Dünya savaşlarının çıktığı etkilerin görüldüğü dönemde gibiyiz. Batı rahat yaşamak için tarihi düşmanlığını sürdürdüğü milletleri, baskılamaya devam ettiği düzenler kurarak refah düzeylerini hep yükseltti. Kuralları kendileri koydu, demokrasi standartlarını kolayca erişip, nüfuz edecek şekilde ayarlayıp, dayattı. Ayakları taşa değmeden, başka ülkeleri yönettiler.

Son yüzyılda, insan hakları başta olmak üzere, bir çok mevzuda üst perdeden konuşanların, Osmanlı bakiyesi topraklarda nasıl kan-gözyaşına sebep olduklarını gördük. "Kuralı biz koyarız, herkes uyar" sistemi, bir mikropla tuz buz oldu. Gerçi o mikrobunda Yen'i dünya düzeni için üretildiği iddiasını da yabana atmayalım. Hafızanın yok edilmesi için planlanmış gibi adeta.

Bu belirsizlikte Türkiye, mazlum insanlığa yol gösterdi, umut oldu. Fırsatı değerlendirip, zulümleri sona erdirmek bize nasip olsun inş. 

Bilhassa doğalgazı bulmamız, virüsle dağılmamamız Batı'yı panikletti. Dönüşümlü kullandıkları Bazı milletlere, Fransa'yı entegre etmeye çalışıyorlar. Demek PKK dağılmak üzere. 

Dünyanın ekonomisi, sosyal yapısı bozulmuş, sistemleri teklerken, ülkemiz elinden gelen çabayı gösteriyor. 

Zorluk elele aşılır. Toplum olarak rahat döneme geri dönebilmek için fedakarlık yapmalıyız. 'O yok, bu eksik' deme vakti değil. 

Nasıl bir fedakarlık, önce siyasilerin, sonra ekonomistlerin görevi. İç siyaset savaş sonrasına kalmalı. 

Ben sadece şunu diyorum. Aziz vatan için Can vermeye hazırız, en kolayı da yetinmek olmalı. Yeter ki devletimiz var olsun.