Evliya Çelebi’nin "Seyahatname" adlı eserinde, Tarih Dünyası Dergisi‘nde, Sultan Polat’ın “Evliya Çelebi ve Ahit Sandığı” adlı kitabında ve aktarılan bu menkıbeyi özetleyecek olursak: Nureddin Zengî 1162 yılında bir gece Hz. Muhammedi rüyasında görür ve rüyasında Hz. Peygamber kendisine mezarından naaşını çalmak isteyenleri gösterir (Bu kişilerin sayısı menkıbeden menkıbeye 2 ile 20 arasında değişir. Bir rivayete göre bu kişiler Papa tarafından tebdil-i kıyafet Medine’ye gönderilmiştir; diğerine göre ise Mağripten/Endülüs'ten gelen papazlardır)

Nureddin Zengî atına atlayarak beraberindekilerle birlikte Medine'ye hemen yola çıkar (Anlatılar arasında Medineye varış süresi 3 ile 15 gün arasında değişir).

Bir rivayete göre Nureddin Zengî varışının ertesi günü bütün Medine halkın bizzat eliyle sadaka ve ihsan dağıtacağını ilân ettirir ve herkesin teker teker huzurundan geçmesini sağlar.

Diğer rivayete göre ise bütün şehrin katılacağı bir ziyafet düzenleme ve herkesin katılmasını sağlar. Sadaka dağıtımında,  ziyafette Nûreddin Zengî, Peygamberimizin rüyasında gösterdiği adamları katılanlar arasında göremez ve Medine ahalisi arasında ziyafete sadaka dağıtımına katılmayan kimsenin olup olmadığını sorar...

Katılmayanların, Müslüman Arap kılığındakiler olduğu aktarılır. Müslüman taklidi yapan bu kişiler huzura getirilir ve Nureddin Mahmut Zengî bu kişilerin rüyasına giren adamlar olduğunu anlar ve bu kişileri tutuklatır.

Diğer anlatıya göre ise bu kişileri sorgular ve sonrasında evlerine gidilir. Peygamber Efendimizin kabrinden naaşını çalmak isteyenler oldukları Hz. Peygamberin mezarına çok yakın konumda tuttukları evlerindeki Ravza-i Mutahhara’ya doğru tünelin fark edilmesiyle anlaşılır ve bu kişiler Müslüman olmadıklarını, yerin altından Peygamberin kabrine girerek ve naaşını çalıp Avrupa'ya kaçırdıklarını itiraf ederler.

Hz.Peygamber’in tünel kazılarak naaşının kaçırılmasını önlemek için kabrin etrafına hendek kazılır ve Peygamberin kabri kurşunla çevrelenerek muhafaza altına alınır...