ABD ve Batılı sömürgeciler Ortadoğu adı verdikleri İslam coğrafyasında yaptıkları ve yapacakları her saldırıyı ‘İsrail’in güvenliğini sağlamak’ gerekçesine dayandırıyor. Bu bir algı oluşturma hapıdır ve çoğu Müslüman insan ve yönetici de bu hapı yutmuş görünüyor. Tamamen yanlış ve hakikatle örtüşen yanı olmayan bir algı. Bu algıyı üretenler de alıp zihninde yer verenler de yanılıyorlar. İsrail’in güvenlik sorunu yok.

Tarihte üç defa Arap Müslümanlar İsrail ile sıcak çatışmaya girdiler ve üçünde de rezillik derecesinde yenildiler. Mısır, Suudi Arabistan ve daha başkaları İsrail ile anlaşmalar yaparak yasal olduğu kadar yasa dışı da işbirliği yapmaktalar. İran ise Gazze’de ve Batı Şeria’da işlenen İsrail vahşetine seyirci kalmayı tercih ediyor. Türkiye; Mavi Marmara olayında, Türk Büyükelçisinin aşağılanması olayında İsrail için bir tehdit oluşturmadığını gösterdi. O halde Müslüman ülkelerin yer aldığı bu coğrafyada yapılan saldırganlıkların sebebi İsrail’in güvenliği ile izah etmek doğru değildir. Nitekim ABD ve Batılı sömürgeciler Vietnam ile, Kore ile, Çin ile, Meksika ile, Venezüella ile de kavga halinde. Orada İsrail yok.

Mesele sömürme meselesidir

Mesele yerüstü ve yer altı kaynakların sömürülmesi meselesidir. İsrail bu coğrafyada sadece konu mankenidir ve bu mankenlik hizmetinin ücretini tahsil etmektedir.

İsrail olmasaydı da ABD ve Batılı soyguncular sebep göstermekte zorlanmayacaktılar. Kimi ülkelere müdahil olmanın tek sebebi vardır. O ülkedeki zenginlikleri ele geçirmek, yönetmek ve kullanmak. Bunun için iki yol var. O ülkeleri çeşitli sebeplerle bölmek. Bölünmeden sonra o ülkede ortak karar alınamaz ve bölüklerden kimileri kullanılabilir. Yemek için lokma lokma bölmek eşyanın tabiatına uygundur. İkinci yol da tek adam yönetimlerini teşvik etmektir.

Tek adam rejimlerini tercih etmek için haklı sebepler de gösterilebilir. Karar düzenekleri arasında ilişkiler gecikebilir ve bu gecikme kalkınmada, gelişmede, yapıcı sonuçlar almakta engel oluşturabilir. Bu engeller sağlıklı adımların atılmasını sağlar ama uygulamada gecikmelere yol açabilir. Bu sebepler ileri sürülerek, ‘Siz kalkınmakta olan bir ülkesiniz, daha keskin ve kesin kararlar alırsanız kalkınmanızı hızlandırır, artırırısınız’ telkinleri yapılır.

Tek adam yönetimi, yöneten için de çok hoşa giden özelliklere sahip. Hemen her fani tek karar verici olmaktan hoşlanır. Kimseye bağımlı olmadan karar verebilmek şahane mutluluk verir insana. Verilen kararlar bir sorumluluk da yüklemiyorsa kişiye, kimse ve hiçbir düzenleme ona hesap da soramıyorsa, oh ne muhteşem bir yaşam!

Tek insan yönetimini yola getirmek, istendik rotada yürütmek çok kolaydır. Öncelikle iltifat ve ağırlama, nefsini okşama, bir takım vaatler, bazı sınırsız servetler ve korkutma, bazı dosyaların önüne konularak tehdit edilmek tek adamı istenen yolda yürütür.

Devlet denetleyicidir

Ülkeler tek adamla yönetilebilir. Ama o tek adam karar alırken özgür olmalı ama, denetleyen düzenekler, kurum ve kuruluşlar olmalı ve alınan kararlar ve sonuçları hakkında hesap sorabilmelidir.

Denetlenmeyen her insan günün birinde, şartların iteklemesiyle yanlış davranışlar sergileyebilir. İş yerinde, eğitim kurumunda, hizmet üreten, mal üreten her yerde insanlar özel hayatlarıyla değil, iş ve üretimleriyle denetlenmelidir. Bu yapılmazsa, günün birinde, hiç umulmayan insanlar da yanlışa dalabilir, sapabilir. Her insanın şeytanı ve nefsi vardır. Çare denetlemedir. Devlet demek denetleme demektir. Denetlenmeyen her insan her an, bir yanlış yapmaya adaydır.