Hac yolculuğumda Allah nasip etti ve bir kaç defa Hayberi ziyaret ettim. Hayber, Medine Şam yolu üzerinde, iç içe kalelerle çevrili, verimli yemyeşil arâzisi bulunan hurma ağaçları ile süslü, çok önemli bir yerdir.

Hayber, daha önce Yahudilerin elindeydi. Medine'den çikarilan Yahudilerin bir kismi da, buraya gelip yerleşmişlerdi. Burasi, bütün Hicaz Yahudilerinin merkezi ve hisarli bir kalesi durumundaydi. Yahudiler, Islâm'a karşi Mekkeli müşrikleri dâimâ kişkirtmişlar, hatta Hendek savaşini da onlar tezgahlamişlardi. Ayrica

kendilerine yapilmiş olan anlaşma tekliflerini de reddetmişlerdi.

Medîne'ye hücum etmek için plân

hazirliyorlardi.

Rasûlullah Hudeybiye Anlaşmasi'ndan bir ay sonra, hicretin 7. yilinda, düşman harekete

geçmeden, hazirlik safhasinda olan düşmani yataginda bastirmak amaciyla, 1400 piyade, 200

süvâri olmak üzere 1600 kişilik bir ordu ile müslümanlar Medîne'den yola çikti.150 kilometrelik yolu, üç günde katettiler.

Hayber'in, gâyet sağlam yedi kalesi vardi. Bunlar ''Ketîbe, Naim, Şik, Gâmus, Nazaret,

Sülâlim, Satîh'' adlarinda idi.

Kalenin kuşatilmasi:

Yahudîler, Peygamberimizin anlaşma tekliflerini reddederek savasmaya karar verdiler.

Bunun üzerine Peygamber Efendimiz, kaleyi kuşattı.Bu kuşatma olayı günlerce sürdü. Yahudîler çok iyi hazirlanmişlardi. Silahlari da boldu. Bu savaş, bir bakimdan şimdiye kadar yapilanlarin belki de en şiddetlisi oluyordu. Kureyşliler de, Müslümanlarin kazanacaklarına

ihtimal vermeyip, bu savaşi büyük bir ilgi ile izliyorlardı. Yahudîler, bütün güçlerini ortaya koyuyorlardi. Satih ve Sülâlim kalelerine kadinlari, Naim kalesine yiyeceklerini yerleştirmişlerdi.

Kuşatma iki haftaya vardigi halde, bir sonuc alinamamişti. Bu arada, Katafan Yahudîlerinin

de kaledekilere yardima gelecekleri haberi gelmişti.

Ilk hedef Naim kalesiydi.

Buraya yöneltilen hücumu, Mahmud ibn'i Mesleme idâre ediyordu.

savaş uzuyor, çok çetin oluyor, bir türlü bitmiyordu. Peygamberimiz kaleyi feth için önce Hz.Ömer'i ,

ertesi gün de Hz. Ebû Bekir'i gönderdi. Fakat, başaramadilar. Daha sonra tekrar Hz.Ömer'i gönderdi, o yine başaramadi. Yahudîler, görülmedik bir direniş gösteriyorlardı.

O gün de Hz.Ömer'in savaştan eli boş döndügünü gören Peygamberimiz, üzüldü.

Sahabelere hitaben, tarihte Ra'yet Hadisi diye ünlenen Meşhur hadisi söyledi.

"Bu sancagimi, yarin kaleyi kahir ve kahramanlikla alacak, öyle bir bahâdira verecegim ki O, savaşta üstüste hucumlar yapar ve hicbir şekilde savaştan kacmaz. O, Allah'i ve Allah'in Peygamberlerini sever, Allah da, Allah'in Peygamberleri de O'nu severler"

buyurdu.

Sancagi Hz.Ali efendimize Vermesi

Sahabelerce biliniyordu. Fakat Hz.

Ali orduda değildi. Gözleri ağridiğindan bu savaşa katilamamişti. Ama Selman, Ammar-ı Yaser,

Ebazer gibi Ali'yi seven sahabeler, Peygamberin bu sozlerinden Ali'nin o gece geleceğini sezmişler

ve onu karşilamak icin yol uzerine çikmişlardi. Erkenden Hz. Ali'nin geldiğini görmeleri uzerine

hemen Peygamber'e onun gelmekte olduğu mujdesi verildi. O, elleriyle gözlerini mesh etti,

sigadi. Bir mûcize-i Peygamberî olarak o anda göz ağrısı gitti.

Artık Sancağı Hz. Ali efendimiz almıştı.

Hz. Ali efendimiz, sancağı kaparak kaleye doğru koştu. Karşısına çıkan Yahdîleri öldürdü. Harp çok

şiddettni koruyordu. Bir aralık Hz. Ali'nin kalkanı elinden fırlayıp düştü. O, göğüsleyip kopardığı kale

kapısını bir elinde kalkan gibi kullanarak, çarpışmağa devam etti. Mübarek gücüyle nihâyet kale düştü. Hz. Ali, o'nu teslim aldı.

Hz. Ali'nin koparıp kalkan olarak kullandığı bu kale kapısını daha sonra on kişi uğratığı halde,

yerinden kaldıramamışlardır.

Naim kalesi düştükten sonra, Hz. Ali kalelerin en kuvvetlisi olan ''Gamûs'' kalesine hücum etti.

Bu kalenin kumandanı olan, Arapların bin cengâvere bedel dedikleri, meşhur Yahudî kumandanı Merhab, silahlarını kuşanmış olduğu halde kendini metheden şiirler söyleyerek meydana atıldı. Buna karşı Hz. Ali savaş meydanında kükremiş arslan gibi atıldı, o'na şu mısralarla cevap

veriyordu:

''Anam bana Haydar ismini vermiştir,

Ben, ormanların korkunç manzaralı arslanı gibiyim,

Kılıncımla sizi sendere kilesiyle kileler gibi yerim,

Mızrağımı kafirlerin karınlarına pek yaman saplarım.''

Hz. Ali, kılıncını onun tepesine indirerek Merhab'ı bir darbede yere serdi ve Hayber Fâtihi ünvanını aldı.

Yahudî kaleleri art arda düşüyordu ki, Satih ve Sülâlim kalelerindekiler, çâresiz kalıp sulh istediler. Sonuçta Müslümanlara geçen arâzide, yalnız çiftçi gibi oturmaları ve her sene

kaldırılacak mahsulün yarısını Müslümanlara vermeleri şartıyla mürâcaatları kabul edildi. Hayber'in

fethinden sonra, teslim olan Yahudîlerin bâzıları burayı terketti.

Cenab-ı Allah bizleri şefaatlarına nail eylesin...