Mükemmeli arayan insanlar vardır. Çevrelerindeki insanların mükemmel olmasını isterler. Bu insanlar eleştirirler. Eleştirinin amacı birilerini yermek, aşağılamak değildir. Ayrıca bildikleri, ilişki içinde oldukları tanıdıkları insanları eleştirirler. Yani kendileri için önemi olan kişileri eleştirirler. Kötü insanları, hainleri, yüz kızartıcı suçu olanları hesaba bile katmazlar. Onları yok sayarlar. Sizi eleştiren biri muhakkak sizin dostunuzdur. Siz bilmeseniz de o sizi kendisine dost bellemiştir. Kıymetini bilin. Kimse sizi eleştirmiyorsa kimsenin umurunda değilsiniz demektir.

Mükemmeli arayan insanlar işin de aşkın da olup-biten her şeyin de mükemmel olmasını isterler. Olanla yetinmek onlara göre değildir. Bu defa mükemmel olması istenen kişilerde bir rahatsızlık başlar. ‘Acaba bu benim yaşam biçimimi değiştirmek mi istiyor?’ diye. Eleştiren kişinin böyle bir amacı yoktur ama mükemmele yaklaşıldığında zaten kişinin yaşam biçimi biraz değişmiş olacaktır.

Neleri eleştirir mükemmeli arayan insan diye sormak gerek.

Mükemmeli arayan insanın belli kabulleri vardır. İlkeleri ve üzerinde hareket ettiği zemini vardır. Pergelinin ucunu sabitlediği değer merkezi vardır.

İşte tüm çevresindeki insanları, olan-biteni bu çerçevede değerlendirir. Bu çerçeveye uygun olanın mükemmel olduğunu düşünür.

Ama acaba bu değerlendirme doğru mu? Derseniz, o kişiye göre doğrudur. Herkesin doğrusu kendine ait.

Bir insan düşünün ki kendine bir yol çizmiş, iyi insan olmayı karakter haline getirmiş, aile içindeki, bireysel hayatındaki acıları unutmak için kendini işe vermiş. Şimdi onun dostlarından biri çıkıyor ortaya. Bazen mükemmeli ararken yıkıma sebep olunuyor.

Çocuğunuz yalan söyledi diyelim. Bir daha yalan söylemesin diye onu öldürürseniz facia olur. Ama onu güzel bir pataklar ve bir daha yalan söylediğine şahit olursa bak neler olacak diye uyarırsa, çocuk bir daha yalan söylemez.

Mükemmeli ararken, azla yetinmeyi de unutmamak gerek. Çok eleştirdiğiniz, hep daha iyi olmaya yönlendirdiğiniz arkadaşınızla şimdi bir araya gelme şansınız yok. Halbuki azla yetinen bir başkası haftada iki kere o dostunuzla bir araya gelebiliyor.

Eleştiren insan mükemmeli aradığı için eleştiriyor. Onlara anlayışlı olmak gerek. Eleştirilen insanı da anlamak gerek. Ben buyum. Ben böyle bir hayat dengesi kurdum. Dengemi sarsma. Dengem sarsılırsa çok şey yıkılır diyebilir. Çok haklı.

Yani insan olmak da insanlar arası ilişkilerde başarılı olmak da çok kolay değil. Bir çok kitaplar yazılmıştır insan ilişkileriyle ilgili. Tamamı riyakearlık, yalancılık tavsiye eder. İşin garibi bu kitapları yayınlayanlar da okuyanlar da yalan söylemenin büyük günahlardan olduğunu bilenlerdir.

Şimdi eleştirmen ne yapsın? Ya hu yalan söylemek büyük günahlardan, yalan söyleyen Allahın düşmanıdır dedikten sonra nefes alır gibi yalan söylüyorsan eleştirmen de bunu söyler be kardeşim.

Kendinizi kaf dağının tepesinde sayabilirsiniz. Ama sizin oradan gerçeğin düzlüğüne indirilmeniz gerekiyor. Bunu kim yapacak? Sizinle aynı dünyada, alemde, çevrede olmayan biri değil, dostlarınızdan biri sizi oradan indirecek, kızma birader. Yalan kaf dağından ova hakikat daha iyidir.

Tenkid eden insanların kötü niyetli olmadığını anlamak gerek. Onlar sadece herkesin ve her şeyin mükemmel olmasını arzuluyorlar. Mümkün olmayabilir ama arzuluyorlar. Can yakmaları bundandır. Ama tenkid edilenler de anlayışlı olmalı. Herkes size yalan söylemek zorunda değil canım.