20 Aralık 2025
Facebook
Twitter
Instagram
YouTube
İstanbul
Az bulutlu
10°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
Ara
Ortadoğu Gazetesi YAŞAM Ünlü tarihçi İlber Ortaylı bu görüntülere isyan etti: 'Dünyanın hiçbir yerinde görmedim'

Ünlü tarihçi İlber Ortaylı bu görüntülere isyan etti: 'Dünyanın hiçbir yerinde görmedim'

Ünlü tarihçi İlber Ortaylı, son dönemde Türkiye’de tartışılan konulardan birisini kaleme aldı. Ortaylı, Türkiye’de cami avlularına araç park edilmesinin yanlış olduğunu belirterek, “İsfahan'da Nakş-ı Cihan denen nefis meydanda araba park edildiğini gördünüz mü?” diye sordu

Ünlü tarihçi İlber Ortaylı, Hürriyet gazetesindeki köşesinde Türkiye’de son dönemde dikkat çeken ve tartışılan konulardan birini ele aldı.

Ortaylı, manzaralarıyla dünyaya ün salmış ünlü Türk camilerinin avlularının otoparka dönüştürüldüğünü belirterek, dünyanın hiçbir yerinde bu tarz bir uygulamanın olmadığını söyledi.

Camilerdeki araç manzaralarının, camilerin güzelliğine ve anlamına yakışmadığını belirten Ortaylı, “Son derece çirkin bir manzara! İnsanların indinde eserlerin uhreviyatını zedeliyor, maziyle bağlarını kuracak büyük şehrin 500 asrının hikâyesini kavramaya yarayacak tahayyülleri bozuyor. Bu nedir demeye kalmadı, aynı duruma Nuruosmaniye Camii’nin avlusunda da rastlanıyor. Üstüne de koymuşlar; “Müftülük personeline aittir” diye” ifadelerini kullandı.

Ünlü tarihçi İlber Ortaylı’nın köşe yazısının ilgili kısmı şu şekilde:

Sultanahmet, Ayasofya ve Topkapı çizgisi üzerindeki birinci İstanbul silueti, göreli olarak az tahribatla devam etmekte ve İstanbul’un en önemli manzarası olarak zihinlerimizde, gönüllerimizde yer almaktadır. Hiç şüphesiz ki büyük şehrin ikinci silueti Nuruosmaniye, Süleymaniye ve Yavuz Selim Camii çizgisinde Haliç’ten bakıldığında en muhteşem manzarasıydı. Büyük ve ebedi İstanbul’la Haliç’teki kayık içinde, Galata rıhtımında nerede olursanız olun adeta kucaklaşırdınız.

1940’lardan beri bu siluet epey darbe yedi. Önce zamanın basınında bile yer aldığı üzere Biyoloji Enstitüsü (mamafih bunun mimarı olan merhum Ekrem Ayverdi büyük bir gayretle son katını 1950’lerde yıktırmıştır) ve de onunla hiç mukayese edilemeyecek vandalizm etrafı sardı. Süleymaniye’den Rüstem Paşa Camii’ne inen hattı olur olmaz binalar ve kat otoparkları istila etti. İnsanlar Süleymaniye’nin orada yapılmasını sağlamak için Mimar Sinan’ın kazdığı yeraltı dehlizlerini ve atık su kanallarının ne durumda olduğunu bilecek gibi değiller. Haritası çıkarılmış değildi; (son zamanlarda bu yapıldı mı, bilmiyorum). Fakat bunların üzerine yapılan lüzumsuz binalar yüzünden Süleymaniye temellerinin tehlikeye girdiği mühendislerce ifade edildi. İkinci bir görgüsüzlük de Unkapanı’ndaki Azebhane yahut Sokullu Mehmed Paşa Camii’nin sol tarafından geçen lüzumsuz ve çirkin metro köprüsüdür. Aslında Süleymaniye civarında bir metro istasyonu kurmak da şehircilik açısından hangi akla hizmet eder, onu bilmiyoruz.

Büyük İstanbul’un (Suriçi) hiç değilse yarı kısmının metroya ihtiyacı olmadığı açıktır. Bir ara Eminönü Belediyesi denen bu saha, akşamları ancak birkaç bin kişinin barınıp gezdiği bölümdür. Şimdi daha başka bir şeyler başladı. Süleymaniye Mahallesi adamakıllı tahrip görüyor. Restorasyon diye garip binalar yapılıyor. Güya görüntüyü bozmasın diye yapılan binalarda bile estetik unsur ve sanatçılık yok. Senelerden beri Süleymaniye Projesi bitmeyen uyduruk pehlivan tefrikasına dönüştü. Bu arada Süleymaniye Camii’nin dış avlusuna, yani gördüğümüz taş duvarların arkasındaki avluya kadar her yere bir yığın araba park ediliyor. Bunların kim olduğunu çok merak ediyorum. Dedikodulara göre müftülük personelinin araçları önde geliyormuş. Bizde böyle imtiyaz meraklılarının sadece müftülük personeli olduğunu zannetmiyorum; herhalde civardan birtakım esnaf da buna dahil oluyor. Son derece çirkin bir manzara! İnsanların indinde eserlerin uhreviyatını zedeliyor, maziyle bağlarını kuracak büyük şehrin 500 asrının hikâyesini kavramaya yarayacak tahayyülleri bozuyor. Bu nedir demeye kalmadı, aynı duruma Nuruosmaniye Camii’nin avlusunda da rastlanıyor. Üstüne de koymuşlar; “Müftülük personeline aittir” diye. Nuruosmaniye, Osmanlı barokunun hoş bir örneğidir. İki padişah devrinde tamamlandığı için bu ismi taşır. Bu 18. asır eserinin giriş merdivenlerinden kubbesine kadar kendine özgü bir havası vardır. Çarşının yürüme bölgesi içindedir. Yürüyüş bölgesinde araba park etmek hangi zihniyete sığar, onu da bilmiyorum. 

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *