Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, TRT ortak yayınında açıklamalarda bulundu.

Afyonkarahisar'da olduklarını, burada bir müze açılışı yaptıklarını, ardından da Eskişehir'e geçtiklerini belirten Erdoğan, Eskişehir'de, bugüne kadar yapılmış miting ve açılış törenlerinin en güçlüsünü yaptıklarını söyledi.

"Bayramda ilk köy evlerinin teslimi olacak. Kalıcı konutların da planlanandan önce tamamlanması söz konusu olabilir mi?" sorusuna Erdoğan, "O, çok iddialı bir ifade veya yaklaşım olur. Şu anda Bakanlığımız bu konuda bütün imkanlarını seferber etmiş durumda. Biz bir yılı, daha önceki deneyimlerimizden hareketle söyledik." yanıtını verdi.

Bunu, Van'da, Bingöl'de, Antalya'da, Manavgat'ta, Karadeniz'de, Kastamonu'da uyguladıklarını anımsatan Erdoğan, edindikleri bu tecrübeyi deprem bölgesine de aktaracaklarını kaydetti.

Bütün firmaları seferber ettiklerini, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum'un bütün ekipleriyle çalışmasını sürdürdüğünü söyleyen Erdoğan, bir taraftan enkaz kaldırma çalışmalarının bir taraftan zemin etüt çalışmalarının sürdüğünü belirtti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu:

"Enkazı kaldırdığımız yere bu inşaatları yapmak gibi bir yanlışa girilmemesi gerekir. Çünkü zeminlerin buralardaki etüdünün raporları çok önemli. Bu raporlar gelecek ki ona göre adımlar atalım. Bunların içinde ağır hasar, orta hasar var, bir de hafif olanı var. Biz diyoruz ki az hasarlı olanlarda dahi biz tereddüt göstermeyelim, güçlendirme vesaire bunlara girmeyelim, bunları da sıfırdan yıkalım, buralarda da zeminin sağlıklı olduğu yerlerde bunları yapalım. Zemin artı 3, zemin artı bilemediniz 4-5. Bir de bunları hafif elemanlarla yapmak önemli. Şu an itibarıyla bu hassasiyetler içerisinde tünel, radye kalıp sistemleriyle adımları atıyoruz. Bunları yetiştirmenin gayreti içerisinde olacağız."

Erdoğan, "Depremzedelerin yeni yapılan gayrimenkullerinin tesliminde hak kaybı olup olmayacağıyla ilgili bir tartışma var. Bununla ilgili ne söylemek istersiniz?" sorusu üzerine, "Gayrimenkullerde hak kaybı olmaması için titiz bir çalışma ekiplerimiz yürütüyor." dedi.

İzmir'de, Elazığ'da, Giresun'da, Manavgat'ta, daha önceki afetlerde vatandaşların kaybettiği ev, iş yeri, dükkan ne varsa, devletin hepsini yeniden yaptığını hatırlatan Erdoğan, buralarda bir hak kaybının olmadığının altını çizdi.

Bu deprem sonrasında da aynı hassasiyet içerisinde olduklarını söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti:

"Depremzedelerimizin iki dairesi vardı, ikisi de yıkıldı. Bir tanesi için hak sahibi olarak yenisi tekrar yapılıyor. Diğerleri için ise ya rezerv alanlardan ya da kentsel dönüşüm teklif ediliyor. Konutların dağılımı da kurayla belirleniyor. Şehirlerimizde inşa edilen yeni yerleşim alanlarıyla, yeni cazibe merkezleri ortaya çıktığı için ev sahibi olmak da kiralık ev bulmak da daha kolay hale geliyor. Bu arada bir de maalesef üzülüyoruz, inşallah seçimden sonra bu konuda işin üzerine gideceğiz, kiraların büyük şehirlerde ciddi manada yükseltildiğini görüyoruz. Bu vicdani değil, ahlaki, insani değil. Yani bu bir fırsatçılıktır. Bu fırsatçılığa da yasal düzenlemelerle kesinlikle izin vermeyeceğiz." 

