Cahilin biri, çamu içinde hayvanlara takılan bir boncuk bulmuş. Onu cahilliğinden değerli bir taş, bir mücevher  sanarak, ipeğe sarmış.

Boncuk ona demiş ki, Sen delimisin Allah aşkına? Ben hayvanlara  mahsus bir boncuğum. Satmak istesen kimse bana beş para vermez. Delirdin mi ki beniipeğe sarıyorsun?

Bokböceği şakayık lalesinin arasında kalsa yinede bokböceğidir.

Zengin bir insan, mai ile büyüklük ve iyilik kazanamaz. Merkebeatlas palan vursan yine merkeptir.

Fakih, bu sözleriyle gönlündeki kini biraz teskin edip teselli bulmuş.

Kalbi kırılan bir kimse biraz sert ve acı konuşur. Düşmanın düşünce, gevşeklik gösterme , elinden gelirse düşmanın beynini çıkar, ez ki, gönlündeki acıyı giderebilsi.

Kadı, fakihin bu acı sitemleri karşısında şaşkın, ''Bu gün benim için kıyamet günüdür''! diyordu..Fakihin malumatı karşısında  şaşırmış, parmağı ağzında kalmıştı.

Her iki gözü farkeden gibiFakihin yüzüne dikilmişti.

Fakih konuyu çözüp içindeki derdi açığa vuran sözleride söyledikten sonra dışarı çıkıp gitti ve kendisni de bir daha gören olmadı.

O çıkıp gittikten sonra mecliste bir gürültüdür koptu.

Bu küstah herif de nereden çıktı? Nereden geldi, nereye gitti? dediler.

Bunun üzerine mübaşir ve muhafızlar onun arkasından oraya buraya koştular. Ona sordular, buna sordular, Ne bilen var, nedegören.

Sordukları insanlar biz böyle tatlı sözlü Sadiden başka kimseyi bilmiyoruz dediler.

Acı gerçekleri böyle tatlı surette söyleyen o kimseye binlerce aferin'

Gülistan.