Hanefi mezhebi Ebu Hanife'ye nisbet edilmiştir.Ancak bu mezhepte, Ebu Yusuf ikinci, İmam Muhammed üçüncü imam olarak, kabul edilmiştir.Ebu Hanife,büyük imamdır. Ebu Hanife ile Ebu Yusuf şeyhayn, Ebu Yusuf ile İmam Muhammed, sahibeyn, imameyn, Ebu Hanife ile İmam Muhammed, tarafeyn olarak vasıflandırılmıştır.

Ebu Hanife:

Asıl adı; Numan olan İmam Azam Ebu Hanife, Horasandan geldiği kabul edilen Sabit b. Zuta'nın oğludur. Ebu Hanife Küfe de hicri 80 tarihinde doğdu, tahsilini burada tamamladı. Küçük yaşta Kur'an-ı Kerim'i ezberledi, hicri 150 yılında Bağdat'ta vefat etti.

İlim tahsili ve Hocaları:

Ebu Hanife, hocası Hammad b.Ebi Süleyman'dan fıkıh ilmini tahsil etmiştir.Hammad ise, İbrahim en-Nehai ile Amr b. Şurahbil eş-Şabi'den fıkıh tahsil etmiştir.Bu iki şahıs ise, Kadı Şurayh, Alkame b. Kays, Mesruk b. Ecda'dan fıkıh tahsil etmişlerdir. Bunlar da Abdullah b. Mes'ud ve Ali b. Ebi Talib'in talebeleri olmuştur.İşte Ebu Hanife, Hammad aracılığı ile sahabe ve tabiin fıkhını öğrenmiştir.Ebu Hanife 18 yıl Hammad'ın yanında ilim tahsil etmiştir. Hocası Hammad'ın ölümü üzerine, ilim kürsüsüne kendisi oturmuştur. Ebu Hanife hicri 130 yılında Mekke'ye giderek, beş altı sene Beyt'ül-Haram'a komşu olarak, yaşadi, bu sırada Abdullah b. Abbas'ın talebelerinden, özellikle Ata b.Ebi Rebah'tan, İbni Abbas'ın ilmini öğrendi. Ebu Hanife, Zeyd b. Ali,Cafer b. Sadık'dan da istifade etmiştir.

Öğretim Metodu:

Ebu Hanife akademik bir usul takip etmiştir. Şöyle ki; fıkıh, önce bablara ayrılmış ve bu bablarla ilgili her mesele ayrı ayrı mütalaa edilmiş, bazı meseleler üzerinde günlerce tartışıldığı olmuştur.Sonra bu ihtilaflar, ya da varılan sonuç, talebeleri vasıtası ile yazılmış ve korunmuştur.Ebu Hanife, derslerinde aktif metot uygulamış, talebelerinin fikrine, görüşlerine değer vermiş, onların gerçek bir alim olarak yetişmelerine vesile olmuştur. Bu metot günümüzde de uygulanmaktadır.

İctihad Usulü:

Ebu Hanife, Kur'an'ın her hangi bir nasından hüküm çıkarırken, bu nassın maksat, gaye ve illetlerini bulma, bilme cihetine giderdi. Hadisin sahih ve zayıf oluşunu anlamak için, kendisine has kıstasları vardı. O, bir bakıma hadis sarrafı idi.

Ebu Hanife, fıkıhtaki hüküm çıkarma ve ictihad usulünü anlatırken ''Ben Allah'ın Kitabı ile hüküm ve fetva veriyorum. Kitab da bulamazsam, Resulullah'ın Sünnetine sarılıyorum. Allah'ın Kitabı'nda ve Resulullah'ın Sünnetinde bir hüküm bulamadığım zaman, sahabelerin sözlerine bakıyorum. Yalnız sahabilerden istediğim kimsenin fetvasını alıyor, istemediğim kimsenin fetvalarını almıyorum. Fakat iş, İbrahim en-Nehai, İbni Sirin, Ata b. Ebi Rebah'a gelince, onlar nasıl ictihad yapıyorlarsa bende öyle ictihad yapıyorum. '' demiştir.

Bu ifadeden de anlaşilabilecegi gibi, Ebu Hanife meseleleri ''Kur'an, Sünnet, İcma, Sahabe kavli ve ictihad esaslarına göre hükme bağlıyordu.'' Kıyasla halledemediği meseleleri, istihsan ile neticeye kavuşturuyordu.Bazen de halkın örf ve teamülünü esas alıyordu.

Ebu Hanife'nin ictihad metodu:

1-Kur'an-ı Kerim,

2-Sünnet,

3-İcma,

4-Sahabe Kavli,

5-Kıyas,

6-İstihsan,

7-Örf ve adet.

Ebu Hanife'nin hüküm çıkarırken, kıyasa çok başvurduğu, hatta fazla hadis bilmediği iddia edilmiş ve bu yüzden tenkid edilmiştir. Halbuki Ebu Hanife, ictihadlarında hep nasslara istinad ediyordu. Onun ictihadlarını nasslara dayandırdığını gösteren bir çok eser yazılmıştır. Mesela Zebidi, ''Ukudu Cevahir'ül-Münife fi Edilleti Mezheb-i İmam Azam Ebi Hanife'' adlı eserinde, İmam Azam'ın ictihadlarının mesnedi olan nassları toplamıştır. Yine Ebu Hanife'nin istinad ettiği delilleri, Tahavi'nin ''Şerh-u Meani'l-Asar'' adlı eseriyle, Zeylai'nin ''Nasbu'r-Raye'' adlı eserinde görmek mümkündür. Aynı zamanda Ebu Yusuf ile İmam Muhammed'in ''el-Asar'' adlı eserinde, İmam Azam'ın rivayet ettiği hadisler yer almıştır.

Hanefi Mezhebinin Yayılışı:

Hanefi mezhebi önce Irak'ta yayıldı. Daha sonra Horasan, Sicistan, Maveraünnehir gibi şark ülkelerine hakim oldu. Kısmen de olsa Tabaristan, Azerbaycan, Kafkasya, Tebriz, Rey, Ahvaz huzistan ve İran'da yayıldı. Sindde bugünkü Pakistan da Hanefi mezhebi yayılmıştır.Bu mezhep, Selçuklu ve Osmanlılar ile Anadolu ve balkanlara girmiştir.