TÜRKİYE'nin bunca sorunu varken günlerdir, 'Saraydan kız kaçırma', pardon 'saraya adam gönderme' iddialarını tartışıyoruz. Hem içte, hem dışta bir dizi kritik konu Türkiye'yi sıkıştırırken, bu tablonun ortaya çıkması çok düşündürücüdür. Siyaset; uçurumun başına gelirken adeta  toplumu da peşinden sürüklüyor. 'Beştepe'de Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüşen CHP'li tartışması'nı başlatan yazının sahibi Sözcü gazetesi yazarı Rahmi Turan, o ismin Muharrem İnce olduğu iddiasını ortaya attı. Turan, daha sonra kaynağının, 'Talat Atilla' olduğunu söyledi. Konuyla ilgili basın toplantısı düzenleyen İnce ise, "Mutlaka hesaplaşacağız. Bu hesabı görmeden yürüyemeyiz. Hesaplaşmadan helalleşemeyiz. Helalleşmeyi de mutlaka sağlayacağız" dedi. Dedi de ne oldu.Medyamıza iş çıktı. Günlerdir döne döne aynı haberi tekrarlıyor. Siyasetçilerimiz ise birbirinin kuyusunu kazıp koltuklarını korumanın yollarını arıyor. Bir deterjan reklamındaki gibi 'kirlenmek güzeldir' olmamalı. Aksine üzerine toz kondurulmamalıdır. Reklamda denilen yanlıştır: Kirlenmek güzel değildir… Bu ilk değil ki... Neler olmadı ki; sahte belgeler, milletvekili transferleri, delege satışı, işe almalar, hukuk skandalları… Say sayabildiğin kadar.Ve şimdi de bu iğrenç olay....Bugün siyasette gün yüzüne çıkan kirliliğin; tüm diğer alanlardaki kirlenme ile bağlantısını görmezden gelebilir miyiz? Elbette ki hayır...  Yani hoca cemaat meselesi..

 Neden bu haldeyiz?

DEMOKRATİK sistemin vazgeçilmez unsurları şüphesiz siyasi partilerdir. Çok partili sisteme geçişle beraber farklı tezleri işleyen partiler siyaseti renklendirmiş; böylece temeli halka hizmet olan siyaset sanatında, millet yararına çeşitli yeni fikirlerin doğması amaçlanmıştır. Ancak hiç de öyle olmadı. Şair Özdemir Asaf, şöyle der bir şiirinde: "Bütün rekler aynı hızla kirleniyordu, birinciliği beyaza verdiler." Bizde ise siyasete. Bir toplumda siyasal yaşam; ekonomiden, sosyal yaşamdan, kültür-sanattan, eğitimden, medyadan ayrı düşünülemez.  Ben de bir kez daha soruyorum:NEDEN BU HALDEYİZ?  Türk toplumu; güzel ahlakıyla, hoşgörüsüyle, karakteriyle, dürüstlüğüyle, ülke sevdasıyla, millet sevgisiyle yoğrulmuş bir toplumdur. Fakat günümüzde bizlere örnek olması gereken devlet büyüklerimizi izlediğimiz zaman utanıyorum, çocuklarımız adına utanıyorum. Böyle mi topluma ahlak dersi vereceksiniz, böyle mi örnek olacaksınız topluma, soruyorum siz devlet erkânına. Yapmayın, etmeyin, toplumu kutuplaştırmaktan, toplumu ötekileştirmekten vazgeçin.  "Zirvelerde kartallar da bulunur, yılanlar da. Ancak birisi oraya süzülerek, diğeri ise sürünerek gelmiştir. Önemli olan nereye gelmiş olduğunuzdan çok, nereden ve nasıl geldiğinizdir'' der  Cenap Şahabettin.

Her şeyi anlatan şiir...

ŞİMDİ ben susuyorum, bakın üstad Ümit Yaşar Oğuzcan, 'Sadrazam Hamamda' şiirinde ne diyor:

Günlerden bir gün 
Hamama gideceği tuttu
Sadrazam hazretlerinin
Bir yanında birinci veziri
Bir yanında ikinci veziri
Bir yanında üçüncü veziri
Sonra efendime söyleyeyim
Peşkircibaşısı
Nalıncıbaşısı
Sabuncubaşısı
Velhasıl tam dört yüz kişilik kafile
Peştemal takıp girdiler hamama
Geçtiler kurnaların başına
Üçer beşer
Sadrazam deseniz
Kuruldu göbektaşına
Yan gelip yattı
Memleketin en ünlü tellakları
Sardılar dört yanını
Kimi elini kaptı kimi bacağını
Bir keseleme, sürtme faslıdır başladı
Tamam on iki saat
On iki ünlü tellak
İncitmeden keselediler
Hazretin mübarek vücudunu
Öylesine kir çıktı ki sormayın
Her biri nah parmağım gibi
Aman efendimiz bu ne kiri
Demeye kalmadı
Keselerin altında eriyip gitti
Koskoca sadrazam
Bütün maiyet erkanı yerinden fırladı 
- Nittünüz devletliyi
Dediler tellaklara
Tellaklar cevap verdi:
- Biz yıkadık, keseledik
Devletlinin kirden ibaret olduğunu bilemedik
Suç bizde değil
Neyleyelim
Kir bitti sadrazam elden gitti ...