Enes:

Resulullah (s.a.v) Medine'yi şu şu yer arasında kalan kısımlarıyla haram ilan etti."Kim bu haramı ihlal edecek bir davranışta bulunursa, Allah'ın, meleklerin ve bütün insanların laneti onun üzerine olsun, Allah Kıyamet günü o kimseden ne farz ne nafile hiçbir hayır kabul etmesin,"buyurdu.

(Buhari, Fezailu'l-Medine)

Sahiheyn'in bir rivayetinde anlatıldığına göre, Resulullah (s.a.v) Medine'nin dışına doğru yürüdü, önünde Uhud görünmüştü:"Bu dağ var ya, o bizi çok seviyor, bizde onu seviyoruz", buyurdular. Medine'ye yönelince de: "Ey Allahım! Hz. İbrahim Mekke'yi haram kıldığı gibi, ben de Medinciyi iki dağı arasıyla haram kılıyorum. Allahım, Medine halkını müdd ve sa'larınla mübarek kıl" buyurdular.

(Buhari, Fezailu'l-Medine)

Ebu Hüreyre:

Resulullah (s.a.v) buyurdular ki: "Medine'nin sıkıntı ve meşakkatlerine ümmetimden sabır gösteren herkese, Kıyamet günü şefaatçi ve hayır ameline şahid olacağım."

(Müslim)

Süfyan İbnu Ebi Züheyr:

Resulullah (s.a.v) buyurdular ki: "Yemen fethedilecek. Bir grup insan, Medine'den oraya aileleri ve kendilerine tabi olanlarla gidecekler.Halbuki bilselerdi Medine, onlar için hayırlıydı. Şam da fethedilecek. Bir kavim Medine'den aileleri ve kendilerine tabi olanlarla oraya göç edecekler. Bilselerdi Medine onlar için hayırlı idi. Irak da fetholacak. Bir grup kimse ailesi ve kendilerine tabi olanlarla Medine'den oraya taşınacaklar. Halbuki bilselerdi Medine onlar için hayırlı idi."

(Buhari, Fezailul-Medine)

Ebu Hüreyre:

Resulullah (s.a.v) buyurdular ki: "Ben karyeleri yiyen karye'ye hicret'le emrolundum. Buna Yesrib diyorlar. Burası; ''Medine'dir.'' Medine, tıpkı körüğün cürufu ayırması gibi insanların kötüsünü defedip ayırır."

(Buhari, Fezailu'l-Medine)

İbnu Ömer:

Resulullah (s.a.v) buyurdular ki: "Medine'de ölmeye muktedir olan orada olsun. Zira ben, orada ölene şefaat ederim."

(Tirmizi)

Aişe:

Resulullah (s.a.v) Medine'ye geldiği vakit Ebu Bekr ve Bilal hastalandılar. Ben yanlarına gittim:

"Ey babacığım,"dedim. "Kendini nasıl hissediyorsun? Ey Bilal sen nasılsın?" diye sordum. Hz. Ebu Bekr, hummaya yakalanınca; "Her insana "sabahın hayırlı olsun" denmiştir. Halbuki ölüm ona ayakkabısının bağından daha yakındır"derdi. Hz. Bilal da humma nöbetinden çıkınca sesini yükseltir ve Mekke'ye hasretini ifade eden şu beyitleri terennüm ederdi:

"Bilmem ki! Mekke vadisinde etrafımı izhir ve celil otları sarmış olarak, bir gece daha geçirebilecek miyim? Macenne suyuna ulaşacağım bir gün daha gelecek mi? Mekke'nin Şame ve Tafil dağları bana bir kere daha görünecek mi?" Sonra Bilal şöyle beddua etti; "Allahım, bizi yurdumuzdan çıkarıp bu vebalı diyara süren Şeybe İbnu Rebi'a, Utbe İbnu Rebi'a ve Umeyye İbnu Halef'e lanet et!

Hz. Aişe der ki:

Ben gidip, bunlardaki Mekke hasretini Resulullah (s.a.v)'e haber verdim. O, şöyle dua buyurdu: "Allahım bize Medine'yi sevdir. Tıpkı Mekke'yi sevdiğimiz gibi, hatta fazlasıyla! Allahım onun havasını sıhhatli kıl. O'nun müddünü, şa'ını hakkımızda mübarek eyle. O'nun hummasını al, Cuhfe'ye koy!"

(Buhari, Fezailu'l-Medine)

Enes:

Resulullah (s.a.v) şöyle dua buyurdular:

"Allahım! Mekke'ye verdiğin bereketi iki katıyla Medine'ye de ver."

(Buhari)

Ebu Hüreyre:

Resulullah (s.a.v)'a yılın turfanda ilk meyvesi getirildiği zaman şöyle buyururlardı: "Allahım, bize Medine'mizi, meyvelerimizi, müddümüzü, sa'mızı bereket üzerine bereketle mübarek kıl. Allahım, İbrahim senin kulun, peygamberin ve halilindir. Ben de senin kulun ve peygamberinim. O sana Mekke için dua etti. Ben de Medine için, onun Mekke hakkında yaptığı duayı bir misli ziyadesiyle aynen yapıyorum." Resulullah bu şeklide dua ettikten sonra getirilen meyveyi, orada hazır olan çocuklardan en küçüğüne verirdi.