RAKAMLI yazıyı pek sevmem. Ne çare ki yürek burkan olayları sıralamak gerekince ister istemez ona başvuruyoruz. Başbakan Erdoğan her sözünde ''Türkiye'ye çağ atlattıklarını'' söylüyor.

Şimdi biz yorum yapmayalım rakamlar konuşsun. Al seyreyle Türkiye:

Her yıl 200 bin kişinin yaşamını yitirdiği Türkiye'de en az 200 kişi Afrika'nın geri kalmış ülkelerinde olduğu gibi 'beslenme ve vitamin yetersizliğinden' yani 'açlıktan' ölüyor.

İnsanlarımız böbreklerini satmak için sıraya giriyor.

Organ mafyası Türkiye'yi üs edindi.

Rize'den delik ayakkabılarla İstanbul'a gelen ve Türkiye'nin en zenginleri arasına yerleşen Başbakan; bunun tılsımını bu insanlara anlatsa onlar da organ satmaktan kurtulsalar...

İyi olmaz mı ne dersiniz?

Geçelim...

TÜRK İNSANI ''KOBAYLIĞA'' BİLE RAZI OLUYOR

İŞTE bir yürek burkan olay daha: 9 yıl önce sadece 24 kişiydiler. Çünkü kimse, 'kobay olurum' korkusuyla, eşdeğer ilaçların etkilerinin vücutlarında test edilmesine sıcak bakmıyordu. Şimdi paraya ihtiyacı olanlar denek olmak için neredeyse sıraya giriyor.

Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Hakan Çetinsaya:''İyi Klinik Uygulama Merkezi'ndeki çalışmalara katılan deneklerin sayısı 12 bin oldu... Denekler 10 günlük test için 200 TL alıyor. Aile üyelerini de merkeze yönlendiriyor..." diyerek acı gerçeği gözler önüne seriyor

İnsanımız, yaşamını sürdürmek için organlarını satışa çıkarırken, Milliyet gazetesinden Ayşegül Aydoğan Atakan'ın haberine göre, kimi işsiz kaldığında, kimi yan gelire ihtiyacı olduğunda başvuruyor kobaylığa. Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Hakan Çetinsaya İyi Klinik Uygulama Merkezi'nde sürdürülen "ilaç biyoeşdeğerlik" çalışmalarına katılan deneklerin sayısı her geçen gün artıyor.

Merkezin Müdürü Prof. Dr. Aydın Erenmemişoğlu, biyoeşdeğerlik çalışmalarına katılan sağlıklı deneklerin son birkaç yılda yaklaşık iki kat arttığına dikkat çekiyor.

Erenmemişoğlu, denekler arasında üniversite öğrencilerinin ve işsizlerin çoğunluğu oluşturduğunu belirtiyor. Her meslek grubundan, sıklıkla yan gelir elde etmek isteyenlerin başvurduğunu söylüyor.

Dokuz yıl önce 24 kişiyle başlayan denek sayısının bu yıl 12 bini bulduğunu anlatan Prof. Erenmemişoğlu, etik olarak "elde edilen gelirin geçim kapısı haline getirilmemesi" karşılığında adayları kabul ettiklerini vurguluyor:

"Buradan alınan para cep harçlığı ya da yan gelir olabilir. Ama işşiz biri için önemli bir para tabii. Alınan ücret çalışma süresine göre değişiyor.

Kimi çalışma 10 günde bitiyor, denek 200 lira alıyor. Kimi çalışma 20 gün sürüyor 500 lira alınıyor; kimisi de 1,5 ayda bitiyor 1000 lira alınıyor."

OKUMASI BİLE DÜŞÜNDÜRÜCÜ

ŞEHİR dışından dahi başvuranların olduğunu söyleyen Prof. Erenmemişoğlu, "Ama kabul etmiyoruz çünkü deneklerin her an kontrolümüz altında olması gerekiyor.

Telefonla arayanlar oluyor ve çok yüksek miktarda para verildiğini zannediyorlar. Zaman zaman '5 bin euro'luk çalışma varmış, ne zaman?' diye soruyorlar" diye konuşuyor.

Denek başvurularının her geçen gün arttığını kaydeden Prof. Erenmemişoğlu, bazı deneklerin amcalarını, dayılarını, komşusunu, torununu yönlendirdiğini, denek olmak için bekleyenlerin sık sık aradıklarını da sözlerine ekliyor.

Okuması bile düşündürücü.

AKP YABANCIYA ÇALIŞTI...

PEKİ ekonomide durum nasıl?

Ona da bir kaç satırbaşı açalım: Türk insanı aç gezerken yabancı yatırımcılar, 2002 yılı başından 2009 yılının Temmuz sonuna kadar yani AKP hükümetinin 8.5 yıllık iktidarı döneminde Türkiye'deki doğrudan yatırımlardan elde ettiği kârlar ve portföy yatırımlarından sağladıkları getirilerin 34 milyar 778 milyon dolarlık bölümünü ülkelerine transfer etti.

Böylece Türkiye'de elde ediler kârlar ülkeden çıkarak, başka ekonomilere akmış oldu.Yabancılar, bu dönemde Türkiye'deki doğrudan yatırımlarından elde ettiği kârın 10 milyar 866 milyon dolarını, portföy yatırımlarından kazandığının da 23 milyar 912 milyon dolarını götürdü.

Ve şimdi siz cevap verin: Türkiye'de AKP hükümeti devrim mi yaptı, yoksa yıkım mı? Ne dersiniz hangisi?...