yarattı.
Yükseköğretimde görev yapan bir akademisyenin, kendisine emanet edilen genç bir öğrencinin hayatında bu denli etkili olması, ciddi etik tartışmaları da beraberinde getirdi. Bu olay, sadece bir trajedi değil; aynı zamanda sistemdeki denetim zafiyetlerini de gün yüzüne çıkardı.