Hz. Mevlana'nın ölüm'ü ve düşünceleri...

Ölüm günümde tabutum yürüyüp gitmeye basladı mı, bende bu cihanın gamı var,

dünyadan ayrılığıma tasalanıyorum sanma; bu çeşit şüpheye düşme.

Bana ağlama, yazık yazık deme. şeytanın tuzağına düşersem

işte hayıflanmanın sırası o zamandır.

Cenazemi görünce ayrılık ayrılık deme.

O vakit benim buluşma ve görüşme zamanımdır.

Beni kabre indirip bırakınca, sakın elveda elveda deme;

zira mezar cennetler topluluğunun perdesidir.

Batmayı gördün ya, doğmayı da seyret.

Güneşe ve aya batmadan ne ziyan geliyor ki?

Sana batmak görünür, ama o, doğmaktır.

Mezar hapis gibi görünür ama o, canın kurtuluşudur.

Hangi tohum yere ekildi de bitmedi?

Ne diye insan tohumunda şüpheye düşüyorsun?

Hangi kova kuyu ya salındı da dolu dolu çıkmadı?

Can Yusuf'u ne diye kuyuda feryad etsin?

Bu tarafta ağzını yumdun mu, o tarafta aç.

Zira senin hayuhuyun mekansızlık aleminin fezasındadır."

"Kardeş, mezarıma defsiz gelme;

çünkü Allah meclisinde gamlı durmak yaraşmaz.

Hak Te'ala beni aşk şarabından yaratmıştır.

Ölsem, çürüsem bile, benim yine o aşkım."

Ölümümüzden sonra mezarımızı yerde aramayınız.

Bizim mezarımız ariflerin gönlündedir.

Hz. Mevlânâ'nın vasiyeti:

Size, gizlide ve açıkta Allah'tan korkmayı, az yemeyi, az uyumayı, az konuşmayı, isyan ve günahları terk etmeyi, oruç tutmayı, namaza devam etmeyi, sürekli olarak şehveti terk etmeyi, bütün yaratıklardan gelen cefaya tahammüllü olmayı, aptal ve cahillerle oturmamayı, güzel davranışlı ve olgun kişilerle birlikte bulunmayı vasiyet ediyorum. İnsanların en hayırlısı, insanlara yararı olandır. Sözün en hayırlısı, az ve anlaşılır olanıdır.

Hz.retin irtihali:

Yaşamını, "Hamdım, piştim, yandım" sözleri ile özetleyen Mevlâna; 17 Aralık 1273 pazar günü Hakk'ın rahmetine kavuştu. Mevlâna'nın cenaze namazını vasiyeti üzerine Sadrettin Konevi kıldıracaktı. Ancak Sadreddin Konevi çok sevdiği Mevlâna'yı kaybetmeye dayanamayıp cenazede bayıldı. Bunun üzerine Mevlâna'nın cenaze namazını Kadı Siraceddin kıldırdı.

Mevlâna ölüm gününü yeniden doğuş günü olarak kabul ediyordu. O öldüğü zaman sevdiğine, yani Allah'ına kavuşacaktı. O'nun için Mevlâna ölüm gününe düğün günü veya gelin gecesi manasına gelen "Şeb-i Arûs" diyordu ve dostlarına ölümünün ardından ah-ah, vah-vah edip ağlamayın diyerek, vasiyet ediyordu.