"Deprem riskiyle ilgili İstanbul, tartışmaların en yoğun yaşandığı yer. Riskli alanlardaki yapıların taşınmasıyla ilgili çalışmalar ne düzeyde?" sorusuna Erdoğan, "İstanbul'un 39 ilçesini kapsayan bir risk haritasını Bakanlığımız çıkarttı. Buna göre İstanbul'da 220 bin bina ve yaklaşık 1,5 milyon bağımsız bölüm risk altında." cevabını verdi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bugüne kadar acil dönüşmesi gereken toplam 695 bin konutun dönüşümünün tamamlandığını aktararak, 39 ilçede, 412 milyon metrekare büyüklüğe sahip 188 ayrı alanda kentsel dönüşüm projelerini sürdürdüklerini söyledi.

Bu kapsamda halen 93 bin konutun inşasının devam ettiğini belirten Erdoğan, şöyle devam etti::

"Şimdi yeni bir hazırlığın içindeyiz. İstanbul'da toplam 1 milyon nüfuslu 2 ayrı şehir kuralım. Bu Kanal İstanbul'un bir tarafında 500 bin, bir diğer tarafında 500 bin olmak üzere, böyle bir rezerv alan oluşturalım. Bu, şu demektir, yani Avrupa ve Asya yakasında 500 bin, 500 bin, 1 milyonluk bir rezerv alanı. Şehrin iki yakasının çeperlerinde yapacağımız bu yerleşimler, adeta uydu kent modeli olacak. Bunun için de Anadolu ve Avrupa yakasında 130 milyon metrekare yere ihtiyacımız var. Bakanlığımız yerleri büyük ölçüde belirledi. Bu alanlarda yapılacak konutlar, sadece riskli binasını dönüştürmek isteyen vatandaşlarımız için kullanılacak. Mesela Avcılar'da bu tür sıkıntıları çok yaşadık. Bunu yaşadığımız zaman, Avcılar'daki vatandaşlarımıza biz yeri gösterdiğimizde, endişeyle buralara taşınmadılar ama şimdi bu tür olaylar, onların bu türlü yaklaşımlarını da teşvik ediyor."

İstanbul ile ilgili çalışmaları anlatan Erdoğan, "İstanbul'a ilave nüfus gelmeyecek, yeni bir nüfusun da gelmesine müsaade etmeyeceğiz. İstanbul'un merkezindeki riskli bölgelerde yoğunlaşan nüfusu, deprem riski az olan çeperlere doğru dağıtacağız. Ayrıca 500 bin konutun da bir kısmını yerinde dönüştüreceğiz, bir kısmını da zemin etütleri uygun olan, müsait olan yerlerde yapacağız. Çünkü sağlıksız konutları dönüştürürken, boşalan alanları yeşil alanlarla, sosyal donatı alanlarıyla değerlendireceğiz. Böylece şehre yeni toplanma alanları kazandırmış olacağız." dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul'un trafiğini de rahatlatacaklarını dile getirerek, şöyle konuştu:

"Şehrin havasını, suyunu, derelerini temizlemek zorundayız. Bu benim belediye başkanlığımdan gelen aynı zamanda tecrübem. Bakın şu anda siz Londra'da kalkıp Londra merkeze giremezsiniz. Hepsi belli bir izne tabi, belli bir bedeli var. Bu bedeli ödersiniz, bu şekilde girersiniz. Bunun için de biz, 5 yıllık bir takvim çıkardık. Projemiz, sadece İstanbul'u tek başına değil, tüm Marmara'yı, Trakya'yı içeriyor. Bölgenin tamamını, konutları, sanayisi, kültürü, ticareti ile geliştireceğiz. Gelecekteki depremlere karşı hazırlıklı hale getireceğiz. Bu kapsamda afetlere karşı İstanbul Mekansal Strateji Planı'nı hayata geçiriyoruz. İşte bakın kültürel noktada bir adım attık. Ne yaptık? Rami'deki kışlayı getirdik, Milli Kütüphane haline dönüştürdük. Şu anda tıklım tıklım her gün orası doluyor, taşıyor. Aynen Ankara'daki Cumhurbaşkanlığı Millet Kütüphanesi gibi 24 saat açık, ikramlar vesaire hepsiyle birlikte. Ege Bölgemiz için de benzer bir çalışma hazırlığımız var. Rezerv Şehir Projemizi deprem tehlikesinin yüksek olduğu tüm bölgelerde yaygınlaştıracağız. Depremi yaşayan yerlerden başlayarak 7 Coğrafi Bölgede 7 Rezerv Şehir Projesi için çalışmalara başladık."

