İslam'da satışı veya kullanılması mübah olan herşey mehir olarak verilebilir. Taşınır ve taşınmaz mallar veya bunlardan yararlanma hakkı, ziynet eşyası, standart olan şeyler arasındadır.(Kasani,Bedal,II,279).

Mal olarak ekonomik karşılığı olmayan ve sadece dinen taat olan bir şeyin mehir olarak verilip verilemeyeceği, Kur'an'ı veya dimi hükümleri öğretmenin mehir sayılıp sayılmayacağı tartışılmıştır. Hanefiler mehrin maddi değeri olması ilkesinden hareketle bunu caiz görmezken bazı mezhepler Kur'an ve fıkıh öğretimi gibi işlerin mehir olabileceğini söylemişlerdir. (Şevkani. es-Seeylü'l-Cerrar,II,277)

Kadının evleneceği erkekten mehir olarak kendisini hacca götürmesini istemesi konusu da ihtilaflıdır. Ancak hacca götürme maddi bir küflet gerektirdiği ve burada amaç erkeğin kadına hizmeti değil, hac masraflarını karşılama olduğu için bunun caiz olduğu görüşü tercih edilmelidir. Kadının mehir olarak muhatabanın namaz kılmasını, oruç tutmasını, sigara ve alkol gibi kötü alışkınlıkları terk etmesini istemesi mehir olmaz. Bunlar zaten kişinin yerine getirmesi gereken görevlerdir.

Asıl Hicret. Günahlardan Uzak Durabilmektir

Hicret denildiğinde Peygamberimiz ile ashabının 622 yılında Mekke'den Medine'ye   yaptığı şerefli yolculuk gelir hemen her birimizin aklına. Ya da bazı sebeplerle bir diyardan başka bir diyara meşakkatli göçleri hatırlarız. Oysa hicret kelimesi salt bir yolculuktan ibaret değildir. Hicret maddi ve manevi boyutta nice ulvi mana ve gayeler içerir. Zira asıl hicret Allah'ın rızası, insanlığın huzur ve barışı için her türlü kötülükten uzaklaşmak, iyiliğe doğru adım atmaktır. Peygamberimiz hicretin bu manevi boyutuna şöyle işrate etmektedir;"Müslüman, elinden ve dilinden diğer Müslümanların  zarar görmediği kişidir. Muhacir ise, Allah'ın yasaklarını terk eden kimsedir."

Günahlardan uzaklaşıp hicret edebilmek halis niyet ve samimiyetle mümkündür. Biz müminlere düşen, hayat yolculuğumuzu kamil iamn, salih amel ve güzel ahlakla mamur kılmaktır. Her daim günahtan tövbeye, gösterişten tevazua, ayrılıktan vahdete, cehaletten ilme, kötülükten iyiliğe yol almaktır.

AYET

Kötülükler yaptıktan sonra  ardında tövbekar olup da iman edenlere gelince, şüphesiz ki , o tövbe ve imandan sonra rabbin elbette bağışlayıcı ve esirgeyicidir.(Araf,7/153)

Kardeşin zalim de olsa, zulme uğrayan da olsa ona yardım et. Zalim ise zulmetmesini engellemen ona yardım etmektir.(Buhari,İkrah,7)

Editör: Haber Merkezi