Şu gerçeği hiçbir zaman aklımızdan çıkarmamalıyız: ''Bu dünya, her şeyi ile fânidir.'' Bâki olan yalnızca Allah'tır. Her canlı mutlaka ölümü tadacak, bu dünya hayatı sona erecek ve inancımıza göre daha hayırlı ve ebedî olan âhiret hayatı başlayacaktır. Doğum gibi, ölüm de Allah'ın değişmez bir kanunudur. Ölüm, yok olup gitmek değil, yeni ve ebedi bir hayatın başlangıcıdır.

Âhiret hayatına geçiş için açılan ilk kapı, kabir kapısıdır.

Nitekim Kurân-ı Kerîm, bu konuda şöyle buyurmaktadır: ''Allah insanı neden yarattı? Onu, bir nutfeden, spermden yaratıp ona şekil verdi. Sonra ona, yolunu kolaylaştırdı. Sonra ona ölümü verdi ve kabre koydu. Sonra dilediği bir vakitte, onu yeniden diriltir''(Abese,80/18-22).

Bir insanın, ölmüş olan yakınlarını, dostlarını, sevdiklerini ve hayatı birlikte paylaştığı kişileri unutması, elbette kolay değildir.Bunun için onların kabirlerini ziyaret etmeyi bir vefâ borcu biliriz. Ancak kabir ziyaretinin dinî bir sorumluluğu da vardır:

Dinimizde, ölümü hatırlamak, âhiret hayatını düşünmek, ölmüş kişinin günahları'nın affı için Allah'a dua etmek ve kabirde yatanlardan ibret almak üzere kabir ziyaretinde bulunmak dinimizin tavsiye ettiği hususlardandır.

Peygamber Efendimiz şöyle buyurmaktadır: ''Kabirleri ziyaret ediniz. Çünkü kabirler size âhireti hatırlatır'' (İbn.Mace).

Ancak kabir ve türbe ziyaretlerinde İslâm'ın özüne ve tevhid anlayışına ters düşen, itikâdî bakımdan da yanlış olan tutum ve davranışlardan uzak durmak gerekir. Türbelerde yatan kişileri beşer üstü varlıklar olarak görmek, bu zatların duaları kabul ettiğine, tanrısal kudretlerinin olduğuna inanmak, bir kısım ihtiyaç ve dilekleri, ''Allah'a değil de onlara arz etmek, veya onları Allah'a vasıta koymak, onlardan medet ummak, bunun için kabirlerde, türbelerde bez bağlamak, mum yakmak, kurban kesmek, şeker v.b. yiyecek maddeleri dağıtarak onlardan yardım dilemek tevhid dini olan İslâm ile bağdaşmaz.''

Ramazanın ilk gününde Oruç baba türbesine iftar etmek, türbenin taşına ev anahtarı sürmek, sirke ve şeker dağıtarak, ORUÇ BABA BANA EV VERDİ VEYA, kızım ünivesiteyi kazandı gibi çirkin yalanlar, tamamen Arapların cahiliye devrine ait adetlerdendir. Şirktir. Nezif İslam dini inançlarına iftiradır.

Kabir ziyaretinde bulunan kişi; ''âhireti hatırlamalı, dünyanın geçici olduğunu ve bir gün kendisinin de öleceğini düşünmelidir.'' Kabrin yanına gelince; ''Mü'minler yurdunun sakinleri sizlere selam olsun. Allah'ın dileği vakitte, yakında biz de aranıza katılacağız. Allah'ın bizi de sizi de bağışlamasını dilerim'' denilir. (Müslim).

Diyanet İşleri Başkanlığımız, tüm türbelerin başına bir yazısı asarak, müslümanların günaha girmemeleri hususunda uyarıda bulunmaktadır. Helvacı baba, Telli baba ve diğer türbelerde yatanlar, Allah'ın sevgili kulları olabilir, ancak onlarda bizler gibi birer insan. İnsanlara fayda veremeyecekleri gibi, zararda veremezler.

Allah ile kul arasına vasıta giremez:

''Ancak sana ederiz kulluğu, ibadeti ve ancak senden dileriz yardımı, inayeti.'' Ya Rab!.

O kendilerine nimet verdiğin mutlu kimselerin yoluna; o gazaba uğramışların ve o sapmışların yoluna değil.''

(Fatiha Suresi)

Her ne istersek, yaradanımız'dan isteriz.

Her ne dilersek, Ondan dileriz.

Müslümanın Ramazan ayında yapacağı hususlar; Kur'an'ı Kerimi çok okumalıyız. Geceleri kalkarak, yaradanımızla başbaşa kalmalıyız. Bir damlacıkta olsa göz yaşı akıtarak, günahlarımızdan bağışlanmayı istemeliyiz.

Bizi büyüten merhametini esirgemiyen ana va babamıza dualarda bulunmalıyız. İslama emeği geçen ve bizleri okutan hocalarımızı dualarımızdan mahrum etmeyelim.

Allahın Rahmeti bereketi mü'minler üzerine olsun.