6 Şubat'ta meydana gelen Kahramanmaraş merkezli depremlerde milletin takdire şayan bir dayanışma seferberliği gösterdiğini belirten Erdoğan, asrın felaketine karşı asrın dayanışmasının sergilendiğini vurguladı.

Erdoğan, "Aynı seferberliği ve dayanışmayı depreme ve diğer afetlere hazırlık için de sergilememiz gerekiyor. Vatandaşlarımdan ben bir kez daha rica ediyorum. Kentsel dönüşüm konusunda ne olur bize yardımcı olun. Muhalefetin kentsel dönüşümle alakalı, bunu rantsal dönüşüm olarak ifade etmesi hele hele bay bay Kemal'in kalkıp da bunu, 'Boğazı izlemek, seyretmek, görmek için bu kentsel dönüşüm yapılıyor.' ifadeleri acemiliğin ta kendisidir." diye konuştu.

Çamlıca Camisi'nin hemen altında kentsel dönüşüm yaptıklarını anlatan Erdoğan, o kentsel dönüşüme ilk zamanlar karşı çıkanların, şimdi yolunu kesip, "Ne olur aynı uygulamayı bize de yapın." dediklerini aktardı.

Erdoğan, kentsel dönüşümü yapılan yerlerdeki binaların bulunduğu alanda fiyatlarının da arttığını söyledi. Söz konusu konutlara vatandaşların yerleşmeye başladığını da ifade eden Erdoğan, "Vatandaşın o memnuniyeti beni de çok memnun ediyor. Zira insanımızın can ve mal güvenliğinden başka bir şey düşünemeyiz. Orada benim vatandaşım can güvenliği içerisinde yaşaması, o memnuniyeti, Allah sizden razı olsun demesi bizi çok mutlu ediyor." dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Gelin el birliğiyle şehirlerimizi, köylerimizi yeni planlamalarla yeni projelendirmelerle daha güvenilir hale getirelim." çağrısında bulundu.

Üsküdar Belediyesinin dün akşam Harem'de 50 bin kişilik bir iftar verdiğini, orada vatandaşlarla birlikte olduklarını, iftardan sonra da Nevmekan'da üniversiteli gençlerle buluştuklarını, dertleştiklerini anlatan Erdoğan, gençlerin bu tür mekanları görmesi ve mutlu olduklarını hissetmenin bir Cumhurbaşkanı olarak kendisini de sevindirdiğini dile getirdi.

Erdoğan, artık bu milletin tek bir ferdinin bile yıkıntılar altında can vermemesini istediklerini söyledi.

Üsküdar'daki iftar programında deprem bölgesinden gelen ve Kredi Yurtlar Kurumu'nun Üsküdar'daki binalarında kalan vatandaşların da bulunduğunu anlatan Erdoğan, depremzedelerin, "Biz şimdi enkazların altından kalktık, bizi buraya getirdiniz, burada da şimdi herhangi bir sıkıntımız yok. Ama biz bir an önce dönelim." dediklerini aktardı. Erdoğan, "Dönmeyeceksiniz. Biz oradaki binaları bitirelim, o zamana kadar siz burada huzur içinde çocuklarınızla beraber kalın. Yeme, içme, giyim herhangi bir sıkıntınız yok. Ama bittiği zaman sizleri tekrar geldiğiniz yere uğurlayalım." dediğini aktardı.

Seçim kampanyası sürecinde program ve atılacak adımlara ilişkin bir soru üzerine Erdoğan, şunları söyledi:

"Bizim için siyasette bugüne kadar hiç durmak, duraksamak olmadı. 40 yıllık siyasi hayatım her zaman bu yoğunlukta geçmiştir. Eşim, çocuklarım hep bu yoğunluğu benimle yaşamışlardır. Bazı programlarda da hep açıklamışımdır. Bir gece geç saatte eve geldim, baktım ki odamın kapısına ufak pusula yapıştırılmış. 'Babacığım bir geceni de bize ayır.' Kızımın notu. Çünkü o beni göremiyor. Sabah erkenden okula gidecek. Ben de 01.00-01.30'da gelmişim. Tabii duygulandım. Sabah onu yolcu ederken de tabii dertleniyorsunuz, gözleriniz yaşlı hale geliyor. Bütün bu duygular içerisinde bir siyasi hayat. Ama onlar da hiçbir zaman bunun dışında, hayatları boyunca; üniversiteyi bitirdiler, şu oldu bu oldu filan, yurt dışında okudular ama hiçbir zaman bunu hissettirmediler. Anneleri de hissettirmedi. Böyle bir hayat yaşadık. Şimdi burada da aynı hayatı yaşıyoruz."

