Ümmet kelimesine yüklenen anlam çok iyi bilinmediğinden, ona taraf olanlar kadar karşı olanlar da var. Meseleye ilim gözlüğüyle, akıl çerçevesiyle ve mantık süzgeciyle bakılmadığında hemen her kelime kavga sebebi olabilir. Genel olarak insanlar ilim, akıl ve mantık ile bakmaz olan bitene. İşte toplumun her kesimindeki bitmeztükenmez kavgaların ana sebebi u denilebilir.

Ümmet, bir aidiyet sıfatıdır. Bir öbek, bir zümre, bir kitle, bir cemaat, bir topluluktur. Genel olarak bir peygambere mensubiyet ifade eder. Lut kavmi, İbrahim kavmi gibi, İsa, Musa, Muhammed aleyhisselam gibi peygamberlere tabi olmuş insanlara o isimlerin ümmetine dahil olmuşlukları anlamında atfedilen bir aidiyettir.

Kişi istese de istemese de bir dine, bir inanç nizamına, bir peygambere, bir lidere mensup olmuşsa, o kişi artık mensup olduğu ümmetin, zümrenin, topluluğun bireyidir. O bireyler topluluğuna da ümmet denilir. Ümmete dahil olmak kendiliğinden oluşan bir aidiyettir.

Bizim ülkemizde, Türkiye’de kafalar karmakarışık hale getirildiği için ‘ben ümmete karşıyım’ diyen çok insan var. İnsan karşı olsa da-olmasa da, eğer bir inanç manzumesine, bir peygambere, bir İlahi kitaba bağlı ise ümmete dahildir. Ümmet tekil değil, çoğul ve bütüncül bir kelimedir. Hiç kimse ümmet olmaz, ümmetten bir birey olur. İnançsız yaşamak, hemen hemen mümkün değildir. İnanmamak ta bir çeşit inanmaktır. O zaman her hangi bir zümreye dahil olunmaktan kaçınılamadığı gibi her hangi bir ümmetin bireyi olmaktan da azade almak olanaksızdır.

İnsan birbiri içinde üç dairede yaşar, düşünür, inanır, uygular, İnsan dairesi en geniş ve en genel olanıdır. Her insan bir kere insan ümmetinin bir mensubudur. İnsan ümmetinin, topluluğunun bir ferdidir. İkinci daire din dairesidir. Musevilik, İsevilik ve Muhammedilik İlahi temelli ümmetler olduğu gibi peygamberliği bilinmeyen peygamber olmayan inanç manzumelerinin mensupları da kendi topluluklarının, ümmetlerinin bireyidir.

Ben ümmete dahil değilim, ben ümmet meselesine sahip çıkmıyorum. Ben ümmetçilik yapmıyorum demek çok şey ifade etmez. Ümmet olmaktan kurtulmak mümkün değil. Ama ümmetçi olmaktan uzak durulabilir. Kişi yapıpetmelerini, ümmetinin değer yargılarına, anlayışına, çıkarlarına uygun olupolmadığına bakmaksızın işliyorsa bu kişiye ümmetçi denilemez. Ümmet ve din, inanç dairesinden daha özel ve daha kısır sınırlı olan bir de ırk, köken dairesi var. Türk için Türklük, Arnavut için Arnavutluk, Kürt için Kürtlük, Acem için Acemlik dairesi.

Aslında yaratılırken, yeryüzüne gelirken insan olmayı birey kendisi seçmez. İnsan olarak dünyaya gelen her birey yeryüzünde var olan her hangi bir ‘var olan’ olarak ta yaratılabilirdi. Bu tamamen Yaratanın iradesi. Hangi dine mensup olunacağı da insanın yaratıldığı coğrafya ve millet ile ilgili. Kişi dini, inanç manzumesini de yeryüzüne geldiğinde hazır bulur. O halde bu da bireyin seçimi, tercihi, iradesiyle olmuyor. Hangi milletten olduğu ise insanın zaten hiç dahli olamayan bir konudur. O halde insan insan olmayı, bir ümmete dahil olmayı, bir millete, kavme, ırka, aşirete dahil olmayı da seçmez, seçemez

İnsan; insan olduğunu, hazır bulduğu ümmeti ve milleti, mensubu olduğu aşireti, kavmi seçmediği halde ne çok bu konularda tartışır-durur.

Ünlü bir düşünür demiş ki; Kimin himmeti ümmeti ise o tek başına bir ümmettir. Kimin himmeti milleti ise o tek başına millettir. Demek ki iş gelip himmete dayanıyor. İşte mesele bu. İnsanın himmeti tüm insanlığın menfaatine ise o tek başına bir insanlıktır. En genel ve en geniş daire insanlık olduğu halde, neden insan insanlık ümmetine mensubiyetle yetinilmez. Neden illa din ya da milliyet aidiyetiyle uğraşır insan?

Ümmet bağlayıcı bir aidiyet değildir. Milliyet de böyle. Bağlayıcı değildir. Ama insanlık mensubiyeti bağlayıcıdır.