Emmanuel Macron’un NATO’nun ‘beyin ölümü’ çıkışıyla zaten ittifak içinde var olan tartışmayı daha da artırdı. Macron’un sert eleştirisi, Aralık ayı başındaki liderlerin Londra’daki zirvesi öncesi, Washington ve Avrupa başkentlerinde tartışmalara yol açtı.

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un ‘beyin ölümü’ açıklamalarına NATO’dan tepki geldi. NATO’nun Genel Sekreteri Jens Stoltenberg Paris’i ziyaret edeceğini duyurdu. Polonya ve Almanya başbakanları da Macron’a tepki gösterdi.

Avrupa ile ABD arasındaki stratejik koordinasyon eksikliği yaşandığını konuyu takip edenler açısından bilmeyen yoktur. Macron’un bu çıkışı yeni değil. Daha önce de birçok kez NATO’yu eleştirmiş, hatta NATO’ya alternatif bir ‘Avrupa Ordusu’ projesini uygulamak için Almanya ile yeni yollar aramıştı.

Öncelikle NATO İttifakın Doğu Avrupalı üyeleri, Rus saldırganlığı konusunda endişeli, Macron’un pozisyonu ve Moskova ile yakınlaşma stratejisinden ötürü şoke olmuş durumdalar.

NATO’nun 2. büyük Ordusu ülkesi olan Türkiye, NATO ve ABD’nin Suriye’de terör örgütünü açıktan desteklemesini, ağır silahlarla donatmasından rahatsız. Bu durum, Müttefiklik hukukunun sorgulanmasına, düşmanlık tanımının yeniden revize edilmesine neden oluyor. Nitekim Türkiye, son olarak Baltık Denizinde NATO yapılanması planına destek vermiyor. Çok açık bir şekilde NATO ve ABD’ye ‘ya biz, ya da terör örgütü’ şeklinde, tercih etmesini istiyor.

Macron, The Economist’e geçtiğimiz hafta yaptığı açıklamada, NATO’nun Başkan Donald Trump’ın koordinasyonunda ve ABD’nin öngörüsüzlüğünde yönetilemeyeceğini belirterek “beyin ölümü” yaşadığını söyledi.

slında Fransız lider, ABD liderliğindeki NATO ittifakın güvenlik konusundaki şüphesi, Avrupalı müttefiklere yapılan bir saldırı sırasında, herkese yönelik bir saldırı olarak değerlendiril(m)eceği şeklindedir. Yani Macron NATO ve ABD’ye güvenmiyor. ABD’nin NATO platformu sayesinde ülkenin ve Avrupa’nın içişlerine müdahil olmasına karşı çıkıyor.

Macron ayrıca Rusya’dan S-400 ve Çin’den ağır silah almak konusunda ABD’nin yarattığı engellemelerden de şikayetçi. Özetle Macron ABD’ye ‘Ya bizi koru, Ya da bize müsaade et kendimizi korumak için silahlanalım’ diyor.

Macron ayrıca, Türkiye’nin Kuzey Suriye’de yaptığı askeri harekatları da NATO üzerinden eleştiriyor. NATO ve ABD’nin bağımsız karar almasından rahatsızlık duyuyor. Çünkü Fransa’nın Kuzey Suriye’de 5 askeri tesisi ve Fransız şirketlerin yüksek yatırımları söz konusu. Haliyle Türkiye’nin askeri harekatını ABD ile masa da görüşmesi, Fransa’yı değersiz kılıyor.

Fransa savunma da GSYİH’nın yüzde 2’sinin altında harcama yapıyor. ABD’nin baskısı karşısında, Avrupa’nın savunma harcamaları yavaşça artıyor. Mesela şu anda 29 müttefikten yalnızca yedisinin 2019’da NATO zirvesinde 2014’te belirlenen yüzde 2 hedefine ulaşması bekleniyor. Tahminler bütçe de 100 milyar dolarlık bir düşüşe işaret ediyor.

ABD özellikle Doğu’daki Avrupa’ya askeri katkısını artırdığını, ancak Fransa’nın doğu cephesinde caydırıcılık önlemlerine yalnızca orta derecede katıldığı düşünüyor. Oysa ABD ne Fransa’nın Doğu cephesini ne de Doğu Avrupa’yı güvenlik şemsiyesine alıyor. Bütün ülkeler biliyor ki ABD, NATO’yu kendi eko-politik kazanımlarını korumak ve fırsatları değerlendirmek için kullanıyor. Fransa, NATO’nun kurucu üyesi olmasına rağmen, 1966’dan 2009’a kadar, askeri planlamada yer almadı. Fransa’nın NATO stratejisi daha çok ‘belirsizlik’ üzerine kuruludur.

ABD Başkanı Donald Trump’ın da NATO ile olan ilişkisi de Macron’unkinden farklı değil. Bir zamanlar NATO’yu “eski” ve Soğuk Savaş’ın bir kalıntısı olarak nitelendirerek, Atlantik ötesi ittifakı küçümsemiş. İttifak üyelerinin NATO’ya verdiği ekonomik payın arttırılması gerektiğini sert bir üslupta istemiştir.

Kısacası, NATO ittifakı ile uzun zamandır var olan eleştiriler, artık saklanmıyor. İttifakın geleceğini biribirine rakip/düşman olanlar bile sorguluyorsa, NATO’nun beyin ölümü gerçekleşmiş mi, bilmeyiz ama koma da olduğu ve can çekiştiği kesin. Özellikle İngiltere’deki toplantı, NATO’nun geleceğinde önemli kırılmaların habercisi olabilir.