17 Aralık 2025
Facebook
Twitter
Instagram
YouTube
İstanbul
Açık
7°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
Ara

Taki Doğan!..

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

O, HEP Ankara’daydı... Ben hiç Ankara’da görev yapmadım... Ben, hep İstanbul’daydım... O hiç İstanbul’da görev yapmadı... “Ben Taki’nin öz kardeşiyim de... Herkes inanır...” derdi bana... Aynı “eksik saçlar” aynı “sakallar” ve onunki benimkinden biraz daha keskin “şahin bakışlar...” Hayat’tı Taki Doğan...

Yaşamın, kendisine sunulmuş bir armağan olduğunu bilerek yaşadı... Hangi dostu, hangi meslektaşı yorulduysa, oraya “han yaptı” hep... Kim hastaysa yetişti, kim dara düştüyse el verdi, her adını “ünleyene” nefes oldu... Gazeteciliği kadar büyüktü insanlığı... Ve insanlığı kadar büyük bir gazeteciydi... Hayat, onun için hep “sadece hayat”tı... Yaşamı, olduğu gibi kabul eden ender insanlardandı...

Aşka sevdalı bir yürek, “güzel olan her şeyi seven” bir hayat felsefesiyle sürdürdü yaşamını... Aynı sütunlarda kalem salladık yıllarca... Aynı seyahatlerde aynı “muzurlukların” peşinde koştuk... Çoğu kez de aynı şişede boğulduk birlikte... Taki Doğan’la yolculuk renkli, masalar keyifli, kalem arkadaşlığı şahaneydi... Başkent’in yüreğinden yetişmiş, “ender” ustalardandı... Tanımadığı kimse yok, tanıdıklarından onu sevmeyen yoktu... Ben, bunca yıllık dostluğumuzda, ondan istenip de onun beceremediği hiçbir iş görmedim daha...

Olmazları olur eyleyecek bir “hatır adamı” olmasa, yapamazdı bunları... Sık sık Besim’le (Güçtenkorkmaz) konuştum bu süreçte... “Ben bir ışık gördüm” diyerek kapattığı gözlerini bugün açacak, yarın açacak diye umut büyüttük “usta” için... Ama biliyordum ki, mesleğinde yarım asrı geride bırakmış “gerçek gazeteciler”in yaralıdır yürekleri... Ağır yük kaldırmış hamallar gibidir omuzları...

Bir ışık yanıp söndü mü bizim gözümüzde, kapanan gözlerin açılması biraz meşakkatlidir... Biliyordum da, yakıştıramıyordum... O’nu yüreğimizin çiçek bahçelerine gönderiyoruz bugün... O’nu sonsuz bir huzur deryasına yolculuyoruz... Bir gün... Hem de yakınlarda bir gün yeniden bir araya geleceğimizi bilmesem, dayanmak daha zor olurdu belki... Güle güle “abim”... Güle güle bu Bab-ı Ali’nin “örnek ışığı”... Son sözün, “gözümde bir ışık yandı söndü” olmuştu ya... İşte senin ışığın, sevenlerinin yüreğinde hiç sönmeyecek... Huzurla yat... Görüşeceğiz!..

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *