İlaç sektörünün devi konkordato ilan etti

İlaç sektöründe iflas rüzgârı: Başkent Grup ve Naz Pharma konkordato başvurusunda bulundu. Ekonomik kriz derinleşiyor.

Ekonomik sarsıntılar, sektör ayrımı gözetmeksizin şirketleri iflas korumasına sürüklüyor. Son dönemde ardı ardına gelen konkordato başvurularına bir yenisi daha eklendi. Bu kez sırada Türkiye’nin başkentinden gelen bir haber var: Ankara merkezli Başkent Grup Ecza Deposu ile birlikte faaliyet yürüten Naz Pharma İlaç Üretim ve şirketin ortağı İbrahim Ataş, finansal darboğazı aşamayarak konkordato talebinde bulundu.

İlaç sektöründe yaşanan bu çöküş, artık yalnızca üretim ve dağıtım krizleriyle açıklanamayacak bir boyuta ulaştı. Temel sağlık ihtiyaçlarını karşılayan kuruluşların bile ekonomik olarak ayakta kalmakta zorlandığı bu dönemde, yaşanan gelişme sadece ticaret dünyasını değil, doğrudan halk sağlığını da etkileyebilecek boyut taşıyor.

Mahkemeden 3 Aylık Geçici Koruma Kararı

Başkent Grup’un konkordato talebine ilişkin süreç, Ankara 2. Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından değerlendirildi. Mahkeme, şirketin başvurusunu yerinde bularak, üç aylık geçici iflas koruması sağlanmasına karar verdi. Bu karar, şirketin mevcut borç yapılandırması ve ticari faaliyetlerini sürdürebilmesi adına kritik bir adım olarak görülüyor.

Bununla birlikte, mahkeme, konkordato sürecinin sağlıklı şekilde ilerlemesi için üç konkordato komiseri atanmasına da hükmetti. Bu komiserler, şirketlerin mali yapısını denetleyerek, alacaklılarla yapılacak uzlaşma sürecinin şeffaf ve adil bir biçimde yürütülmesini sağlayacak.

İlaç Sektöründe Peş Peşe Gelen İflas Sinyalleri

İlaç ve ecza sektöründe yaşanan mali sorunlar bu vakayla sınırlı değil. Geçtiğimiz hafta da İstanbul merkezli Toprak Ecza Deposu ile Hazar İlaç Ecza Deposu, benzer sebeplerle konkordato ilan etmişti. Bu zincirleme başvurular, sağlık sektöründe faaliyet gösteren firmaların da artık ciddi bir ekonomik çöküş riski ile karşı karşıya olduğunu gözler önüne seriyor.

İlaç dağıtımından üretime kadar tüm zincirin kırılma noktasına gelmesi, sadece sektör profesyonelleri için değil, doğrudan halk sağlığı açısından da büyük bir tehdit oluşturuyor. Türkiye gibi stratejik coğrafyada yer alan ve sağlık hizmetlerini milli kalkınmanın temel taşlarından biri gören bir ülke için, bu gelişmeler hayati öneme sahip.

İLGİLİ HABERLER