Tarık TAVADOĞLU

 AMERİKA Birleşik Devletleri demek; uygarlıkların talanı ve kültürlerin yıkımı demektir. Mazlumların kanlarını emerek sömüren devlet, 'demokrasi, insan hakları ve özgürlük' vaatleriyle bütün hızıyla zihniyetini, sömürüsünü, politikasını sürdürmeye devam ediyor. Her 24 Nisan öncesi olduğu gibi malûm senaryo ısıtılır. Ancak dost görünen düşman ABD, bu defa gelecek nisan ayını da beklemedi. ABD Temsilciler Meclisi, Barış Pınarı Harekatı'nı gerekçe göstererek 1915 olaylarını 'soykırım' olarak tanıyan karar tasarısını kabul etti. Resmi olarak 4 Temmuz 1776'da Kızılderililer'in ve Afrika'dan köle olarak getirdikleri siyah derililerin kanları üstüne kurulan, toplamda 70 milyon Kızılderili'yi katleden,  90 milyon Afrikalı'yı köleleştiren, bugün de aynı vahşetlerini dünyanın tüm coğrafyalarında devam  ettiren  Amerika Birleşik Devletleri, kendi soykırımcı tarihine bakmaksızın Osmanlı'nın son dönemlerinde yapılan 'tehcir'i, Ermeni diasporasının baskısıyla soykırım gibi göstermeye çalışıyor. 
 BU YAZIYI OKUYUNCA ERMENİ DOSTLARIMIN BELKİ YÜZÜ KIZARIR

''Elleri bir ağaca arkadan bağlanan hamile bir kadının başına dikilmiş olan iki Ermeni yazı-tura atıyordu. Bu kanlı kumarı yaklaşık 100 yıl önce Anadolu toprağında Kars'ta, Ağrı'da, Van'da, Erzurum'da da ataları oynamıştı. Onlardan duymuşlardı.'' Şimdi ben  bu yürek burkan olayı köşeme alıyorum. Bu yazıyı okuyunca Ermeni dostlarının belki yüzleri kızarır.Tabii kızaracak yüzleri varsa:

TARİH; 26 ŞUBAT 1992, YER; AZERBAYCAN, HOCALI

KARNI burnunda çaresiz bir Azeri kadının doğumu oldukça yakın görünüyordu. Çaresiz kadın bir hazan yaprağı gibi titriyordu. Elbiseleri yırtık, ayakları çıplaktı... Ermeniler'in uzun boylu olanı elindeki AK-47 model Rus yapımı otomatik Kalaşnikof tüfeğinin namlusuna monte edilen seyyar kasaturayı çıkartırken, diğeri elindeki demir parayı havaya attı: 

-Akçik, manç?.. (Kız mı, oğlan mı?) 
-Akçik... (Kız) 
Bu cevap üzerine 'oğlan' diyerek bahse giren Ermeni, elindeki kasatura ile hamile kadının karnını bir hamlede yarıp çocuğu çıkarttı. Kan bürülü gözleri bebeğin kasıklarına kilitlendi. 
-Tun şahetsar, ınger... (Sen kazandın, yoldaş) 
-Yes şahetsapayts ays bubrikı inç bes bidigişdana... (Ben kazandım ama bu bebek nasıl beslenecek?) 
-Mayrigı bedge gişdatsine. (Annesi besleyecek elbette.) 
Bunun üzerine daha kısa boylu olan Ermeni, bir hamlede kasaturaya geçirdiği bebeği annesinin göğsüne yapıştırdı: 
-Mayrig yerahayin zizdur. (Çocuğa meme ver.) 
Aynı dakikalarda Hocalı'nın başka bir semtinde tek kale futbol maçı hazırlığı vardı. İki kesik Azeri kadın başını kale direği yapmışlar, top arayışına girmişlerdi. Başı tıraşlı bir çocuk bulup getirdiklerinde ise Ermeni çeteci sevinçle bağırdı: 
-Asixn ma/, çimi yev bızdıge, aveg gındırnadabidi. Gıdıresek... (Bu hem saçsız hem de küçük, iyi yuvarlanır. Kopartın...) 
Aynı anda çocuğun gövdesi bir tarafa, başı da orta yere düşmüştü... Ermeniler zafer naraları atarak, kanlı postalları ile kesik çocuk başına vurarak kanlı bir kaleye gol atmaya çalışıyordu. Bu iki olay Hocalı'da bundan çok değil yalnızca 27 yıl önce  yaşandı. Her iki olay da Ermeni çetecilerin katliamlarına bizzat şahit olan görgü tanıklarının anlatımlarıdır. Ne yazık ki 26 Şubat 1992 günü binlerce Azeri türlü yöntemlerle vahşice katledilmiştir. Ajanslar, katliam haberini bütün dünyaya hızla geçerken, arşı titreten ağır bir vahşet yaşanan Hocalı halkından geri kalanlar ise çaresizlik içinde kıvranıyordu. Türkiye'de büyük bir dehşet uyandıran katliama ilişkin ilk görüntüler ise TRT aracılığı ile duyurmuştu. Bütün olanları batılı gazeteciler, özellikle de New York Times belgeledi. 

KESİK KAFALARI SEPETE DOLDURDULAR

26 Şubat'ta güçlü silahlarla donatılmış Ermenistan silahlı kuvvetleri ile Hankendi'nde konuşlanmış bulunan Albay Zarvigarov komutasındaki 366. Rus Motorize Alayı, Hocalı'ya saldırarak tarihin en vahşî katliamlarından birini yaptılar. 26 Şubat gecesi Rus motorize alayının tanklarından açılan top ve roket saldırıları ile Hocalı Havaalanı kullanılamaz hale getirilerek kentin dış dünya ile ilişkisi de tamamen kesildi. Savunmasız kalan kente giren Rus destekli Ermeni askerleri, çocuk, yaşlı, kadın, bebek demeden birçok insanımızı vahşîce katlettiler. Ermenilerin işgal ettikleri Hocalı'da dehşet verici olaylar yaşandı. Canlı canlı insanların kafa derilerini yüzdüler, sağ olarak ele geçirdiklerini ise sistematik bir işkenceye ve tıbbi deneylere tabi tutarak, insanlık dışı muamelelere maruz bıraktılar. Hızar ve testereler ile diri diri insanların kol ve bacaklarını kestiler. Genç kızların önce saçlarını, sonra da kafa derilerini yüzdüler. Babanın gözü önünde evladını, evladın gözü önünde babayı kurşunlara dizdiler. Kesik kafaları sepetlere doldurdular. Peki neydi bu düşmanlık? Ermenistan'daki okul duvarlarında asılan haritalarda Türkiye'nin 12 ili yer almaktayken, Ermenistan'ın bayrağında Türkiye hudutları içindeki Ağrı Dağı'nın resmi varken, Ermenistan Milli Marşı'nda "Topraklarımız işgal altında, bu toprakları azat etmek için ölün, öldürün" denmekteyken, başkaca bir neden aramaya zaten gerek yok sanırım. Dağlık Karabağ Bölgesi'nde bulunan Hocalı'ya, eski Sovyet İttıfaki Silahlı Kuvvetleri'ne ait 366. Alay 'ın desteği ile Ermeni Silahlı Kuvvetleri tarafından düzenlenen saldırılar sonucu 613 Azerbaycan Türk'ünün hayatını kaybettiği resmî olarak açıklandı. Ancak kayıp sayısının bu rakamların çok çok üstünde olduğu bilinmektedir. 56 hamile kadın karnı yarılmış durumda bulunmuştur. Bu alçak saldırıda 487 kişi ağır yaralanırken, 1275 kişi ise rehin alınmış, geri kalan nüfus da bin bir zorlukla canını kurtarmış ancak bu olayın tahribatından ruhları ve hafızaları asla bir daha kurtulamamıştır. 

HOCALI'DAKİ VAHŞETE UMARIM KİMSE TANIK OLMAZ

ŞAHİTLERİN anlattıklarını dinleyenler önce kulaklarına inanamadı. Fakat katliam sonrası Hocalı'ya girdiklerinde ise, görgü tanıklarının abartmadığını kısa sürede anladılar. Hocalı'da katliam bölgesini gezen Fransız gazeteci Jean-Yves Junet'nin gördükleri karşısında söyledikleri, katliamın boyutunu da anlatıyordu: "Pek çok savaş hikayesi dinledim. Faşistlerin zulmünü işittim, ama Hocalı'daki gibi bir vahşete umarım kimse tanık olmaz." Peki 26 Şubat 1992 günü yaşanan bu katliamın emrini kim vermişti; Ermenistan Devlet Başkanı sıfatını taşıyan Robert Koçaryan denilen kirli katilden başkası değildi. Yaptığı terör faaliyetlerinin oranı nispetinde terfi eden Taşnaksutyun örgütü liderlerinden Robert Koçaryan, 20 Mart 1996'da Ermenistan Başbakanı oldu. Karabağ'da barış istediği için aşırı milliyetçilerin tepkisine daha fazla direnemeyen Levon Ter Petrosyan istifa edince de 30 Mart 1998 yılında ondan boşalan Devlet Başkanlığı koltuğuna, 'Hocalı Katliamı' başsorumlusu olan azılı terörist Robert Koçaryan oturdu. 

