AK Parti tarafından TBMM’ye sunulan Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu raporunun detayları gün yüzüne çıktı. Toplam 60 sayfa ve 15 başlıktan oluşan raporda, Türkiye'nin terörsüz bir geleceğe yürüyüşünde hukuki, toplumsal, ekonomik ve stratejik boyutlar ele alındı.
“Terörsüz Türkiye” hedefi devlet ve millet projesi olarak tanımlandı
Raporun giriş bölümünde, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde, “Terörsüz Türkiye” idealinin sadece bir güvenlik meselesi değil, aynı zamanda bir devlet ve millet projesi olduğu vurgulandı.
Raporda, AK Parti’nin teröre ve “Kürt meselesine” yaklaşımı, bir demokratikleşme süreci olarak tanımlandı. “Bu sorun, Türkiye'nin kendisiyle imtihanıdır” ifadesine yer verilen bölümde, meseleye yönelik geliştirilen çözüm yolları, AK Parti döneminde atılan tarihi adımlarla detaylandırıldı.
Çözüm Süreci ve Demokratik Açılım yeniden analiz edildi
“Demokratik Açılım - Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi” çerçevesinde atılan adımlar, çözüm sürecinin kritik kırılma noktaları ve sahadaki toplumsal eğilimler raporda kapsamlı bir biçimde ele alındı. Toplumun genelinde “evlatlarımız değil, silahlar toprağa gömülsün” talebinin hakim olduğu vurgulandı.
Raporun en kritik başlıklarından biri olan “İlkesel Eşik: Tespit ve Teyit Mekanizması” bölümünde, silah bırakma sürecinin devletin güvenlik birimleri tarafından objektif göstergelerle teyit edilmesi gerektiği vurgulandı. Bu sürecin şeffaf, ölçülebilir ve hukuki temelli olması gerektiği belirtildi.
Kamu düzeni için net mesaj: Şehit ailelerinin hassasiyeti kırmızı çizgidir
Raporda, süreci sabote etmek isteyen iç ve dış odaklara karşı kararlı duruşun altı çizilirken, kamu düzeni ve toplumsal huzurun korunması gerektiği özellikle vurgulandı:
“Şehit ailelerimizi ve gazilerimizi rahatsız edecek hiçbir adıma müsaade edilmemelidir.”
“Terörsüz Türkiye ve Terörsüz Bölge” başlığı altında, Türkiye’nin Suriye ve Irak’ta hiçbir terör yapılanmasına göz yummayacağı açıkça belirtildi. Türkiye’nin Suriye’de teröre karşı net duruşu, “10 Mart Mutabakatı” çerçevesinde değerlendirilerek, tüm terör uzantılarının tasfiyesi hedeflendi.
Terörün ekonomik yükü: 2 trilyon dolarlık kayıp
Raporda, terörün Türkiye’ye ekonomik maliyetinin 2 trilyon doları bulduğu ifade edildi. Bu kaynağın eğitim, sağlık, sanayi ve savunma gibi alanlara aktarılabileceği belirtilerek, “Terörün bitmesi, görünmeyen yükün kalkmasıdır”denildi.
Raporda, sürece özel, kapsamlı ve geçici bir kanun hazırlanmasının zorunlu olduğu vurgulandı. Bu yeni düzenleme; denetim, infaz, erteleme, gözlem ve idari sorumlulukları içeren bütüncül bir yapıda olacak. Örgütsel aidiyet yerine bireysel eylem ve sorumluluğa dayalı bir adalet sistemi hedeflendi.
Toplumsal uyum ve rehabilitasyon: Silahı bırakan topluma kazandırılacak
Terörü reddeden bireylerin, hukukla uyumlu bir şekilde topluma yeniden entegre edilmesi gerektiği ifade edildi. Bu çerçevede oluşturulacak izleme mekanizması, tekrar suç işlenmesi halinde sağlanan imkanların ortadan kaldırılmasını ve ceza sürecinin yeniden işletilmesini öngörüyor.
Raporun son bölümlerinde, terörün tamamen tasfiye edilmesiyle birlikte demokratik siyasetin alanının genişleyeceği belirtildi. Siyasi Partiler ve Seçim Kanunu gibi yasal çerçevelerin de gözden geçirilerek yüksek standartlı demokrasi hedefine ulaşılacağı kaydedildi.
Sonuç: Güçlü irade, şeffaf süreç, milli mutabakat
Hazırlanan raporun en çarpıcı bölümlerinden biri “Sonuç” başlığı oldu. Sürecin güvencesi; güçlü siyasal irade, kapsayıcı politikalar, kurumlar arası eşgüdüm ve milletin ortak vicdanı olarak tanımlandı. Şu ifadelerle rapor son buldu: “Terörsüz Türkiye hedefi adım adım, sağlam bir hukuki düzenlemeyle ilerleyecek. Böylelikle Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi, günlük yaşamda somut bir kazanım haline gelecektir.”
