İstanbul Kuşatmaları
Çağlar boyunca her alanda merkez olmayı ve iktidarda kalmayı başaran İstanbul, 1453 yılına kadar 29 kez kuşatılmış, kent 29 Mayıs 1453 tarihinde Osmanlı Padişahı II. Mehmed, ''Fatih Sultan Mehmed Han'' tarafından fethedilmiştir.
Bu fetih, aynı zamanda Ortaçağın kapanması ve Yeniçağ'ın da başlaması olarak kabul edildi.
Dört Halife Devri Kuşatmaları:
İstanbul, tarihte 29 kez çeşitli millet, devlet ve topluluklar tarafından kuşatılmış ve işgal edilmiştir.
Hz. Peygamber (S.A.V)'in; ''İstanbul muhakkak fethedilecektir.Bu fethi yapacak hükümdar ne güzel hükümdar ve onun askerleri ne güzel askerlerdir'' hadis-i şerifi, bütün İslam hükümdar ve kumandanlarının bu kenti fethetmek arzu ve gayretlerini harekete geçiriyordu.
İslam aleminde Dört Halife, Emeviler, Abbasiler ve Osmanlılar devrinde en büyük ideal haline gelen İstanbul'un fethine ilk teşebbüs; Üçüncü Halife hazret-i Osman devrinde yapıldı.
Suriye valisi Muaviye, 654 Kıbrıs Seferi'nin ardından Bizans'a bir donanma gönderdi.
Bizans İmparatoru Kosntantin'in komuta ettiği donanmanın Finike açıklarında cereyan eden savaşta ağır kayıplar vermesi üzerine İstanbul'un deniz yolu Müslümanlara açılmış oldu.
Muaviye'nin Halifeliği devrinde oğlu Yezid kumandasındaki İslam ordusu, İstanbul surları önüne gelerek, şehri kuşattı.
Bu kuşatmada büyük sahabelerden, Ebu Eyyub-i Ensari de bulunuyordu.
Bu kuşatma sırasında dizanteri hastalığından vefat eden Ebu Eyyub-i Ensari, İstanbul surları yakınına defnedildi.
673-716 Yılları arasında karadan ve denizden gerçekleştirilen taarruzlarda, donanmanın Haliç'e gerilen zincire, karadan da surlara kadar ulaşılmasına rağmen yeterli ikmalin yapılamaması ve kötü hava şartları nedeniyle fetih gerçekleşemedi.
Abbasi halifesi; El-Mehdi devrinde oğlu Harun Reşid kumandasındaki İslam ordusu, Bizans İmparatorluk ordusunu İzmit yakınlarında yenerek, Boğaziçi sahillerine kadar geldi. Bizanslıları haraca bağlanıp, geri döndü.
İstanbul'un fethi için Osmanlılara kadar daha başka teşebbüsler de oldu.
Osmanlı Kuşatmaları ve Fetih:
Malazgirt Zaferi, 1071 ile Anadolu'ya yerleşen Türkler, iki yıl sonra Marmara Denizi'nden başka, Boğaziçi'nin Anadolu sahillerine kadar bütün yerlere hakim olup, İstanbul'u tehdide başladı.
Bizans, Papa dahil bütün Hıristiyan devletlerden, yardım talebinde bulundu.
On birinci yüzyılın sonlarında Papalık öncülüğünde yapılan Haçlı Seferleri, İstanbul'un fethini geciktirdi.
Sultan Yıldırım Bayezid Han tarafından gerçekleştirilen kuşatma, İstanbul'da bir Türk garnizonu, mahallesi, cami, mahkeme kurulması ve kadı ''hakim'' bulundurulması ile her sene on bin altın haraç verilmesi şartıyla kaldırıldı.
Bu şartlardan bazılarının Osmanlıların kuşatmayı kaldırmasından sonra Bizanslılar tarafından yerine getirilmemesi üzerine İstanbul 1395'te tekrar kuşatıldı.
Haçlıların Niğbolu'ya gelmesi nedeniyle bu kuşatma gevşetildi.
Yıldırım Bayezid, 1396 Niğbolu Zaferi sonunda Bizanslıların Haçlılardan yardım almasını önlemek için Karadeniz sahilindeki Şile'yi zaptedip, Boğaziçi'nde Anadolu ''Güzelce'' Hisar'ı yaptırdı.
Kuşatmanın şiddetlenmesi üzerine; ''1497'' Bizans, eski antlaşma şartlarını yerine getirmeyi kabul etti.
Yıldırım Bayezid'ın 1400'de başlayan son kuşatması, Timur'un Osmanlı hududuna girmesiyle son buldu.
İstanbul, 1411'de Şehzade Musa Çelebi, 1422 yılında da Sultan İkinci Murad Han tarafından şiddetle kuşatıldı.
İkinci Murad Han'ın büyük bir orduyla katıldığı dört ay süren kuşatma, ünlü Bizans entrikası tatbik edilerek, Anadolu'da Osmanlı'ya karşı ittifak tesis edilince, iki düşmanla uğraşmanın güçlüğünden kaldırıldı.
Sultan II. Mehmed, İstanbul'un fethine karar verdiğinde o zamanki başkent Edirne'de, İstanbul'un aşılamaz olarak, bilinen surlarını yıkabilmek için o güne kadar görülmemiş büyüklükte toplar döktürdü.
II. Mehmed ayrıca, hazırlanmakta olan bu topların yanısıra, Bizans'a denizden gelebilecek yardımları engellemek amacıyla Yıldırım Bayezid tarafından inşa edilmiş olan Anadolu Hisarı'nın karşısına Rumeli Hisarı'nı yaptırdı.
Yaklaşık 100 bin kişilik bir ordu ile 2 Nisan 1453'de başlayan şiddetli kuşatma, donanmanın karadan yürütülmesi de dahil dünya harp tarihinde eşi görülmemiş taktik ve stratejiler kullanılarak; 29 Mayıs 1453 tarihinde zaferle sonuçlandı.
Fetihten sonra Osmanlı Devleti İmparatorluk olmuş, henüz 21 yaşında olan Sultan II. Mehmed, FATİH, unvanını alarak; Fatih Sultan Mehmed Han olarak, anılmaya başlanmıştır.
Fetihle birlikte tarihteki en önemli devletlerden olan Doğu Roma İmparatorluğu sona ererken, Orta Çağ kapanmış, 1789 Fransız ihtilali'ne kadar sürecek olan Yeni Çağ açılmış oldu.
Yüce Hünkarımız'ın, Türk Milletine bıraktığı bu mübarek şehri, Türkler, gözbebeği gibi korumuşlar, yıllarca üç kıta yedi iklime başşehir olarak sunmuşlardır.
Dünyada başka bir İstanbul yok.
İstanbul, Türk Milletinin kalbidir, namusudur.
İstanbul, Türksüz, Türk Milletide İstanbulsuz yaşayamaz.
Cenab-ı Allah Hünkarımız'a ve O'nun güzel askerlerine rahmet eylesin.
Efendimiz, Hz. Muhammed (S.A.V)'in şefaati üzerlerine olsun..
