TARIM, ziraat, hayvancılık, seracılık, köy hayatı ile ilgili yayın yapan televizyonlar var. Doğal hayatı anlatan kanal da var. Yerli yabancı çevreci kanallar da izleniyor. Türkiye’de ithal edilmeyen mahsul yok. Ama yine de bu kadar çok televizyon kanalının hitap ettiği bir nüfus yoğunluğu var. Konuyla ilgili alet-edevat reklamı da, ilaç ve gübre reklamı, tanıtımı da yer alıyor purogramlarda. En çok da kendini işine adamış ziraat mühendisleri, veteriner hekimler, teknisyen ve teknikerler var. İşini severek yapan, bir şeyler üretmek için hayatını ortaya koyan insanları gördükçe umutlarım artıyor.

Meraların su sorunu

Gaziantep’te ziraat ve hayvancılık alanlarında çiftlikler, tesisler görüyorum. Büyükşehir Belediye Başkanı sayın Fatma Şahin hanımefendi destek veriyormuş. Büyükbaş ve küçükbaş hayvan üretme çiftliklerini ve oralardaki yeni buluş ve uygulama denemelerini seyrederken gerçekten büyük bir zevk duyuyor insan. Meralarda su çok değil o bölgelerde. Otlamaya çıkarılan hayvanlar su içmek için tekrar konakladıkları alana getirilip, sulandıktan sonra tekrar otlamaya çıkarılıyormuş. Yüksek ziraat mühendisi, oda başkanı da olan vatandaşımız çare düşünmüş bu olay için. Çözmüş meseleyi. Yüksek Ziraat Mühendisi İbrahim Yılmaz anlatıyor; İnsan vücudu gibi hayvan vücudunun da dörtte biri sudur. Hayvan yeterli suyunu içemezse mutlu olmaz. Mutlu olmayınca da süt vermez. Hayvanlara ya taşıma su veriyoruz. Bu su ısınmış oluyor, içtikçe hayvanın su ve serinleme ihtiyacını karşılamıyor, ya da hayvanı tekrar sulak bölgeye yürütmek durumu oluyor. Bu da süt verimini düşürüyor. Çare aradık. Güneş panelleri ile enerji elde ediyoruz. Kuyular açıp oradan pompa ile su çıkarıyoruz, hayvanların su ihtiyacını karşılıyoruz. Hayvancılığın yaygın olduğu alanlarda bu yöntemle hayvan sulama işini çözüyoruz. Belediye Başkanı sayın bakanımız da bize destek veriyor.

Fıstık ve zeytin tesisleri

Gaziantep tarım ve hayvancılık yanında tarıma dayalı sanayide de büyük işler başarıyor. Antep fıstığı temel mahsul olduğundan fıstıkla ilgili yüzlerce tesis çalışıyor. Çoğu Avrupa’dan alınmış ama çok iyi düşünülmüş makineleri gördükçe, insan aklının ve ihtiyacının akılları hayrette bırakan buluşlarına hayran olmamak ve hayrete düşmemek imkeansız. Böyle eserleri gördükçe merhum Mustafa Sungur ağabeyden öğrendiğim şekilde bir cümleyi tekrarlıyorum. ‘La İlahe İlle Allah Men tahayyere fi sunihil ukul.’ Böyle söyleyerek akılı veren Allah’ı zikretmiş olduğumu düşünüyorum. Gaziantep ve ilçelerinde, yavru şehir Kilis’te zeytin ikinci çoklukta üretilen zeytindir. Zeytinle ilgili yağ çıkarma ve başka ürünler elde etmek için de yüzlerce tesis çalışıyor. O iş için de akla durgunluk veren makineler icat edilmiş. Tesisler bölgede hem mahsulü işliyor, hem insanlara iş alanı açıyor hem de geleceğimiz için umut aşısı yapıyor.

Teşviklerin yerinden kullanımı

Keşke teşvikleri yerinde kullanacak insanlarımız daha çok teşviklerden yararlanmayı bilse. Daha çok mahsulümüz işlense, depolansa, iç piyasaya verildiği gibi dış pazara da sevk edilebilse. Daha önemlisi kendimize yetecek kadar toprak mahsulü üretebilsek. Bunun için de devlet Pilanlama Teşkilatı çalışmak zorunda. Türkiye’nin nüfusu ve artma hızı belli, fazladan gelişmeler için de bir pay konularak ne kadar buğday, arpa, pirinç, ay çiçeği, bostan mahsulü kullanılacağı muamma değil. Başka ülkelerle iyi ilişkiler, ticari ilişkiler olsun diye ithal yapılabilir mi? Evet yapılabilir. Ama kendi köylümüzü, hayvancımız, ziraatçımızı ekip- biçmekten caydırmamak şartıyla.