BAŞBAKAN, 'Beni sinirlendirmeyin elimde ne dosyalar var' dedi...

Ardından kasetler piyasaya saçıldı.

Türkiye çok çalkantılı dönemler geçirdi, geçiriyor...

İhtilalin anlı-şanlı generalleri dahil, hiç bir yönetici; siyasetçiler için böyle tehditlere başvurmadı....

Erdoğan'ın o sözlerle neyi kastettiğini bir an önce açıklaması gerekir.

Yoksa yine mi yanlış anlaşıldı?

Deniz Baykal, "Bu bir kaset olayı değildir, bir komplodur.

Komplo, hukuk dışı, ahlak dışı bir tertip demektir.

Bir komplo yaparken bazen haneye tecavüz edersiniz.

Duvarlara, eşyalara gizli kameralar yerleştirirsiniz.

Gizli çekimlerle insanların en korunaksız görüntülerini alırsınız, kesersiniz, biçersiniz, aktarırsınız, montaj yaparsınız çarpıtırsınız.

Böyle yaparken de dünyanın her yerinde bütün dinlerin, bütün rejimlerin, bütün ahlak anlayışlarının güvencesi altında olan insanoğlunun mahremiyetine tecavüz edersiniz" dedi ve koltuğunu bıraktı.

KALKIN O KOLTUKLARDAN...

BİR düşünün, halkın parasını çalanlar istifa etmiyor...

Toplanan yardım paralarını midelerine indirenlerin 'fener'i hâlâ yanıyor, işbirlikçileri koltuklarında oturmayı sürdürüyor.

Ülkenin geleceğini peşkeş çekenler istifa etmiyor....

Siirt'teki tecavüz rezaletini gizleyenler istifa etmiyor ama Baykal istifa ediyor.

Şimdi özel hayata tecavüz eden sapık zihniyet, bunu bir başarı olarak görecek ve milletin yatak odalarına gizli kameralar yerleştirmeye devam edecek.

SİNDİRME OPERASYONLARI....

UZUN zamandan beri sindirme ya da tasfiye operasyonlarına devam ediliyor.

Sindirme sürecine en son mide bulandırıcı bir şekilde Baykal da eklenmiştir.

Bunların hepsi büyük bir planın parçalarıdır.

Deniz Baykal'ın tasfiye edilmesi gerekiyordu bunu da bu şekilde yaptılar.

Sürmekte olan çatışmalarda bakalım daha ne kasetler montaj edilecek...

ADANA İŞGALİ

AHLAKİ değerleri hiçe sayan anlayışlara devam ediliyor.

Bunların sorumlularını bulması gereken hükümet ise savunmaya geçiyor.

Bülent Arınç'a sahte suikast ihbarının ardından kozmik odaya girilip devletin sırlarını ortaya saçanlar aradan bir hafta geçmesine rağmen ne yapıyorlar? Tek kelime ile hiç.

Son yerel seçimlerde Murat Karayalçın'ın Diyarbakır'da yaptığı mitingle ilgili bir video kasedi Ankara'da dağıtıldı.

Kısa bir süre önce de Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Aytaç Durak, AKP'nin kurbanı oldu.

Ortaya abuk-sabuk iddialar atıldı ve bu iddialar bahane gösterilip Aytaç Durak görevden alındı.

Adana Büyükşehir Belediyesi 1.5 aydır işgal edilmiş durumda.

Şimdi sıra Deniz Baykal'a geldi.

Bir insanın özel hayatını videoya çekmek ahlak seviyesinin ne kadar düşük olduğunun göstergesidir. 'Amaca giden her yol mübahtır' düşüncesiyle her türlü yola başvuruluyor...

NECASET BOMBALARI...

AH benim güzel ülkem...

Yıllar yılı yoğun bir çabayla döşedikleri necaset bombasının üstüne oturttular bizi.

Etrafı pis kokular sarmıştı.

Doldu taştı altımızda.

Sızıntılar çevreye yayılmaya başladı.

Necaset imalatçıları her yere bulaştırdılar pisliklerini.

Sonra toplumun en değerli kurumlarına saldırdılar....

''Sona yaklaştık'' sevinciyle iyice çılgınlaştılar.

Doğru veya düzmece erotik bir kasetle ipi çekmeye, erdemli değerleri önemseyen halk çoğunluğunu ümitsizliğe düşürmeya kalkıştılar.

Ama üstünü örtmeye çalıştıkları necaset bombasının ambalajı yırtıldı, sızıntı başladı, koku yayıldı...

Bu halk yayılan pislikten rahatsızken yapılanların da farkında...

Tokadı da ağır olacak...

Baykal'ı harcamaya karar vermişler.

Parçalar yerine oturdu.

Sözün kısası, Silivri'ye gönderemedikleri Baykal'ı evine gönderdiler...