''YALAN diyin, Kayseri'yi başınıza yıkarım. Yiğidim ölmedi...''

Bu haykırış günlerdir kulaklarımda çınlıyor, yüreğimi dağlıyor.

Bu feryat, Tunceli'nin Nazimiye ilçesi Sarıyayla Jandarma Karakolu'na PKK tarafından düzenlenen saldırıda şehit düşen askerlerden 28 yaşındaki Jandarma Uzman Çavuş Kemal Koçyiğit'in bir yakınının isyanıydı.

Şehit evlerinden bu feryatlar ve daha acıları yükselmeye devam ediyor.

Türkiye, yasa boğluyor ama ateş de düştüğü yeri yakıyor.

Son iki haftada birbiri ardına 15 şehit cenazesi gelirken, açılımcılar şehit ailelerinin acısını duyuyor mu bilmiyorum.

ÇUKUR BASIN...

YA açılımcıların yağdanlığı basınımız?

Türkiye şehitlerine ağlarken baldır-bacak haberlerini manşetlerine çıkaran basınımız; ikiyüzlülüğünü de sürdürüyor.

Askeri karalamak için her yolu deneyen Ali Kemaller ve tarikat- siyaset beslemesi medyanın utanç veren durumunu yazmaya kalemim bile isyan ediyor.

Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, "Türkiye'de basınının bir bölümü, çok açık söylüyorum İstiklal Savaşı'ndaki mütareke basınını dahi aratacak seviyede. Mütareke basını dahi bu kadar hain değildi'' dedi.

Bence az bile söyledi.

Ben bunlara ''alçak'' demiyorum... Bunlar ''çukur.''

Çünkü alçaklığın da bir seviyesi olur.

Geçelim... Kalem oynatmaya bile değmez.

GERÇEKLERİ GÖR AKP...

GELELİM AKP dönemindeki terör patlamasına...

İnsanlar çocuklarının niye öldüğüne dair verdikleri yanıtın biraz daha derinine inip farklı sorular sorabilmeyi öğrenseler sanırım bu şehitler de gelmeyecek, bu acılar da olmayacak.

AKP; iktidarı devraldığında terör sıfıra inmişti.

2002'de ise sadece 5...

Bugün bir günde verdiğimiz şehit sayısı bu.

Açılımdan bu yana kaç genç fidan şehit oldu, ilgilenen var mı?

Terör 8 yıllık AKP iktidarı döneminde kaç can aldı sayabilen oldu mu?

Açılımcı AKP'nin bu şehit gençler hakkında ne düşündüğünü bilen var mı?

İnönü'ye ''Hitler'', teröristbaşı Öcalan'a ''Sayın'', şehide ''Kelle'' diyen zihniyetin nasıl tek başına hükümet olduğunu irdeleyen var mı?

Ülkemizde; bırakın terör örgütünü, örgüt üyesi olmak bile suç iken, şimdi terör örgütüne üye olup teslim olursanız, pişman olmasanız da hiç bir ceza almazsınız.

İşte bu da PKK açılımıdır.

Binlerce Mehmetçiğimizi şehit edenler, binlerce masum insanımızı katledenlerin inlerinden ülkeye kutlamalarla, kahraman gibi girmesidir PKK açılımı.

HABUR HUKUKU...

PKK'lıların affedildiği, İmralı'daki ''teröristbaşının psikolojisi bozulmasın'' diye arkadaş gönderilmesidir PKK açılımı.

''Güzel şeyler olacak'', ''Anaların gözyaşı dinecek'' diyerek açılım furyasıyla meyve toplamaya çıkan hükümet şimdi ne toplayacak?

Anaların göz yaşlarını mı, yoksa şehit kardeşlerine de ''Ananı da al git buradan'' mı diyecek?

İnsanı kahrediyor bir ananın, bir kardeşin, bir bacının, bir evladın kendini paralayan çaresiz görüntüleri.

Onunla beraber ağlayası geliyor insanın...

Elbette onun acısına merhem olamayacağını bile bile...

Sonra öfke duygusu ağır basıyor...

''Hani analar ağlamayacaktı'' diye soruyor yaşlı gözler.

Bunun için mi Habur'da kıyafetli zibidilerin kahraman gibi karşılanılmasına göz yumuldu?

Habur'dan giren PKK'lıların, yargılandıkları(!) salondaki Atatürk ve Türk Bayrağı'nın indirilmesinin sebebi nedir?

''İstiyoruz ki analar ağlamasın, babalar yıkılmasın, ocaklar sönmesin" deniliyor.

Türk Bayrağı indirilince mi gerçekleşecek bu istek?

Bu sahneleri ben unutmadım. Sen de unutma asil milletim...

Kandırıldık, sırtımızdan vurulduk ey halkım unutma bunları...

Dağda terörle uğraşacak komutan bırakmayan zihniyet ve PKK açılımının temsilcileri Türkiye'nin nereye gittiğini görmemeye devam ediyor.

Teröristleri sınır kapılarında törenle karşılayıp seyyar mahkemeler kuranlar, teröristbaşının isteklerini anında yerine getirenler, utansın.

Tabii utanacak yüzleri varsa...