SABAHIN 06.00’ı... Tanyeri yeni ağarıyor. Denizin kenarı. Dalgaların insanı uyuşturan, dinlendiren sesi; serin bir meltem eşliğinde hafifçe karaya kadar ulaşıyor. Yazlıkçılar pazar gününün keyfini çıkarmak için bir iki saat sonra plajlara üşüşecekler. Öğle ortasında keyifli bir yemek ve akşam birçok evde mangal keyfi yaşanacak.

Ninemiz tam 86 yaşında

Ama bu keyiflerden keyif almayan, bu tür rahatlığı rüyasında bile göremeyen, çöp kutusu çöp kutusu dolaşırken denizi bile hatırlamayan, hatta o yana bakmayan biri var. Yaşlı bir annemiz, ninemiz. Tamı tamına 86 yaşında. Elinde eski püskü bir pazar çantası, sabahın köründe kalkmış açlıktan ölmemek için yollarda. Karnını doyurmak, boğazına sıcak bir çorba bir parça ekmek sokabilmek peşinde. Eskimiş eşarbı, bükülmüş beli artık kendisini taşıyamayacak halde. Sağa sola yalpalanmış yıllara meydan okuyan ayakları İki büklüm bir halde çöp kutusunun başında. Akşamcıların bıraktığı bira şişelerini, bira-meşrubat kutularını, kartonları, kâğıtları, tahtaları topluyor. Belli ki sabahın çok daha öncesinde kalkmış. Tanyeri ağarmadan, pazar çantasını doldurmuş, az kalan bir yerine de bir şeyler tıkıştırmaya çalışıyor.

Uykuya hasret

Sabah yürüyüşündeyim. Selam verdim... Kafasını kaldırdı, yüzüme baktı; ‘Aleykümselam evladım’ dedi. Göz çanaklarının kenarında çapaklar, derinliklerinde de uyku hasreti vardı. Yüzünde ki çizgiler, acının çektiği çilenin adeta bir yol haritasıydı. ‘Hayrola annecim sabahın bu köründe seni bu sokaklara çıkaran sebep ne? Niçin buradasın’ dedim... Cevabı ağlamaklı oldu; ‘Hayırsız evlat evladım... Hayırsız evlatlar. Onları rahmetli eşimle büyüttüm okuttum adam ettim. Topluma yararlı insanlar olmaları için elimden geleni yaptım. Yemedim yedirdim. İçmedim içirdim. Ama onlar hayırsız çıktılar. Rahmetli eşim öldükten sonra elime kalan iki göz evimi, küçük bir bahçemi alıp sattılar. Sana daha iyisini alacağız dediler. Sonra ortadan kayboldular. Torunlarım var bir tanesini bile hala göremedim. Bana bakarlar, üzerlerine kalırım korkusu ile biri bir telefon bile etmiyor. İşte gördüğün gibi bu yaşlı halimle sokaktayım. Benim olmayan bir gecekonduda yüce Allah’ın bana bahşettiği bu canı, bir an önce alması için her gece dua ediyorum.’

Görüntü hüzünlü, dramatik ve insan olan herkesin içini acıtacak türdendi. Allah kimseye bu tür hayırsız evlatları vermesin. Biri kız, üç evlat. Hepsinin durumu iyi. Bu nasıl bir vicdandır ki kendi annelerine verebilecekleri bir yudum su bir parça ekmekleri yok. Allah bu tür insanları kahretsin demekten başka bir sözümüz olamaz.