Abdullah İbn-i Selam...
Abdullah ibn-i Selam, Yesrib'deki ''Medine'' yahudi alimlerinden birisiydi .
Hz. Yusuf (a.s.) soyundandır.
Büyük bir alim olan babası,
Selam'dan birçok şeylerle birlikte,
Tevrat'ı ve tefsirini öğrenmişti.
Adı; El-Husayn İbn-i Selam idi.
Abdullah İn-i Selam'ın ismini müslüman olunca bizzat Rasulüllah (s.a.v.) koymuştur.
Medine halkı ona saygı gösterirdi.
O, halk arasında takva, doğruluk ve dürüstlüğüyle tanınırdı.
Tevrat'ta müjdelenen peygamberin Yesrib'i kendine hicret yurdu ve ikamet yeri edineceğini biliyordu.
Allah'tan, bu beklenen peygamberin ortaya çıkışını görmek, onunla karşılaşmak saadetine erinceye ve ona ilk inananlardan oluncaya kadar kendisine uzun ömürler vermesini dilerdi.
Allah, duasını kabul etmiş hakka iman etmek ona nasip olmuştu.
Rasulüllah'ın s.a.v. ortaya çıktığını duyunca; ''niteliklerini Tevrat'ta yazılı olanları karşılaştırır ve Peygamber olduğuna ve davetinin doğru olduğuna kesin kanaat getir.''
Rasulüllah'ın s.a.v. yanına gittiğinde ilk duyduğu şeyler,
''Ey insanlar! Selamı yayınız…
Yemek yediriniz.
Geceleyin insanlar uyurken namaz kılınız ki, Cennet'e selametle giresiniz''.
Yanına varıp Allah'tan başka ilah olmadığına,
Hazret-i Muhammed (sav)'in Allah'ın elçisi olduğuna şehadet getir.
Müslüman olduğunu yahudilerden gizler.
Bir gün, Rasulüllah'a (s.a.v.) gidip,
''Ya Rasulallah! Yahudiler iftiracı ve batılla uğraşan bir millettir, onladan ileri gelenlerini evine davet et ve beni odalarından birinde sakla, sonra onlar müslüman olduğumu söylemeden önce onların yanındaki itibarımı sormanı ve daha sonra da onları İslam'a davet et, '' buyurur.
Çünkü onlar müslüman olduğumu öğrenirlerse, beni kusurlu bulurlar ve bana yapmadıkları iftira kalmaz…
Rasulüllah (s.a.v.) o'nu odalarından birine alır.
Yahudi ileri gelenlerini de evine davet eder.
Onları İslam'a davet etmeye, imanı sevdirmeye,
kendi kitaplarından bildikleri durumunu onlara anlatır.
Onlar da batıl şeylerle ona karşılık vermeye ve hak konusunda onunla münakaşa etmeye başlar.
Rasulüllah s.a.v. onların iman etmelerinden ümidini kesince şöyle sorar;
''El-Husayn ibn-i Selam'ın aranızdaki itibarı nasıldır''
''O, çok efendi bir kimsedir, alimdir''.
''Eğer o müslüman olursa Siz de müslüman olurmusunuz''
''O, asla müslüman olmaz..
Allah onu müslüman olmaktan korusun'', derler. Bunun üzerine Abdullah ibn-i Selam yanlarına varır ve şöyle der;
''Ey yahudiler! Allah'tan korkun.
Muhammed'in size getirdiğini kabul edin.
Siz onun Allah'ın elçisi olduğunu biliyorsunuz ve onun kitabınız Tevrat'ta adıyla ve sıfatıyla yazılı olduğunu görüyorsunuz, ben onun Allah'ın elçisi olduğuna şehadet ediyorum''.
Yahudiler;
''Sen yalan söylüyosun'', dediler.
Cennetlik olduğu hadis-i şerifte bildirildi.
Abdullah ibn-i Selam'ın ailesi ve Sa'lebe bin Sa'ye, Üseyd bin Sa'ye, Esed bin Ubeyd ve bazı Yahudiler samimi olarak müslüman oldular.
Hz. Abdullah bin Selam, Peygamberimizden 25 adet hadis rivayet etmiştir.
Peygamber efendimiz, Ashabı ile sohbet ederken buyurdu ki;
''Şu kapıdan ilk girecek olan, Cennet ehlinden biridir.''
Ashab-ı kiram merakla kimin gireceğini beklerken, Abdullah bin Selam'ın girdiğini gördüler.
Ya Abdullah, bu dereceye hangi amel ile ulaştın;
''Ben zayıf bir kimseydim.
En kuvvetli ümidim, kalb selameti ya'ni kimseye karşı içimde kötülük beslememem ve boş sözleri terk etmemdir.
Bundan başka beni kurtaracağından ümitli olduğum bir amel bilmiyorum.
Kendisi zengin olduğu halde, ba'zan Medine çarşısında sırtında yük taşıdığı görülürdü.
Abdullah bin Selam, Hazret-i Osman'ın şehadeti esnasında yanında bulunuyordu.
İsyancılara;
''Gelin bu işten vazgeçin! Yoksa ahirette bunun cezasını çok şiddetli olarak çekeceksiniz!
Ayrıca Hazret-i Osman'ın üzerinizde çok hakkı vardır'', buyurdu.
Fakat asiler sözünü dinlemediler, ayrıca kendisine hakaret ettiler.
Resulullah onun hakkında;
''O, Cennetlik olan on kişinin onuncusudur'', buyurdu.
Birgün Hazret-i Abdullah bin Selam, Ka'b-ül Ahbar'a şöyle bir soru sordu;
Alimler ilmi öğrenip zihinlerine yerleştirdikten sonra, onu oradan söküp atan nedir?
Hazret-i Ka'b dedi ki;
''Tama, hırs ve ihtiyaç peşinden koşmaktır.''
Uhud Savaşı'nın bulunduğu bazı savaş ve seferlere katıldı.
Hazreti Ömer'in hilafeti zamanında Kudüs'ün fethine ve Sasanilerle yapılan Nihavend Savaşı'na katıldı. Hazreti Osman'ın son dönemlerinde, fitnenin durdurulmasına ve Halifenin evinin kuşatılarak şehit edilmesine mani olmaya çalıştı.
Hazreti Ali'nin halife olmasından sonra kendisine biat etmemekle beraber, her hangi bir menfi girişimde bulunmadı.
Hazreti Ali'nin Irak'a gitmemesi ve Cemel Savaşı'nın engellenebilmesi maksadıyla telkinlerde bulundu.
Muaviye'nin halife olduğu dönemde, 664 tarihinde Medine'de vefat etti.