Eşi Emine Erdoğan'ın da deprem bölgelerine kendisiyle ya da beraberindekilerle gittiğini anlatan Erdoğan, "Şimdi ben bayramın ikinci, üçüncü gününe deprem bölgesine programlar yaptım. Konut teslimine gideceğim. Şu ana kadar zaten depremzedelerimizle iftar sofralarında hep bir araya geldik. Yeni konutların bazı yerlerde temellerini attık. Ama şimdi bayramda da teslim törenine gideceğiz. Köy evlerinin teslimine gideceğiz. Yanılmıyorsam 17 köy evi var. Projeler çok güzel, şimdi o projelerin teslim töreninde bulunmamak, hakikaten yani hasılayı millet adına toplamamak olur. Şimdi bunu yaparken ben bir şeyi hedefliyorum. Nedir o? Acaba bazı iş adamlarımızı bunu yapmak suretiyle teşvik eder miyiz?" ifadesini kullandı.

Köy evleri projesine dikkati çeken Erdoğan, evlerin yanında ahırların da bulunduğunu, ayrıca büyükbaş ve küçükbaş hayvanın da verileceğini belirtti.

Erdoğan, "Oraya yerleşecek olan benim vatandaşım, o hayvanların sütünü, peynire vesaire çevirecek. Bunu da paraya çevirmek suretiyle benim vatandaşım, 'Allah devletimden razı olsun.' diyecek. Çünkü devletin varlığı ne için? Bunun için, devlet bunun ne işin var; vatandaşı için halkı için var." dedi.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun, Sosyal Sigortalar Kurumu Genel Müdürü iken hazırladığı "Vur, Ama Dinle" kitapçığını gösteren Erdoğan, şunları kaydetti:

"Bunun için de neler neler var. Burada o aczinin, o çöküşünün burada kendi ağzından, kendi dilinden beyanları var. Savaş Ay'ın programında o sefaleti vardı ya, burada da işte onları kendi dilinden anlatıyor. 'Tamam, yanlışlarımız oldu, eksiklerimiz var, şu var, bu var vesaire ama biraz da bizi dinleyin.' diyor. Bu aczin bir ifadesi. Tabii herkes başına geçtiği kurumun başarısını kitaplaştırır. Bay bay Kemal ise SSK'yı nasıl batırdığını, yani başarısızlığının kitabını yazmış. Şaka değil, gerçek. Kendisinin yönetimindeki SSK hastanelerinin o dönemdeki rezil haline uydurma bahaneleri içeren 'Vur, Ama Dinle' başlıklı bu kitap hazırlıyor. Bu kitapta bay bay Kemal'in kendi ağzından başarısızlığının itirafı var. Ama öyle pişkin ki başarısızlığın sorumluluğunu kabul edemiyor. Hatta rahmetli Savaş Ay'ın programında gösterdiği rezillikler gerçek değil diye gidip rapor hazırlattırıyor. Hastane kuyruklarında inleyen vatandaşımıza sorsaydın."

Kasımpaşa'da doğup büyüdüğünü dile getiren Erdoğan, Cemil Taşçıoğlu'nun adının verildiği Okmeydanı SSK Hastanesi'nin eski halini anımsattı. Savaş Ay'ın, dönemin hastaneleriyle ilgili programından bir kesitin de izlendiği yayında Erdoğan, "Rahmetli Savaş Ay hayatta olsaydı, bugünün şehir hastanelerini, eğitim araştırma hastanelerini görseydi, o zaman o özlemini duyduğu hastaneleri yakalamış olacaktı." dedi.

Siyasette il başkanı olduğu dönemde teşkilatlarının bir tanesinde çalışan bir arkadaşının eşinin Okmeydanı SSK Hastanesi'ndeki doğum esnasında vefat ettiğini, bebeğin neredeyse rehin alınacağını anlatan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Böyle bir sosyal devlet olur mu? Bay bay Kemal, sen bize ne anlatıyorsun? Senin devlet diye bir derdin var mı? Senin halk diye bir derdin var mı? Biz şu terbiyeyle büyüdük. Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi. Ondan sonra kalkarsın böyle bir tane saçma broşür hazırlarsın. Bu seni kurtarmaz. İşte 14 Mayıs, bunun hesabının verileceği gün olacak."

