Hüdayi Hazretleri buyurur:

"Tarikat ehlinin bütün adabı, Sünnet'ten alınmıştır.Haşa ki bid'at ola!... Şeriat ehli haram ve helal, emr-i maruf ve neh-i münker dahi nedir?" diye inkar etmeyeler. Bunun gibi sufiyye dahi; "Biz Hakk'a vasıl olduk." diye, şer-i mutahharayı bırakmayanlar, ilhada düşmeyenler. Yerli yerinde, şer-i şerife riayet üzere olalar; hıyanet etmeyeler, çalışalar.

   Resulullah Efendimiz'in varisleri olan Hak dostu alim ve arifler, manevi terbiye yolu demek olan tasavvufun gayesini, "şeriati kamil manada yaşamak" şeklinde tarif etmişlerdir. Yani tasavvuf her halükarda Kur'an ve Sünnet ölçüleri üzere takva hassasiyeti içinde bir kullukta bulunmak ve hiçbir zaman bu istikametin dışına taşmamaktır.

   Nitekim Hak dostlarının adeta sözcüsü mevkiinde olan Mevlana  Hazretleri'nin şu meşhur ifadeleri, bir nev, "sahih tasavvuf" anlayışının da tarifi mahyetindedir: "Yaşadığım müddetçe ben Kur'an'ın kölesiyim. Ben o seçkin/mümtaz peygamber Hazret-i Muhammed'in yolunun toprağıyım. Eğer biri, benim sözümden, bu (istikametin) dışında en ufak bir şey bile nakledecek olursa, o kimseden de, onun sözünden de incinirim, tiksinirim.

   Tasavvuf; Kuran ve Sünnet'le kemale ermek , ilahi ve nebevi talimatları kalbi derinlikle idrak edip hayatın her safhasında yaşamaya çalışmaktır. Böylece kalben merhaleler katederek Cenab-ı Hakk'ın yakınlık ve dostluk iklimine girmeye gayret göstermektir.

   Tasavvuf ; "iman" ı "ihsan" ufkuna taşımanın diğer adıdır. Yani daima ilahi müşahedenin,-diğer bir ifadeyle- ilahi kameraların gözetimi altında bulunduğumuzun şuur ve idraki içinde olmaktır. 

   Tasavvuf; nefsin tezkiye, kalbin tasfiye edildiği, nefsani ihtirasların dizginlenip ruhani istidatların inkişaf ettirildiği, manevi bir mekteptir.

    Hasılı tasavvuf; İslam'ı, Allah Rasulü, sahabe-i kiram, selef-i salihin ve takva ehli mü'minlerdeki feyz ve ruhaniyet dolu muhtevasıyla idrak edip, tıpkı onlar gibi, büyük bir  aşk, vecd ve şevkle yaşama gayretinden ibarettir.

    Hak dostlarının adeta sözcüsü mevkiinde olan Mevlana Hazretleri'nin   şu meşhur ifadeleri, bir nevi"Sahih Tasavvuf" anlayışının da tarifi mahiyetindedir:

"Yaşadığım müddetçe ben kur'an'ın  kölesiyim. Ben, o seçkin / Mümtaz Peygamber Hazret-i Muhammed'in yolunun toprağıyım . Eğer biri, benim sözümden, bu dışında en ufak bir şey  bile nakledecek olursa, o kimseden de, onun sözünden de incinirim tiksinirim.