DOLAR YEŞİLİ GÖLGESİNDE: ZEYTİN KARASI! HALKIN PAYI KÖMÜRÜN KARASI
Bu toprakların kadim hafızası,
Zeytin ağacının binlerce yıllık sessiz tanıklığında saklıdır.
O, sadece bir ağaç değil, bir yaşam biçimi,
Bir kültürün simgesi, bereketin, barışın "ölmez ağacı" dır.
***
Ancak ne yazık ki, son dönemde yasama organından geçen,
Ve kamuoyunda "Süper İzin Yasası" olarak anılan düzenleme,
Bu kadim mirasa vurulan en ağır darbelerden biri olarak,
Tarihe geçmeye aday!
***
Enerji güvenliği ve ekonomik kalkınma gibi gerekçelerle sunulan bu yasa,
Zeytinliklerimizi ve canlarımızı maden şirketlerinin insafına terk ediyor,
Kulağa hoş gelen süslü sözlerin arkasında.
Aslında bir talan fermanıdır bu,
***
Yıllardır zeytinliklerimizi koruyan 3573 Sayılı Kanun,
Bu alanlara 3 km mesafede dahi yasak getirirken,
Yeni düzenleme bu kalkanı paramparça etti.
Artık;
Tapuda zeytinlik olarak kayıtlı alanlarda,
Fiili olarak zeytinlik bulunan topraklarda,
Madencilik faaliyetleri yapılabilecek.
***
Daha da vahimi, bu faaliyetlere,
Başka bir yerde yapılamıyorsa ve
Enerji Bakanlığı “kamu yararı” derse,
Anında izin verilecek olmasıdır.
Yani bir kararnameyle,
Zeytinliklerin korunmasını öngören yasa geçersiz sayılabilecek,
Şirketler bu topraklar üzerinde hak talep edecek,
İrtifak kurabilecek, hatta kamulaştırabilecek.
***
Peki, nedir bu "kamu yararı"? Kimin yararı?
Toprağını, suyunu, havasını kaybedecek köylünün mü,
Yoksa milyonlarca dolarlık maden ruhsatlarının
Peşindeki şirketlerin mi?
Bu "kamu yararı"
Aynı zamanda kömür madenlerinin kanlı tarihini de görmezden geliyor!
Kömür uğruna ödenen bedellerin sadece ekolojik değil,
İnsan hayatı olduğunu acı bir şekilde unutuyor!
Bu "yarar", can pahasına elde edilen bir yarardır!
Bu soruların yanıtı çok şeyi anlatır aslında…
Enerji ithalatını azaltma, cari açık söylemleri,
Kamu yararını kısa vadeli çıkarlarla tanımlıyor,
Uzun vadeli yıkımı görmezden geliyorlar,
Bu madde, kamu yararı kavramının istismar örneğidir.
***
Halkın zararına olan bir faaliyet,
Tüm ülkenin yararına diye sunuluyor,
Oysa bu sadece,
Gerçeklerin üzerini örten bir kılıftır.
***
Bir başka çarpıcı nokta ise,
Zeytin ağaçlarının taşınabilir sayılması,
Yerine iki katı kadar fidan dikme zorunluluğu,
Kulağa hoş gelse de gerçekle ilgisi yok.
Çünkü o ağaçlar, odun değil,
Toprağın ruhu, ekosistemin bekçisidir,
Karbon yutağı, denge unsurudur,
Yeni fidanlar bu işlevi yıllarca karşılayamaz.
***
Bu bir telafi değil,
Vicdanları rahatlatma çabasıdır!
Gerçek etkisi göz ardı edilirken,
Kamuoyuna “çevreciyiz” imajı verilir.
***
Öte yandan;
Toprak bozulması, ağır metal birikimi,
Su ve hava kirliliğiyle gelen tahribat,
Bilimsel raporlarla ortadayken,
Bu yıkıma nasıl göz yumulur?
***
Şimdi gözler Anayasa Mahkemesi’nde,
Geçmişte benzer yasaları iptal eden yargı,
Bu kez de “zeytin ağaçları” için,
Adaleti tecelli ettirir umudu var içimizde.
***
Son söylem;
Unutmayalım ki zeytinlikler,
Sadece tarım alanı değil,
Gelecek nesillere bırakılacak miras,
Bu mirası yok etmek kendi geleceğimize ihanettir.
Bu yasa bir enerji politikası değil,
Bir yok oluşun ilanıdır,
Ve bu yok oluşa karşı,
Direnmek hepimizin ortak sorumluluğudur!
