BUGÜN en zor yazılarımdan birini yazıyorum...

İnanın 40 yıllık gazetecilik hayatımda hiçbir yazımda bu kadar zorlanmadım.

Bu yazıyı yazarken, zaman zaman ben de gözyaşı döktüm...

İmralı ile pazarlıklar sürerken analar, Güneydoğu'dan gelen şehit evlatlarının tabutlarına sarılıyor.

12 Haziran'a kadar Hükümet ile varılan anlaşma gereği PKK "eylemsizlik" kararı almış ve kan dökmeye ara vermişti.

Seçimin hemen ardından isteklerini hayata geçirmek için yeniden kanlı eylemlerine başladı.

Hergün Güneydoğu'dan şehit tabutları gelirken Hükümet ise her zaman olduğu vurdumduymazlığını sürdürüyor...

Açılımcılar seçimden önce pazarlık ediyorlardı...

ABD taşeronu terör örgütüyle anlaşma bitti saldırılar başladı...

"Teröristin anası ağlamasın" diyen Habur rezaletinin mimarları ne diyor bu işe?

İLERİ DEMOKRASİ BU MUDUR?

KONUNUN buraya geleceği belliydi.

Hükümetin başarılı (!!!) siyaseti ile herşeyi konuşur hale geldik...

Herşeyi yavaş yavaş ve de sindire sindire...

Evlatlarımız bir bir toprağa düşerken, bilmem hangi siyasi hesaplar, kurnazlıklar, uyanıklıklar, yasalar, anayasalar, daha mı önemlidir?

PKK'nın Meclis'teki temsilcileri bölücübaşına tüm medya önünde 'Kahraman' diyecek kadar bitlenmiştir, küstahlaşmıştır...

Kendileri bu kadar rahat dolaşıp bunları söylerken, Ayşe teyzemizin oğlu ''Güneydoğu'da askerlik yapıyor'' diye aylarca yüreği sıkışıp gözüne uyku girmez.

İleri demokrasi bu mudur?

TOPRAĞA DÜŞEN ÇINARLAR

GENCECİK evlatlar toprağa düşerken, bu vatan denilen topraklar üzerinde yaşam, siyaset, ticaret hiçbir şey olmamış gibi nasıl akıp gider?

Bazen sözün bittiği, bazen de yazının bittiği yerde çakılıp kalıyor insan.

Ne yazsam anlamsız; ne söylesem faydasız.

Kimilerinin burun kıvırdığı, kimilerinin basit saydığı, yok saydığı, kimilerinin de ciddiye bile almadığı 'vatan' denilen yerde ve uğruna toprağa düşen evlatların olduğu yerdeyim.

''KANLARI YERDE KALMAYACAK'' MASALI...

TOPRAĞA gencecik fidanların kanı akıyor.

Ama yetkili ve etkililerimiz yine çıkıp ''PKK'nın son çırpınışları'' masalını okuyup ardından, ''Şehitlerimizin kanı yerde kalmayacak'' türküsünü hep birlikte söylediler, söylüyorlar.

Tıpkı 30 yıldır söyledikleri gibi...

Anaların-babaların-eşlerin-evlatların bağırları yanarken, sözleri yine ''Vatan sağolsundu...''

Bedenler ve kan toprağa düşerken yine gözlerden yaşlar süzüldü, yine katillere lanetler okundu, beddualar edildi...

Teröriste prim verenlere soruyorum:

Siz bir bayrağa sarılı tabutu, ya da sonrasında kara toprağı kucaklayıp da; ''Yavrum-yavrum'' diyerek, feryat ettiniz mi?

Ya da ''Baba, beni yalnız bıkakıp nereye gidiyorsun'' ağıtlarını duydunuz mu?

''Kınalı kekliğim, sürmeli gözlüm, senin yerine babanla ben öleydik" diye göz yaşı döken ananın feryadını, ya da ''Oğlum sana küstüm. Niye kalkmıyorsun ordan" diye tabuta sarılıp ağlayan babanın çaresizliğini gördünüz mü?

Ya da "Bitanem, beni bırakıp nereye gidiyorsun. Canım, böyle mi konuşmuştuk"diyerek tabutu öpüp son kez vedalaşan 53 günlük eşi...

Bakın iyi dinleyin, beyler bu kanda dahli olanlar..

Onlar birer yiğittiler...

Candan, kandan, evlattan, koç gibi yiğitlerden, vatan evlatlarından bahsediyorum...

Şehit olmak herkese nasip olmaz amenna...

Ancak ''İyi şeyler olacak'' deyip teröriste prim vermeyin.

Bu düzen böyle gitmemeli...

ANALAR AĞLAYINCA BU ÜLKE GÜLEMEZ

ARTIK anaları ağlatmayın, yüreklerini kanatmayın...

Bu ülkeye güzel günler; koç gibi yiğitlerin bedenleri yere düşmediğinde gelecek.

Çünkü analar ağlayınca bu ülke gülemez, her yeri kanar.

Ey sessizce ağlayan ya da feryat eden şehit anası; henüz evladının kanı ya da mezar toprağı kurumamış olsa da, artık gözyaşını sil ve bir daha ağlama...

Çünkü senin gözlerinden damlattığın her bir damla yaş, bizim içimizi yakmakta; yüreğimizi dağlamaktadır.

Zira asıl mutsuz olması gereken sen değil, seni bu hale getirenlerdir...