İstanbul’un deprem riski her geçen gün daha fazla gündeme gelirken, Güngören Belediyesi’nin yeni imar kararı kamuoyunda tartışma yarattı. Belediye Başkanı Bünyamin Demir’in belediye meclisinde açıkladığı düzenlemeye göre, bölgede bireysel bina yapımı durumunda bir, komşu binalarla birleştirilerek kentsel dönüşüm gerçekleştirilmesi halinde ise iki ilave kat izni verilecek. Bu karar, hem teknik çevrelerde hem de halk nezdinde ciddi tepkilere neden oldu.
"Yatay Mimari" hedefiyle çelişiyor mu?
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yıllardır vurguladığı “yatay mimari” anlayışı, bu tür uygulamaların temel ölçütü olarak benimsenmişken, alınan yeni kararın bu ilkeyle çeliştiği ifade ediliyor. Sosyal medya ve yerel haber platformlarında pek çok vatandaş, bu düzenlemenin İstanbul’un mevcut yapı yoğunluğunu daha da artıracağı görüşünde birleşiyor. “Yükseklik yarışı yerine, güvenli yaşam alanları inşa edilmeli” yorumları dikkat çekerken, bazı kullanıcılar kararın rant odaklı olduğu iddiasını gündeme taşıdı.
Trafik ve altyapı bu yükü kaldırabilir mi?
Şehir plancıları, inşaat mühendisleri ve mimarlar odası yetkilileri, imar düzenlemesinin doğurabileceği sonuçlara dair uyarılarda bulunuyor. Uzmanlara göre, ilave kat izni sadece binaların yüksekliğini artırmakla kalmayacak; aynı zamanda bölgedeki nüfus yoğunluğunu da doğrudan etkileyecek. Bu durum, hali hazırda yetersiz olan altyapı ve trafik sisteminin daha da zorlanmasına yol açabilir. Özellikle dar sokaklara sahip olan Güngören gibi ilçelerde, böyle bir yapılaşma modelinin olası bir afette kurtarma ve tahliye çalışmalarını da sekteye uğratabileceği belirtiliyor.
Kentsel dönüşüm hızlanır mı, risk mi artar?
Kararın temel amacı, kentsel dönüşümü teşvik etmek gibi görünse de uzmanlar bu hedefin yan etkilerle gölgelenebileceğini vurguluyor. Özellikle deprem riski yüksek bölgelerde yapılan yüksek katlı dönüşümler, yapısal güvenlik açısından daha hassas denetim gerektiriyor. İlave kat izniyle birlikte hızlı dönüşüm sağlanması beklense de, yapı kalitesi ve mühendislik denetimi zayıf projelerle riskin daha da büyümesi muhtemel. Türkiye'nin deprem gerçeğiyle yüzleştiği şu günlerde, alınan kararın etkileri dikkatle izlenmeli.