Bir taraftan Togg'u piyasaya sürdüklerini, bir taraftan da Sarayburnu'nda TCG Anadolu'yu millete tanıttıklarını belirten Erdoğan, "TCG Anadolu'yu milletimize tanıtırken bakıyorsunuz orada gemiyi gezenler hepsi bize dua ediyorlar. Ama bunlar da diyorlar ki bu maket. Togg için maket, TCG Anadolu için maket. TCG Anadolu'nun güvertesindeki İHA, SİHA, Akıncı, Kızılelma, helikopterleri görüyorlar. Bir de teşekkür edin. Yok. Ben iftihar ettim." dedi.

İstanbul'un Beşiktaş ilçesi Levent Mahallesi'nde inşa edilen Barbaros Hayrettin Paşa Camisi'ni hatırlatan Erdoğan, "Barbaros Hayrettin Paşa'nın leventleri oradan sahile indikleri için oranın adı Levent, semtin adı oradan geliyor. Biz de caminin adını Barbaros Hayrettin Paşa Camisi koyduk. Muhteşem bir eser ortaya çıktı. Çünkü o bölgede bu büyüklükte bir cami yoktu. Dedik ki 'Barbaros Hayrettin'in torunlarına bu yakışır.' Onu da her şeyiyle bütün süslemeler, özellikle tezhip, ebru denizin dalgalarını cama işlemişler. Bütün mimarlarımıza bundan dolayı teşekkür ediyoruz." şeklinde konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, siyasi geçmişi ve tecrübesi doğrultusunda sahadaki durumu nasıl gözlemlediğine ilişkin soru üzerine şunları söyledi:

"Ben bugüne kadar muhalefette bay bay Kemal'in dışında diğerlerinin isimlerini pek anmadım. Fakat son zamanlarda onlar da şirazesinden çıktığı için bazen onları da şöyle masaya yatırmak gerekiyor. Çünkü 14 Mayıs tarihi bir seçim. Tabii bu ekibin içerisinde çok yakın çalıştığım kişiler var malum. Bunlardan bir tanesi başbakanlık makamına getirip öyle bir yanlış yaptığım kişi, diğeri genç yaşta bakanlıklara getirdiğim bir kişi. Bunların ekonomiyle filan yakından uzaktan alakası yok. Ekonomiden zerre kadar ilgisi, alakası olmayan bu kişilerle mesela bunların bir tanesi bebecandır. Biz Davos'ta Strauss-Kahn'la, IMF'nin başındaydı o zaman, bir görüşme yaptık. O görüşmede kendisine dedim ki, 'Bak sen bize gönderiyorsun, bu elemanların bize siyasi akıl vermeye gelmesin. Onlar para taksitini alırlar, dönerler. Ama kalkıp da Türkiye'yi yönetemezler. Türkiye'nin Başbakanı benim, Türkiye'yi ben yönetirim.' Tabii biraz adamın rengi attı. Sene o zaman 2013 filan. 2013'te biz IMF'nin ipini kestik. 2003 bizim iktidara girişimiz ve onlarla bu görüşmeyi yaptıktan sonra 2013'e kadar devam ettik. 2013'te parayı tamamen bitirdik, ödemeler bitti. Ondan sonra da IMF ile bizim ilişkilerimiz tamamen bitti. O zaman bizim Merkez Bankamızın döviz rezervi de 27,5 milyar dolar civarındaydı."

