Hakani Şirvani, Azerbaycan ve  İran Türk edebiyatının  

intibak döneminin en önemli  şairi olan Efzeleddin İbrahim Hakani Şirvani, 

1126 yılında sonradan Müslüman olan Rabia hanım ile marangozlukla  

uğraşan Ali adlı bir Şamahı sakininin aile ocağında gözlerini dünyaya açmıştır. İbrahim, sekiz yaşına geldiğinde, babası Ali, ailesini terketmiştir. 

O, amcası Kafieddin Ömer'in himayesinde kalmıştır. 

İlk tahsilini amcası Ömer Efendi'den almıştır. 

Devrin tanınmış  alimlerinden olan amcası Ömer,  

ilk tahsilden sonra ona sarf, nahiv, nücum, tıp, hikmet,  

fıkıh ve edebiyat  ilimlerini  öğretmiştir.  

İyi bir ilim tahsili alan İbrahim yine amcasının teşviki ile güzel şiirler yazmaya başlamıştır. 

25 yaşlarına geldiğinde amcasını kaybetmiştir. 

Ona, şiir sanatı dersleri veren, Şirvanşahlar Sarayı'nın melikü'ş-şüerası 

Ebül-ala Gencevi, çok yetenekli genç İbrahim'i sarayla tanıştırmış ve onun Şirvanşahlar Sarayı'na dahil olmasını sağlamış bilahare de kızını ona vermiştir.  

İbrahim kısa sürede yazdığı şiirler ile saray şairleri içerisinde ilk sırayı almıştır.  

Şirvan Şahı Menuçehr, ona  bir fermanla ''Hakani'' ünvanını vermiştir. 

Ancak bir müddet sonra sarayın mülevves ve mütehakkim hayatı onu sıkmıştır. Hacca gideceğini ileri sürerek hükümdardan izin  alıp  Şirvan'dan  ayrılmıştır.  36 yaşında Mekke'ye  gitmiştir.  

Bu  ziyaret  ve gezi  sırasında Erdebil,Hemedan,Bağdat,Şam,Musul, 

İsfahan, Mekke şehirlerini  gezmiştir.  

Sasani Devleti'nin başkenti olan ''Tak-i Kesra'nin'' karşısında durarak meşhur  "Medain Terabeleri" adlı felsefî şiirini yazmıştır.

Ayrıca Doğu edebiyatının ilk manzum seyahatnâmesi sayılan "Töhfetü'l İrageyn ''Tuhfetü'l-Irakeyn" İki Irak'ın Hediyesi adlı meşhur mesnevisini de bu gezisi sırasında  yazmıştır. 

Bağdat'ta  kaldığında Halife Muhammed ibn Müstehzer, 

ona yanında kalmasını ve katibi  olmasını  teklif  etmiştir.  

Hakani, Şirvan'a dönmesinin gerektiğini ileri sürerek bu isteği kabul etmemiştir. Hakani Şirvani, 1160 yılında  Şirvan'a  dönmüş  ve  yeniden  sarayın cenderesine  girmiştir.  

Büyük  şair  Hakani, önceki gibi yine hükümdarlardan layıkınca itibar ve saygı görememiştir. 

Geri döndüğüne pişman olan şair, yeniden sefere  çıkmak için saraydan  

izin istemişse de  hükümdar  Asitan ona izin vememiştir.  

Hakani, Derbend ve Gence'ye sürgüne  gönderilmiştir.  

Gence'de olduğu yıllarda sıtma hastalığına yakalanmış, 

meşhur tıp alimi Şemseddin Tabib onu tedavi etmiştir.  

Yine burada iken 18-19 yaşlarında  bulunan Nizami ki, 

sonradan Türk  dünyasının meşhur şairlerinden birisi olacaktır,  

onu ziyaret etmiştir.

İyice bunalan Hakani, Şirvan muhitini terketmeye kalkışır. 

Ne yazık ki kaçarken şahın adamları tarafından yakalanır. 

Hükümdara saygısızlıktan Şabran kalesine hapsedilir. 

Bir yıl kadar hapiste kalır. 

Hapishane hayatıyla ilgili şiirlerini "Hepsiyye" adlı kitabında  toplar. 

Hakani'ye hapishanede çok işkence yapılmış, güçten, takattan düşürüldükten sonra serbest bırakılmıştır. 

Ailesini ve çocuklarını da alarak Tebriz'e giden Hakani,  

bu  defa  da  büyük  ailevi  acılarla  karşılaşır. 

Oğlunu, kızını ve hanımını kaybeder ve  tamamen yalnız kalır. 

Büyük şair, 1199 yılında Tebriz'de vefat eder.

Cenazesi, Tebriz yakınlarındaki eski adı Sür'ab,  

şimdiki  adı "Megberetüşşera" ''Şairler Kabristanı'' adlı mezarlığa defnedilir. Hakani Şirvani, Azerbaycan, İran,Yakın ve Orta Doğu'nun en büyük kaside  şairidir.  O, eserlerini Farsça ve Arapça  yazmıştır.  

Ancak  onun  eserleri kuruluş bakımından olsun, 

felsefi düşünce yönünden olsun Türk milli motiflerini ihtiva etmekte ve tamamen Azerbaycan ve İran Türkü'nün hayat ve düşüncesini yansıtmaktadır.

Hakani Şirvani'nin eserlerinden örnekler:

''İbretle bak, ey könlüm, bu aleme gel bir an,

Eyvan-i Medain'i ayine-yi ibret san.

Decle'yle güzar eyle bir defe Medain'e,

Bir Decle de sen gözden torpağına tök nalan.

Bak! Decle töker gözden yüz Decle geder gan yaş,

Göz yaşı deyil, ateş süzmekde yanağından.

Bak! Decle köpüklenmiş,her dalğa dodağında,

Bir eyle uçugdur ki, doğmuş könül ahından.

Gör Decle'nin hesretden bağrı nece yanmışdır,

Söyle, eşidibsen mi,su odda ola büryan...

Deryaya verir Decle illerle tükenmez gan,

Sen Decle'ye bir pay ver, gözden tökerek al gan.

Gopsa dodağından ah, gelbinden alov her gah,

Ten yarı donar Decle, ten yarsı saçar vulkan.

Zencire düşen Decle zencir kimi gıvrılmış,

Eyvan-i Medain'i görcek yér ile yeksan.''