KILIÇDAROĞLU’NUN CHP’nin başına getirilişinin bir kumpas-proje olup olmadığı, Deniz Baykal’ın siyaset hayatını, başkanlık hayatını bitiren o kasetin kim tarafından kurgulandığı, kim tarafından vizyona sokulduğu konusunda bir bilgim yok. Bu işte FETÖCÜ polislerin, istihbarat elemanlarının, CIA’nin parmağı olup olmadığı konusunda da bilgim yok. Ancak işaretleri okursak bu bağlantılar konusunda bazı su götürmez şüphelerin olduğunu söyleyebiliriz. Ancak şüphe olmayan bir şey var. CHP’de ki değişim. Kılıçdaroğlu’dan önceki CHP ve de Kılıçdaroğlu’ndan sonraki CHP. Torosların evladı Baykal zamanında CHP’nin çizgisi belliydi. Ulusalcı, Atatürkçü ve devletçi bir yapısı vardı. Bölücülere karşı dikkatli ve de mesafeliydi. HDP ve PKK, CHP’nin kapısının önünden pek geçemiyordu.

CHP değişti

Ama artık bir gerçeğin altını kalın bir çizgi ile çizebiliriz. Kılıçdaroğlu’nun başa geçmesi ile birlikte CHP’nin temel ilkeleri kökünden değişti. Atatürk ile Atatürkçülükle ilgisi olmayan garip bir parti oldu. Ekseni değişti. En büyük eksen değişikliği de bölünmez bütünlük konusunda oldu. Görüntü ekseninin, Kandil, PKK, PYD, ABD ile aynı düzleme girdiğini, oy için garip varyasyonlar yapıldığını net olarak söyleyebiliriz. Kılıçdaroğlu ile birlikte parti yönetimindeki gerçek Atatürkçüler, ulusalcılar, milliyetçiler HDP’ye iyi gözle bakmayan yöneticiler, vatanseverler... Hepsi bir bir tasfiye edildi. Ve bilin bakalım bu tasfiye edilenlerin yerine kimler geldi? Sol kimlikli, Özde kardeşlik edebiyatı yapan, milli kimliğe şaşı bakan, Kürtçülük yapan ve de bölücülere çiçek atan kişiler. Yani Dersimli, Kılıçdaroğlu kendine göre bir parti yarattı. Bunun temel sebebi yüzde 22-27 arasında ki CHP oylarının iktidar olmaya yetmeyeceğini kendilerinin bilmesi. İktidar olmaları için yan destek gerekiyordu. İyi Parti’nin desteğine bir diyeceğimiz olamaz. Olmamaları gereken ama mecburen oldukları bir yerdeler. Ama en büyük payandaları HDP oldu. CHP yönetimi yanlarında HDP olmadan iktidar olma şansının hiç olmadığının farkında. Bunun için bu bölücü partinin yanında duruyorlar. Vatan mı önemli? Devlet mi önemli? Oy mu önemli? Parti mi önemli! Bu kavramlar onları pek enterese etmiyor gibi. Varsa yoksa ne şekilde olursa olsun iktidara gelmek. Temel amaç bu. Burada HDP-PKK ikilisinin, Türkiye’yi bölüp parçalamak istediği, Türkiye’den MERSİN dâhil 23 il istediği, Büyük Kürdistan amacı ile faaliyet gösterdikleri, binlerce Mehmetçiğin kanını döktükleri, PKK’ya yardık yataklık ettikleri. Türkiye Cumhuriyeti’ni terörist yazışmalarında, TC olarak değil de ‘WC’ olarak adlandırdıkları veya sayılamayacak kadar çok bölücülük kavramları. Bunları görmüyorlar, duymuyorlar, sağırlar, dilsizler.

PKK yandaşı gibiler

Lütfen podyumda eski bir CHP milletvekili var; “Barış Yarkadaş”. Onun medya bülbülü olarak söylediklerine bir kulak verin. CHP kimliğini de kullanıp ölümüne HDP ve PKK’yı savunuyor. Neredeyse ortaya çıkıp PKK ve HDP’nin güllük gülistanlık bir oluşum olduğunu, teröre hiç bullaşmadıklarını söyleyecek bu arkadaş. Ve bu arkadaşın asla dillendirmediği ve kulak arkası ettiği bir şey var, PKK ve de HDP’nin icraatları. Onlardan, onların bu sayılamayacak kadar çok bölücü faaliyetlerinden hiç ama hiç bahsetmiyor. Bunu tekrar milletvekili seçilebilmek için yalakalık olsun diye mi söylüyor ya da gönlünün bir kenarında bölücülük olduğu için mi söylüyor, bilmiyorum! Alma bildiğim bir şey var. Baykal’dan sonra CHP çok değişti. Atatürk’le ulusalcılıkla alakası olmayan kişiler tarafından yönetildiği açık. Kürtçe kurs projeleri, KÜRTÇE’in ikinci yabancı dil olma söylemleri, federasyon içeren yeni bir açılım söylemleri ve de Türkiye’nin beka sorunu olarak görülen PKK-HDP, PYD ve de ABD birlikteliğine sıcak bakmalar. Bunların en temel işaretleridir sanırım. Ve bu partiye oy veren gerçek Atatürkçüler. Allah Aşkına bu CHP’ye nasıl? Oy veriyorsunuz! Anlayamıyorum!