Cumhurbaşkanı Erdoğan, faizin düşürülmesine yönelik eleştirilere de değinerek, "Faizi düşüreceğiz ve düşürdük. Ne oldu? Battık mı? Dünyada hala herkes faizi yükseltiyor. Biz faizi düşürdük, düşürüyoruz." dedi. Bu arada enflasyonun da yavaş yavaş düştüğünü belirten Erdoğan, şunları söyledi:

"Şu anda enflasyonun durumu iyi değil, biraz yüksek. Ama çok daha yüksekti, buralara kadar indi ve daha da inecek. Çünkü bizim için önemli olan düşük faiz, yüksek enflasyon değil. Düşük faizle yüksek yatırım. Bunu başarmamız lazım. Burada bizim bir beşli mantığımız var. Yatırım, istihdam, üretim, cari fazlaya dayalı büyüme. Yani biz şu anda bu beşli başlıkla bunu başarıyoruz ve bunun üzerine de yürüyoruz. Bunu da inşallah 14 Mayıs'tan sonraki süreçte başarılı bir şekilde sürdüreceğiz. Haklılığımız zaten dünyada takdir ediliyor. 'Yüksek faizle bizler doğru yapmadık' diyorlar. Bunu yaptığımız ikili görüşmelerde de bize kendileri ifade ediyorlar. İnşallah 14 Mayıs bunun en güzel habercisi olacak. Milletimiz tarihi gelişmeler karşısında nihai noktada asla kararsızlık göstermez ve asla da yanlış yapmaz."

"Türkiye modeli ekonomiden geri dönüş yok diyorsunuz değil mi?" sorusuna Erdoğan, "Dünyada herkes kendine göre bir modelinden bahsediyor. Biz de 'Türkiye Modeli' diyoruz. Türkiye Modeli'yle biz de dünyada örnek olacağız. Bunu görecekler." yanıtını verdi.

Erdoğan, AK Parti'nin seçim beyannamesinde yer alan Aile Koruma Kalkanı Programı, evlenecek gençlere teşvik, Aile ve Gençlik Bankası gibi başlıkların sorulması üzerine, son dönemde dünyanın her yerinde olduğu gibi Türkiye'de de aile kurumunu, çocukları, gençleri hedef alan sinsi bir saldırı bulunduğunu belirtti.

Bunun için gelecek dönemde önceliklerinin başına aileyi ve gençleri aldıklarını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Artık AK Parti'nin klasiği haline gelen eser ve hizmet projelerimizin yanında ailenin güçlendirilmesine, gençlerimizin desteklenmesine özel önem vereceğiz. Bu çalışmaları, kaynağını kendi doğal gaz ve petrol gelirlerimizden sağlayacağımız Aile ve Gençlik Bankası'yla destekleyeceğiz." dedi.

Bunun dünyada en güzel örneğinin Norveç'te uygulandığını aktaran Erdoğan, "Doğal gazıyla, petrolüyle güçlü bir ülke ve orada gençlere ait bir fon var. Kendi gençlerine belli bir yüzdeyi, belli bir oranı ayırıyor ve ona hiç dokunulmuyor. Gençler evleneceği zaman vesaire oradan çekmek suretiyle bunu kullanıyor. Şimdi biz bunun benzerini, inşallah Karadeniz doğal gazından aile ve gençliğe buradan tahsisini yapacağız." diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Bir yandan da aile yapımızı tehdit eden LGBT gibi sapkın eğilimlere karşı etkin mücadele edeceğiz. Şimdi CHP, LGBT'yi savunuyor mu, savunuyor. PKK denilen terör örgütünün parlamentodaki uzantısı LGBT'yi savunuyor mu, savunuyor. Peki bu yedili masanın etrafındaki diğerleri buna karşı 'Biz karşıyız' diyebiliyorlar mı, ne İYİ Parti diyebiliyor ne diğer yavru ortaklar diyebiliyor. Hiçbirisi kalkıp da bugüne kadar 'Biz LGBT'ye karşıyız' diyemediler. Bu ne demektir? Kişi arkadaşının dinindendir. Ben bunlara ne diyorum? LGBT masası." şeklinde konuştu.

Kadın hakları ile ailenin korunmasını, birbirinin tamamlayıcısı bir bütün olarak ele aldıklarını belirten Erdoğan, kadınları şiddetten, diğer her türlü ayrımcılık ve mağduriyetten korumayı sürdüreceklerini vurguladı.

Cumhur İttifakı'nın ve AK Parti'nin, kadına şiddetle mücadelede çok kararlı olduğunun ve bu konuda taviz verilmeyeceğinin altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bütün yasal mevzuatlarımızı çok daha kararlı bir şekilde işleteceğiz. Dolayısıyla Türkiye Yüzyılı ailenin yüz yılı, kadının yüz yılı, inşallah gençlerin yüz yılı olacak." değerlendirmesini yaptı.

Editör: Grlyrtts