PEYAMİ Safa diyor ki: “Yalana her şey isyan etmelidir. Eşya bile: Damlardan kiremitler uçmalıdır, camlar kırılmalıdır, hatta yıldızlar düşüp gökyüzünden bin parçaya ayrılmalıdır. Bu notu yine Aydınlar Ocağı’ndan Şahin Ceylanlı hatırlatıyor. Böyle güzel hatırlatmaları yapmak da Hakka hizmettir. Yalanın mubah olduğu yer var mıdır? Yok. Bilinen keainattan başka bir keainat varsa, Allah’ın mülkü dışında bir mülk varsa, belki orada yalan mubah olabilir. Yalanın söylenebileceği durumlar var mı? Bu konu tartışılıyor. Din ve ahlak hayati bir zorunluluk varsa şartıyla cevaz veriyor. Cevaz ne? Olmasa daha iyi olur ama, zorunluluktan hadi bir nebze izin demektir. Medeni dünya bir numune uydurmuş. Pembe yalan, beyaz yalan diyerek kimi yalanları olabilecek şeylerden sayıyor. Gönül almak için, nabza göre şerbet vermek için, muhataplarla iyi ilişkiler geliştirebilmek için, yapıcı olabilmek için söylenen yalanları mubah sayıyor. Ama bu pembe veya beyaz yalanlar ölçüyü kaçırdığında hakaret oluyor. Mesela piri fani bir kadına, ya da erkeğe ‘efendim siz daha yaşlı sayılmazsınız,’ Ya da yoğurtlu patlıcana dönmüş bir hanıma ‘bir mankene benziyorsunuz’ demek gibi. Yalanın doğurgan olduğu bilinir. Yalan söyleyen söylediği yalana karşısındakini inandırmak için onu destekleyen başka yalanlar da söylemeye kendini mecbur hisseder.

Kimler yalan söyler?

Yalanın bolca kullanıldığı yerler, alanlar var. Esnaf yalan söyler. Müşterisini inandırmak için alış fiyatını, maliyetini fazla söyler. Malın nitelikli, birinci sınıf olduğunu söyler. Başkalarının sattıklarının daha düşük değerde olduğunu söyler. Hiç para kazanmadığını söyler. Özetle esnaf yalan söyler. Ticaret adamı da benzer sebeplerden dolayı yalan söyler. Üretici, müstahsil yalan söyler mi? Bence ziraatla uğraşan üreticinin, müstahsilin yalan söylemesine çok fazla olanak yok. Onlardan bazıları, boş vakitlerinde bir araya geldiklerinde, geyik muhabbeti denilen türden hikeayeler anlatırken yalan söyleyebilirler ama bunu sadece hoş sohbet birkaç kişi yapabilir. Toprağı ile, hayvanı ile meşgul olan insanın yalan söylemesine çok fazla fırsat yok. Öğrenci yalan söyler mi? Evet.. Neden ödev yapmadığını haklı sebeplere bağlamak için yalan söyler. Sorunun cevabını bilmiyorsa, ‘bu konuyu okumadık’ yalanını söyler. Kaynağa bakarak soru cevaplarken yakalandığında, ‘hayır kaynağa bakmıyordum’ diye yalan söyler. Hatta bu yalan olmaktan çıkıp inkeara girer. Öğretmen yalan söyler mi? Söyler. Ama öğretmenin de, öğrencinin de, öğrenci büyüğünün de söyleyeceği yalan çok sınırlı sayıdadır. Memur amirine karşı, amir memurlarına karşı, ast üste, üst asta yalan söyler. Bunların söyleyeceği yalan da sayısal olarak belli ve sınırlıdır.

Su akması kadar doğal

Bir alan var ki orada yalan çeşmeden su akması kadar doğal seyreder. O alana Batılılar Politika demişler. Araplar siyaset adını vermiş. Siyaset yani yönetme sanatı. Yönetme sanatında daima iki ana taraf var. İktidarda olanlar ve onların karşısında iktidarı devir almaya talip olanlar. Yönetimde olanlara iktidar, yönetimdekileri uzaklaştırarak, yönetime kendileri geçmek isteyenlere de muhalefet denilmiş. İktidar yaptıklarını anlatır, muhalefettekiler yapılması gerektiği halde yapılmayanları. İktidar varları sıralar, muhalefet olmayanları sayıp döker. Her zaman yapılanlar az, yapılması gerekenler çoktur. Böyle olunca iktidardakiler çok fazla kalamazlar. O yüzden ‘var’ları abartmak iktidarın, orada daha uzun kalmasını sağlayacak bir yöntem olarak ortaya çıkar. Abartmak ise yalansız olmaz. Ne kadar çok abartırlarsa o kadar çok yalan söylemek zorunda kalırlar. Ama dünya için çoğu defa işe yarar bu söylenen yalanlar. İktidarda kalınmaya devam edilir. Ahireti, hesabı, mahşeri, beka alemini, cenneti, cehennemi düşünen ise bu yalanları söyleyen vah ki vah. Allah onun da affedicisi olsun.