Mehmed Esad Efendi Şeyhülislam Ebuishakzade...
Ebuishakzade Mehmed Esad Efendi,
Osmanlı Şeyhülislamı, şair, müellif, bestekar. "Atrabül Asar" ismindeki musikişinaslar tezkiresinin müellifidir.
18'inci yüzyıl Osmanlı uleması içinde seçkin bir yeri olan Ebuishakzade Esad Efendi,
Türkçe, Arapça ve Farsça şiir söyleyen,
lugat, tefsir ve musiki sahalarında eser veren önemli bir şahsiyettir.
Ekim 1685'te İstanbul'da dünyaya geldi. Şeyhülislam Ebu İshak İsmail Efendi'nin oğlu ve Şeyhülislam İshak Efendi'nin kardeşidir. Ebuishakzade Mehmed Esad, ilk önce babasından, daha sonra da Mutavvelci Mehmed Efendi, Şeyhülislam Ebusaidzade Feyzullah Efendi gibi dönemin önemli alimlerinden ilim tahsil etti.
1710'da müderrisliğe tayin edildi.
Mekke ve Medine müfettişliği, fetva eminliği gibi hizmetlerde bulunduktan sonra Selanik kadılığına getirildi.
1734'te Mekke kadısı oldu.
Osmanlı, Rus, Avusturya Savaşı sırasında Mekke kadılığından azledilerek 14 Mart 1737'de Anadolu kazaskerliği payesiyle ordu kadısı tayin edildi. Belgrad Antlaşması'nın akdi sırasında kendisine Rumeli kazaskerliği payesi verilen Esad Efendi,
13 Mart 1744'te resmen bu makama tayin edildi.
On yedi ay kadar sonra azledildi,
29 Ekim 1746'da aynı göreve ikinci defa getirildi. Bu görevinden de normal süresi tamamlanmadan alındıktan kısa bir süre sonra 20 Temmuz 1748'te şeyhülislam oldu.
Bu makamdan 12 Ağustos 1749'da azledildi.
Esad Efendi, şeyhülislamlıktan azledildikten sonra,
bir müddet Sinop'ta, ardından üç yıl kadar da Gelibolu'da ikamete mecbur edildikten sonra,
4 Mart 1752'de İstanbul'a dönmesine izin verildi.
10 Ağustos 1753'te İstanbul'da vefat ederek,
babası Ebu İshak İsmail Efendi'nin İstanbul'un Çarşamba semtinde yaptırdığı İsmail Ağa Camii'nin haziresine babasının ve ağabeyinin yanına defnedildi.
Musikişinaslığı ve Bestekarlığı:
Şeyhülislam Esad Efendi, Klasik Türk Musikisinin önde gelen bestekarlarından biridir.
İlahi, beste, nakış, semai, kar ve şarkı formunda birçok eser meydana getirmiştir.
El yazması ve matbu musiki mecmualarında güftelerine rastlanan bestelerinin hemen hepsi unutulmuş, ancak birkaçı notaya alınabilmiştir. Özellikle Dügah makamından;
"İzarın gül gül olmuş buseden,
dil dağ-dağındır" sözleriyle başlayan bestesi ve
"Der yemeni piş-i meni" sözleriyle başlayan yörük semaisi musiki erbabınca çok beğenilen eserler arasındadır.
18'inci yüzyıl Osmanlı uleması içinde seçkin bir yeri olan Ebuishakzade Esad Efendi,
üç dilde şiir söyleyen, lugat, tefsir ve musiki sahalarında eser veren önemli bir şahsiyettir.
Başlıca eserleri şunlardır:
''Ebuishakzade Esad Efendi Divanı",
Muhammet Nur Doğan tarafından hazırlanan tenkitli metninde beş na't, yedi kaside, bir terkibibend,
bir müsemmen, beş tahmis,
üç murabba, kırk yedi tarih, 206 gazel, otuz sekiz nazım, on beş kıta, on bir rubai,
on beş beyit, on dokuz lugaz ve yirmi beş muamma yer almaktdır.
Eserin İstanbul kütüphanelerinde beş nüshası tesbit edilmiştir.''
"Lehcetü'l-luga-t" Türkçeden Arapça ve Farsça'ya bir sözlük olan eser,
''Divanü luga-ti't-Türk'' gibi ilk devirlerde yazılmış sözlüklerden sonra,
Türkçe kelimeleri esas alan ilk Türkçe sözlüktür.
1725-1732 yılları arasında hazırlanmış,
Sultan I. Mahmud'a sunulan eser,
1795'te 851 büyük sayfa halinde İstanbul'da neşredilmiştir.
Klasik Türk Musikisi tarihindeki yegane musikişinaslar tezkiresi olan ve kısaca "Atrabül Asar" olarak anılan, "Atrabül Asar Fi Tezkiret-i Urefa-yı Edvar" ismindeki çok kıymetli eseri kaleme almıştır.
Bu eserde, kendi çağdaşı olan ya da eskiden yaşamış olan çok sayıda musikişinasın hayatı ve eserlerini sistemli bir şekilde anlatmıştır.
"Atrabül asar", Cem Behar tarafından tıpkıbasımla ve Recep Uslu tarafından da günümüz Türkçesi ile neşredilmiştir.
Bunlardan başka Ebuishakzade Esad Efendi'nin, ''İtbaku'l-Etbak'' isimli, Abdülmümin İsfahani'nin ''Etbaku'z Zeheb'ine'' nazire olarak yazdığı
Arapça bir eserinin olduğu da kaydedilmektedir. Yanısıra Nevşehirli Damad İbrahim Paşa adına kaleme aldığı ''Bülbülname'' adlı eserinden de kaynaklarda övgüyle söz edilmesine rağmen,
eserin günümüze nüshâsı ulaşmamıştır.
Yine Damad İbrahim Paşa'ya ithaf edildiği belirtilen ve çiçekçilik hakkındaki ''Gülzar-ı İbrahim'' adlı bir diğer risalesi de günümüze erişmemiştir.
