Ümmü Hakîm binti Hâris,Mekke Fethi günü İslâm'la şereflenendi.

Efendimizden eman alıp, kocası İkrime'yi bulmak için çöllere düşen canini tehlikelere atmaktan çekinmeyen, sabır ve metânet sâhibi bir hanım...

O,Kureyş reislerinden İslâm'ın azılı düşmanı olarak bilinen Hâris İbn. Hişam'ın kızıdır. Annesi, Fâtıma binti Velid bin. Muğıyre'dir.

O, Cahiliyye döneminde intikam hırsıyla dolu idi.Uzun bir zaman İslâm'a karşı Hind binti Utbe ile birlikte hareket etti. Bedir Gazvesi'nın intikamını almak için Kureyş erkeklerini ve özellikle kocalarını sürekli kışkırtan, kin ve hiddet dolu bir kadın.Uhud Savaşı'nın meydana gelmesine ön ayak olan, def çalarak, şiirler okuyarak, erkekleri savaş meydanına sürükleyen, inandığı dâvâ uğruna canını fedâ etmekten çekinmeyen irâdesi kuvvetli bir hanım.

O, Mekke Fethi günü Efendimizin engin merhameti ve müsamahası karşısında Hakk'a teslim oldu. İntikam hisleri ve düşmanlık duyguları eriyip yok oldu. Müslümanların Kâbe'de huşû ile ibadet edişlerinin tesirinde kalarak, arkadaşı Hint ile birlikte İslâm'ın nuruna koştu. İslâm'la şereflenişi şöyle oldu: ''İki Cihan Güneşi Efendimiz Mekke'ye girip Kâbe'yi putlardan temizleyerek Allah'ın birliğini, İslâm'ın yüceliğini, afvını, engin merhamet ve müsamahasını bütün Mekke halkına ''sizler serbestsiniz'' diye ilân edince, Kureyşliler gruplar halinde Islâm'a koştu.Efendimiz, Fethin ikinci günü Safa Tepesinde yeni müslüman olanlardan bey'at almağa başladı.Kureyş'in reisi Ebû Süfyan'ın hanımı Hint binti Utbe hanımlardan bir grup oluşturarak, Efendimize bey'at etmeğe geldi. Ümmü Hakîm de beraber idi. Erkeklerin bey'atı bitince hanımlara Hz. Ömer vasıtasıyla şunlar söylendi: ''Allah'a hiç bir şeyi ortak koşmamak, hırsızlık yapmamak üzere bana bey'at edin. Zina yapmayın, çocuklarınızı öldürmeyin, iftira etmeyin. Marufta iyi olan şeyde bana karşı gelmeyin.'' Hanımlar arasından Hint ile Ümmü Hakîm ayağa kalktı ve sözcü olarak: ''Ya Rasûlallah! Sen bize ancak doğruyu ve güzel ahlâkı emrediyorsun.'' diyerek, bey'at ettiklerini söylediler.Hep birlikte kelime-i şehadet getirerek, İslâm'la şereflendiler.

Ümmü Hakîm binti Hâris,İslâm'a girer girmez ilk hizmeti kendi kocasına oldu. Hidayetine vesîle olmak için Efendimizin yakınına geldi ve İkrime'ye eman vermesini isteyerek: ''Ya Rasûlallah İkrime öldürüleceğinden korktuğu için Yemen tarafına kaçtı. O'na eman ver.'' dedi. Şefkat ve Rahmet Efendimiz: ''O'na eman verilmiştir.'' buyurdu.

Bu müjdeyi alan Ümmü Hakîm, derhal harekete geçti.Rum asıllı kölesi Akke'yi yanına alarak, Yemen tarafına doğru yola koyuldu. Binbir çile ve büyük umutlarla çölleri aşarken kölesi Akke'nin bozuk düşünceleri, eğri niyetleri ile karşılaştı.Fakat o kuvvetli irâde sâhibi, kendine güvenli ve dirayetli bir hanımdı. Kölesini eğleyerek, Yemen'e ulaştı.İlk vardığı yerde onu bağlattı. Sonra Tihame sahillerine vardı. Bir gemi kalkmak üzere idi. İkrime'nin bu gemide olabileceğini düşünerek uzaktan: ''İkrime!.. İkrime!.. Geri dön İkrime!..'' diyerek, seslenmeğe başladı. Bu sesi duyan İkrime, karşısında hanımı Ümmü Hakîm'i görünce gemiden atlayıp yere indi. Büyük bir heyecan ve sevinç içerisinde kocasına: ''İkrime! İnsanların en merhametlisinden senin için eman aldım. Haydi geri dön!'' dedi.

İkrime'nin gönlü yumuşamıştı.Bir ömür düşmanlıkla geçirdiği günler aklına geldi. Yaptıklarının hepsine pişmandı.Rahmet Peygamberi'nin engin şefkati ve müsamahası, içindeki intikam hislerini ve düşmanlık duygularını,bir anda eritip yok etti. Muhammedü'l-Emin'e karşı bir sevgi ve hürmet gönlünü doldurdu. Kalbi İslâm'ın nurûna açıldı.Hanımının bunca çilelere katlanarak, çölleri aşıp gelmesi onu çok mutlu etti. ''Ben de geri dönmeye niyet etmiştim.'' diyerek, sevincini ifade etti.

Ümmü Hakîm, kocası İkrime ile birlikte geriye dönmek üzere yola çıktılar. Rum asıllı kölenin yaptıklarını öğrenen İkrime, ilk iş olarak, onu halletti. Kötü niyetinin cezasını hayatı ile ödetti.Sonra hanımı ile sohbet ederek, yeni bilgiler alarak, çölleri aşmağa çalıştı.

İkrime İbni Ebû Cehil, sevinç gözyaşları içerisinde: Yâ Rasûlallah! Bana söylemem gereken en güzel şeyi ögret! dedi. Efendimiz ona: ''Allah'dan başka ilâh bulunmadığına ve Muhammed'in Allah'ın kulu ve Resûlü olduğuna şehadet getir'' dedi.

İkrime: ''Başka ne söyleyeyim yâ Rasûlallah?'' dedi. Efendimiz: ''Allah'ı ve burada hazır bulunanları şahit tutarım ki, ben, müslümanım, muhâcirim, mücâhidim! de.'' buyurdu. İkrime: ''Allah ve buradakiler şahit olsun ki ben, müslümanım, muhâcirim, mücâhidim.'' dedi. Sonra Efendimiz İkrime ile Ümmü Hakîm'in nikâhlarını yeniden kıydı.Sevgileri ebedîleşmişti. İmânî bir neşe içerisinde günlerini geçiriyor, İslâm'ı yaşamak ve yaymak için gayret ediyorlardı. İkrime artık gündüz yiğit, gece âbid olarak İki Cihan Güneşi Efendimizin yanından hiç ayrılmadı.

Hz. Ebû Bekir devrinde Bizanslılarla yapılan Yermük savaşına kocası İkrime ve oğlu Amr ile birlikte katıldı. Sevgili oğlu ve kocası bu savaşta öylesine kahramanlıklar gösterdi ki komutan Halid İbni Velid İkrime'ye engel olmak istedi. İkrime ise, kaçırdığı fırsatları telâfi etmek niyetindeydi. ''Beni bırak Halid! Önce yaptıklarımı ödeyeyim.'' dedi. Var gücüyle savaş meydanına atıldı. Bir çok yerinden yaralar aldı ve dünyevî susuzluğunu şehadet şerbetini içerek giderdi.