İNTIHARLA ilgili daha önce de yazdığım yazılar var. Üniversiteden tecrübi (deneysel) pisikoloji sertifikam var ya, kendimi konuyla ilgili görüyorum.

Ziya Gökalp’in intihar girişimiyle, daha sonra da başka felsefeci, pisikologların intiharları beni oldukça ilgilendirmişti. Aslında sorulması gereken çok soru var bu alanda. Bir, “Okumuş kesim mi, eğitimsiz kesim mi intihara daha meyilli?”

Okumuş kesimdeki, aydın, münevver, mütefekkirlerin intiharı bir şekilde haber olduğu için, eğitimsiz kesimin önemli ve değerli addedilmeyen insanlarının intiharları kayda geçmediği için bir yanılgı içinde olunabilir.

Başka bir durum daha var. Okumuş kesimdeki insanlar ergenlik çağından sonra, evre dönümlerinde, hayatta elde edemedikleri başarı basamakları karşısında acze düşerek intihar ederken, eğitimsiz kesimdeki insanlar daha çok ilk ve son ergenlik dönemlerinde intihar ediyorlar. Ergenler ve gençler daha çok reddedilmek gerekçesiyle intihara teşebbüs ediyor, yetişkinler ise başarısızlık karşısında intihara kalkışıyor. Bu konuda ruh ve davranış bilimleri dağarında yapılmış araştırmalar olupolmadığını doğrusu merak ediyorum.

İntihar İlahi dinlerin tamamında yasak, günah bir eylemdir. Bir insanın hayatına son vermek yasak olduğu gibi, insanın insan olarak kendi hayatına son vermesi de yasak ve günahtır. Hem de dünyevi müeyyidesi ölüm olduğu gibi, beka aalemindeki karşılığı da cehennemdir. Ama İslam fıkıhçıları bir esneklik aramışlar. Demişler ki; “İnsan intihar ettiği anda cinnet halindedir. Cinnet hali de sorumluluktan muafiyet getirir. O halde intihar eden insan cehennemlik olmaz.” Bu bir esnetme yorumudur. İsabetli olmasını arzu etmek gerek. Çünki, insanın hem hayatının sona ermesini ve hem de cehenneme gitmesi arzu edilen bir durum değil.

Kimi zamanlar ülkemizde de intihar furyası başlıyor, endişelere yol açıyor, sonra bıçakla kesilmiş gibi kapanıyor. Bir televizyon dizisinde bir intihar canlandırması sahnesi vardı. O diziden sonra intiharlar bir kere daha birbirini kovaladı. O televizyon dizisi hakkında görüşler ileri sürüldü, intihar olayı ilmi bakımdan toplum bilim, davranış bilimi, siyasal bilim ve daha çok da ahlak açısından tartışılıp durdu.

Sonra bir şarkı çıktı. Adanalı Murat Kekilli ‘Bu akşam ölürüm, beni kimse tutamaz.’ diye şarkı söyledi. Yine intihar furyası başladı. Şarkıyı ve şarkıcıyı linç etti ağzı olanlar. Yine uzmanlar, azmanlar konuyla ilgili bulunmaz, bilinmez yorumlar yaparak halkımızı ayıttılar. Gelgelelim intiharlar bir süre daha sürüp sonra bitti.

Şimdilerde de siyanürlü intiharlar birbirini takip etti. Toplam üç aile, aile boyu siyanürle hayatlarına son verdiler. Denilen o ki; ailenin bir ferdi hayat şartları karşısında acze düşerek ölmeye karar veriyor, fakat kendisi gittikten sonra kalanlar daha da perişan olmasınlar diye onları da öldürüyormuş. Buna davranış bilimleri dağarında cinayet intiharları deniliyormuş.

Sol siyasetçi Gamze Akkuş İlgezdi, “Ülkemizde 2018 verilerine göre 3 bin 161 kişi intihar ederek, hayatına son vermiştir. Başka bir ifadeyle 2018 yılında haftada 61 kişi intihar etti. Son 18 yılda ise, intihar ederek hayatına son veren yurttaş sayısı ise resmi rakamlara göre 47 bin 537’ye ulaşmıştır. Buna göre geçtiğimiz 16 yılda günde 8 kişi intihar ederek yaşamına son vermiştir. İntihar girişimlerine karşı politika üretemeyenler, intihar girişimlerine karşı bıranda alarak çözüm bulmaya çalışıyor” dedi.

Yine bir intihar furyası var. Ama bu furyayı duyulanlarla, haber olanlarla biliyoruz. Rakamlara ve istatistiklere bakıldığında haber olanlar devede kulak bile değil. Demek ki, daha vahim bir durum var.

Ülkemiz bu meseleyi çözebilecek mi? 50-60 yıl öncenin gazete derlemelerine bakıldığında değişimin çok hızlı olmadığı görülüyor. Hayata bakıldığında çok hızlı bir değişim izleniyor. Hangisi doğru bilinmez.