DÜZMECE HİKAYELER

ŞUNUN iyice bilinmesi gerekir ki, Ermeni halkına tarih boyunca zarar veren olayların asıl sorumlusu kilisenin de desteği ile  'Büyük Ermenistan' düşü peşinde koşan Ermeniler'in kendileridir. Bu düşü gerçekleştirebilmek amacıyla bazı ülkelerdeki çoğunluk etkenliğinden de güç alarak düzmece gerekçelere, hilelere, cinayetlere başvurmuşlar ve kendilerini kullanan güçlerin oyunlarına alet olmuşlardır. Ermeniler giderek zayıflayan Osmanlı İmparatorluğu'nu büsbütün çökertmek isteyen Ruslar'ın, İngilizler'in ve Fransızlar'ın, Amerikalılar'ın  maşası olmuşlar, hüsrana uğrayıp acı çekmişler ve gerçekleştiremeyecekleri düşleri nedeniyle çektikleri acılar onları akılcı  yola yönlendireceğine tam tersine kinlerini pekiştirmiştir. Tarihsel süreç Ermeniler'in bu ülkelerin çıkarları için oyuna geldiklerini, sadece taşeron olarak kullanıldıklarını, ancak onların hiçbir zaman Ermeniler'in düşlerini gerçekleştirmelerine gönüllü olmadıklarını göstermiştir.

HANGİSİ DOĞRU

ERMENİLER,1915 sözde Ermeni soykırımında önceleri 3 milyon Ermeni'nin öldüğünü ileri sürdüler. Bu sayı daha sonra 2.5 milyona, arkasından 2 milyona indirildi ve sonunda 1.5 milyonda karar kılındı. Sadece bu rakam tutarsızlığı, Ermeni savının ne kadar dayanaksız ve keyfi olduğunu gösterir. Oysa, 1914 yılında Venedik'te bizzat Ermeniler tarafından bastırılan bir harita ve eki tabloda, Osmanlı İmparatorluğu'ndaki Ermeni nüfusu, 1  milyon 200 bini Osmanlı Asya'sında olmak üzere, toplam 1 milyon 400 bin  olarak gösterilmiştir. 1914 yılında Van'da Fransız Konsolosu olan M. Zarceski, hükümetine 1914'teki tüm Osmanlı İmparatorluğu'ndaki Ermeni nüfusunun 1  milyon 15 bin 800 olduğunu bildirmiştir. Osmanlı yönetimi tarafından o zaman saptanan Ermeni nüfusu 1 milyon 300 bindir. Nitekim her 100 bin kişiye 1 milletvekili esasina göre yapılan seçimlerde Osmanlı Meclisi'ne 13 Ermeni kökenli milletvekili seçilmiştir. İngiliz kaynakları da Osmanlı rakamlarına uymaktadır. Amerikan kaynakları ise 1914 'te Türkiye'nin doğusunda yerleşik Ermeni nüfusunu 850 bin dolayında göstermektedir. 1919'da  İstanbul'da bulunan İngiliz Yüksek Komiseri Amiral Calthorpe, Lord Curzon'a gönderdiği raporunda (24 Mayıs 1919), 1919 yılında Osmanlı İmparatorluğu'nun doğu ve güneydoğusundaki Ermeni nüfusunun 913 bin 875 olduğunu belirtmiştir.Osmanlı Dahiliye Nezareti belgelerine göre de ülkenin güney bölgelerine göç ettirilen Ermeniler'in sayısı ise 703 bindir. 

KİM ÖLÜ, KİM DİRİ?

GÖRÜLÜYOR ki, gerek Ermeniler'in kendi kaynaklarının, gerek kendilerinin güvenebilecekleri Batılı kaynakların verdikleri rakamlara göre 1.5 milyon Ermeni'nin kıyıma uğradığı savı  hiçbir şekilde olası değildir. 1.5 milyon Ermeni'nin öldürüldüğü yolundaki Ermeni savı kabul edildiği takdirde tüm İmparatorluk topraklarında yaşayan Ermeniler'den daha fazla Ermeni öldürülmüş oluyor. Kaldi ki bu iddianın benimsenmesi halinde bugün ABD ve Fransa'da yaşayan Ermeni diasporasından da söz etmek herhalde mümkün olamazdı.  Devlete bağlı, milletle anlaşmış ve kaynaşmış olduklarından dolayı Ermeniler 'Millet-i Sadıka' olarak kabul edilmişlerdir. Bu güven sayesinde iş hayatında olduğu gibi, kamu hizmetlerinde de önemli yerlere gelmişlerdir. Tüm gayrimüslimlere olduğu gibi Ermeniler'e de insanca muamele edilmiş, şefkatle davranılmıştır. Osmanlı tarihi Ermenilerden 22 bakan, 33 milletvekili, 29 paşa, 7 büyükelçi, 11 başkonsolos, 11 üniversite öğretim üyesi ve 41 üst düzey yönetici memur kaydetmektedir. Şimdi gördünüz mü kim katliamcı?

Editör: Haber Merkezi