ZİNNİRE Hatun, Rum asıllı olup, cariye idi. İslamiyet'i başlangıcında

müslüman kadınların ilklerindendir. Kızı Ümmü Ubeys de cariye olup, o da ilk müslüman kadınlardandı. Her ikisi de inançlarından dolayı ağır işkenceler gördüler.

Hz. Ömer müslüman olmadan önce kendisinin üzerine yürür, boğazını sıkardı.Elleri yanlarına düşen Zinnire'nin öldüğü sanılırdı.

Ebu Cehil'in yaptığı işkenceler yüzünden Zinnire Hatun'un gözleri kör olmuştu. Ebu Cehil, "Gördün mü? Lât ve Uzza senin gözünü de kör etti!" dedi. Zinnire Hatun "Hayır! Vallahi bu böyle değildir. Benim gözümü böyle eden onlar değillerdir. Lât ve Uzza, ne yarar, ne de zarar vermeğe asla kadir olamazlar. Lât ve Uzza hiçbir şeyi göremezler! Onlar, kendilerine tapanları da, tapmayanları da bilmezler. Fakat bu semavi bir iştir. Benim Rabbim gözümü geri vermeğe, beni gördürmeğe de kadirdir." dedi. Diğer müşrikler de Ebu Cehil gibi söylediler ama Zinnire onların da yalan söyledilerini Allah'a yemin ederek ilan etti. Bu tartışmaların olduğu günün gecesi geçip de sabah olunca Yüce Allah Zinnire Hatun'un gözlerini geri çevirdi, gördürdü. Lakin kureyş müşrikleri "Bu da, Muhammed'in sihirlerindendir!" dediler.

Hz. ÖMERİN SÖZLERİ...

Ebu Cehil, Zinnire Hatun ve benzeri müslümanlar hakkında "Muhammed'in izinde giden şu akılsızlara şaşmaz mısınız? Eğer onun getirdiği şey, hayırlı ve gerçek olsaydı, biz ona uymakta bunlardan daha önce davranır ve kendilerini geçerdik. Zinnire'nin doğruyu bulmakta, bizi geçeceğini mi sanırsınız?" demişti. İşkenceye maruz kalan cariyelerden Nehdiyye Hatun ve kızı Lübeyne veya Lebi be Hatun'a sahibeleri olan müşrik kadın, "Vallahi sizi azdıranlardan, Muhammed'in ashabindan birisi satın alıp azad etmedikçe elimden kurtulamayacaksınız." derdi.

Hz. Ömer müşrik iken, daha müslüman olmamışken, Müslümanlıktan döndürmek için Lübeyne Hatun'a agir işkenceler yapardı. Hassan b. Sabit der ki: "Ben umre için Mekke'ye varmıştım. Rasülullah (s.a.v) insanları İslamiyet'e davetle uğraşıyordu. Ashabı da işkencelere uğratılıyordu. Ömer b. Hattab'ın başucuna dikildim. Kendisi beline izar fota tutunmuştu. Müemmel oğullarının cariyesinin boğazını, elleri gevşeyip yanlarına düşünceye kadar sıktı, durdu, Kendi kendime "Öldü'' artık kadıncağız! dedim. Sonra onu bırakıp Zinnire'nin üzerine yürüdü, ona da bunun gibi yaptı.

Hz. Ömer bir gün Lübeyne'yi dövmekten bıkınca "Senden özür dilerim. Ben seni yorulduğum için bıraktım." dedi. Lübeyne ise ona, "Eğer müslüman olmazsan Allah da sana öyle yapacaktır." dedi.

BASKILARA RAĞMEN...

Hz. Nehdiye ile kızı lübeyne birgün un öğütmekle uğraşıyorlardı. Sahibeleri yemin ederek "İkisine de sizin atalarınızın dininden dönmüş birisi satın alıp da azad etmedikçe, ne azad ederim ve ne de işkenceden geri kalırım." dedi. Bu konuşmayı duyan Hz.Ebu Bekir yemininden dönüp bu iki cariyeyi azad etmesini teklif etti.O da, "Onların itikadını bozan sensin. Onları satin al ve azad et" dedi. Hz. Ebu Bekir; "Aldım onları. İkisi de hürdür." dedi. Nehdiye ile kızına "Haydi ona ununu geri veriniz." dedi. Onlar, "İşi bitirdikten sonra versek olmaz mi?" dediler. Hz. Ebu Bekir "İsterseniz öyle yapınız." dedi.

Müslüman olduğu zaman Hz.Ebu Bekir'in kırkbin dirhemi vardı.Bu servetini ağır işkence gören kadın ve erkek birçok köleleri satın alıp kurtararak harcamaktan geri durmadı. Medine'ye hicret ettiği zaman yanında beş veya altı bin dirhemi kalmıştı.Hz.Ebu Bekir'in satın alıp azad ettiği köle ve cariyeler on kadar idi. Hz.Bilal ve annesi Hamame, Hz. Amir bin Füheyre, Hz. Fûkeyhe, Hz. Nehdiyye ve kızı Hz. Lübeyne, Hz. Zinnire, Hz. Ümmü Übeys ve kızı, Hz. Ümmü Abis (r. anhüm)

Müşrikler, Uhud savaşında müslüman şehitlere işkence ettiler. Karınlarını deştiler, burunlarını ve kulaklarım kestiler.Sadece aralarında Hanzala b. Rahib'e eziyet etmediler. Çünkü babası Amir er-Rahip, Ebu Sufyan ile beraberdi.

Mevki sahibi birinin müslüman olduğunu duyunca Ebu Cehil hemen ona koşar, "Mevkiini kaybedersin" derdi. Bütün bunlara rağmen hulus sahibi mü'minler imanlarında sebat etmişlerdir. Birkaç hadise müstesna, dininden dönen, irtidat eden müslüman bulunmamıştır. Bunca baskılara rağmen müslümanların sayısı günden güne artmış, İslam'ın nuru bütün ufukları aydınlatmıştır.Nefsine mağlup olanlar hâlâ esir ve köleliklerini devam ettirirlerken onların eli altındaki köle ve cariyeler, İslam nimeti sayesinde, hürriyete bağımsızlığa kavuşmuş olarak şan ve şerefle yaşamışlardır.