Tercüman Gazetesinde polis muhabirliği yaptığım zamanlarda.
Birçok emniyet müdürü amiri, polisi tanıdım.
İyi dostluklarda kurdum.
Ve o zamanlar polis muhabirliği yapan gazetecilerin en iyi anlaştığı
Polisler, trafik polisleriydi.
Ziver Öktem’ler, Mehmet Çetinalp’ler, Lütfü Tomuş’lar.
Bunların yanı sıra hemşerim olması sıfatı ile kadim dost,
 Zamanın İstanbul Trafik Şube Müdürü Şevket Ayaz’ı
 Ön plana çıkarabilirim. 
Trafik ehliyetimin altında imzası olan ve bana trafikle ilgili birçok habere,
Röportaja imza attıran kaliteli bir emniyet müdürü.
Hatta onun ricasıyla bir ara Trafik Polisi elbisesi giyip
 Bir hafta trafik polisliği yaptım.
Onların çilesini yaşayarak öğrendim.
10 günlük çokta güzel bir röportaj olmuştu.
Hiç unutmam, Ayaz Müdürüm bana ehliyetimi takdim ederken;
“Alicim ben hak edenlere ehliyetini verirken, önce kaza beladan 
Korunması dileğimi söyler, sonra da adam gibi,
 Otomobil kullanmasını Öğütlerim.
Çünkü trafiğimizde öyle sürücüler var ki ehliyet vermeden önce,
Adam olmayı öğretmek lazım.
Bunlara trafik magandası denir.
Maalesef bu türlere otobüs, TIR, minibüs ve de TAKSİ sürücülerinde çok rastlanır”.
Şevket Ayaz ne kadar da doğru demiş.
Bunu yıllar sonra çok daha iyi anlıyorum.
Birbirine saygı duymayan sürücüler.
En küçük bir yanlışta ağza alınmayacak küfürler eden terbiyesiz sürücüler.
Arabanın teybini sonuna kadar açıp trafikte resital sunan sonradan görmeler.
En küçük aralıktan kaza riskini göze alıp sızmaya çalışan aklı evveller.
Daha ne sayayım bilmiyor ki!
Ve taksisi şoförü kardeşlerimiz.
Tamamını suçlayamayız tabii bu haksızlık olur.
Ama şu sorunun cevabını sokaktan on kişiyi çevirip sorsanız;
“Taksi şoförlerinden memnun musunuz?” diye
İnanın büyük çoğunluğu hayır diyecektir.
Çünkü bu sürücülerin arasında halk dilinde ”ÇEŞİT” olarak adlandırılan
O kadar çokları var ki inanamazsınız
Kısa mesafede seni almayan,
Boş olarak önünden geçip yüzüne bile bakmayan.
Çok sinirlendiğinde hakaret eden, hatta arabadan atan,
Küfreden.
Magandadan öte türler.
Ama trafik polisinin karşısına geçtiklerinde en çok ağlayan,
Yalvaran da onlar.
Ücretlerin azlığını öne sürüp yolları kapatan da onlar.
Ve de ön önemlisi (bazıları için)müşterileri dolandıranlarda onlar.
Hele bir KEK yakalamasınlar asla affetmezler.
En kısa yoldan değil de en uzun yolu seçmeleri tabiidir.
Gündüz tarifesini daha pahalı olduğu için gece olarak açan da onlar.
Hatta aynı minval üzerinde üç dört tur attırıp kazıklayan yine onlar.
Hadi şu taksici olayını önceki akşam meydana gelen bir olayla,
Noktalayalım veya taçlandıralım;
Kızım, Bürçe’nin yabancı dil okulundan oda arkadaşı Aleksandra kızımız,
Önceki akşam bir haftalık bir gezi için, Rusya’dan İstanbul’a geldi.
Bürçe’cikte onu havaalanında karşıladı.
Havaalanının önünden bir taksiyi çevirirler, binerler.
Aleksandra, Bürçe’ye para verdirmemek için taksiciye ücret sorar.
Taksici RUS olduğunu anlayınca 150 lira tutacak bir yer için,
Ücretin 500 TL olduğunu söyler. 
Kızcağız rakamı duyunca kıt TÜRKÇESİ ile çok değil mi?
Diye itiraz eder.
Taksicinin cevabı utanmazlık türünden de öte:
“Bu günler Türkiye’de ramazan, yakında da bayram var.
O yüzden ücretler çok arttı” der.
Tabii bu arada Bürçe kızımız da devreye girer, taksicinin ağzının
Payını veriri;
“Arkadaş senin taksimetren yok mu? Niye açmıyorsun.
Ülkemize gelen bir turisti, kazıklamaya utanmıyor musun?
Bak hemen karşıda Havaalanı Polisi var.
İner şimdi seni şikâyet eder,
Onlara gerekeni yaptırırım.
Yazıklar olsun sana” diyerek taksiden inip, havaalanı servislerine binip yollarına devam ederler.
Evet, gönül dostları bu tür yüksek ücret söyleyip vatandaşlarımızı,
Özellikle turistleri dolandırma çok oluyor.
Şikâyet durumunda da Trafik Polisleri gerekeni yapıyor.
Ama yadsınamayacak bir gerçek var.
Ülkemiz bir turizm ülkesi.
Turizm sektörümüz de bizim bacasız döviz kaynağımız.
Onun için TAKSİCİ kardeşlerimizin taksici olmadan önce,
Ülkemizin turizm elçileri olmaları gerekiyor.
Yani Şevket Ayaz Müdürümüzün deyimi ile ehliyet almadan önce,
Adam olmayı iyi bir sürücü olmayı ve de dürüst bir sürücü olmayı öğrenmeleri lazımdır.