Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, TVNET canlı yayınında gündeme ilişkin soruları yanıtladı.

14 Mayıs'taki Cumhurbaşkanı ve 28. Dönem Milletvekili Genel Seçimleri'ne 9 gün kaldığı anımsatılarak tabloyu nasıl gördüğünün sorulması üzerine Erdoğan, hafta içi Karadeniz'de olduğunu belirterek, meydanlarda muazzam bir coşku olduğunu ifade etti. Erdoğan, "Bu coşku bugün adeta pik yaptı. Van öyleydi, hele hele Erzurum benim siyasi hayatımda görmediğim bir coşkuyla bizi karşıladı. Sadece meydan değil havalimanından meydana gidene kadar yolun sağı, solu, her yönüyle otobüs yol almakta zorlanıyordu." diye konuştu.

Rize, Trabzon, Ordu ve Samsun'da da vatandaşların coşkusunun tavan yaptığını bildiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Emniyetin verdiği rakam, Samsun'da 120 binin üzerindeydi, bugün Erzurum 130 bin civarındaydı. Böyle bir aşk, böyle bir heyecan var. Pazar günü de inşallah İstanbul mitingimizi yapacağız. Yarın Kayseri, Mersin mitinglerimiz var. Oralardaki vatandaşlarımla kucaklaşacağız. Seçime kadar da yoğun bir tempoyla mitinglerimize devam edeceğiz." ifadelerini kullandı.

Gittikleri her yerde kendilerini büyük bir teveccühle karşılayan vatandaşlara teşekkür eden Erdoğan, vatandaşların 14 Mayıs'ı dört gözle beklediklerini söyleyerek, şöyle devam etti:

"14 Mayıs seçimi, tarihi bir dönüm noktası olacak. 14 Mayıs'ı yeni atılımlar yapacağımız Türkiye Yüzyılı'nın bir miladı olarak görüyoruz. Bu seçimlere sadece biz değil tüm dünya ayrı bir önem veriyor. Türkiye ile hesabını kapatamayanlar da 14 Mayıs'a gözünü dikmiş vaziyette. PKK'sından FETÖ'süne terör örgütleri, bay bay Kemal ve avanesinin 14 Mayıs için kendilerine verdiği umuda bel bağlamış durumdalar. Ne diyorlardı? 'Seçimi kazanacak bir adayla çıkmak lazım.' Şu anda tabii onu bir kenara koydular. Seçimi kazanıp kazanmaması artık önemli değil, önemli olan kiminle seçime gireceğiz? PKK'sından FETÖ'süne derken bakıyorsunuz Kandil destek veriyor. Kandil'in dışındaki bütün terör örgütünün başları destek veriyor.

Tabii bunlar benim milletimin bir kenara koyacağı durum değil. 14 Mayıs'ta da gereken cevabı verecek. Bu bitmedi, Batılı medyada işi gücü bırakmış Türkiye'deki seçimleri ana gündm maddesi haline getirmiş durumda. Sürekli bay bay Kemal'i pohpohluyorlar. Niye? Sebebi ne? Türkiye'yi Batı'ya teslim etmeye söz verdiler. Batı'dan aferin almak için BBC'ye, 'Batı'yla ilişkileri öncelik haline getireceğiz.' diye demeç vermiş. Bu ne demek biliyor musunuz? Bu çok açık bir şekilde Türkiye'nin değil, Batı'nın çıkarlarını öncelikli hale getireceğiz mesajıdır. Biz bu ülkeyi siyasi ve ekonomik prangalarından kurtarmak için bugüne kadar çok mücadele verdik ve hamdolsun netice de aldık. Şimdi bu bay bay Kemal birilerine 'Biz Türkiye'yi yine size bağımlı hale getireceğiz.' diyerek kendi aklınca göz kırpıyor."

İngiliz The Economist dergisinin "Erdoğan gitmeli" diye haber yaptığını hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Erdoğan gitsin diye uğraşanlar kimler? Terör örgütleri, tefeciler, emperyalistler, bu milleti namerde biz muhtaç etmediğimiz için 'Erdoğan gitmeli.' diyorlar. Maşa olarak kullandıkları terör örgütlerine nefes aldırmadığımız için 'Erdoğan gitmeli.' diyorlar. Bu teröristlerden şu anda Avrupa'da olanlar var mı? Bunlar oralara barındılar mı? Oralarda saklanıyorlar mı? Saklanıyorlar. IMF üzerinden bu ülkeye vurdukları prangaları söküp attığımız için 'Erdoğan gitmeli.' diyorlar. Peki kim gelsin istiyorlar? Tam da bunların tersini vadeden bay bay Kemal gelsin istiyorlar. Milletim bunların hesabını inşallah 14 Mayıs'ta çok güzel bir şekilde soracak."

Muhalefetin ülkeye, millete değil de iktidara gelmesi için kendisine destek vadeden güçlere hizmet ettiğini söyleyen Erdoğan, "Hep söylüyorum; 14 Mayıs seçimleri yerli ve milli Cumhur İttifakı ile koalisyon ve kaos masası arasında geçecektir. 14 Mayıs, büyük ve güçlü Türkiye hayali kuranlar ile birilerinden 'aferin' almak için takla üstüne takla atanlar arasında geçecektir. 14 Mayıs teröristleri inlerinde yok edenler ile teröristlerle kol kola yol yürüyenler arasında geçecektir. Ve yine 14 Mayıs, Ayasofya'yı özgürlüğüne kavuşturanlar ile kutsallarımıza hakaret edenler arasında geçecektir. Ben milletime güveniyorum. Vatandaşım kutsalına el sürdürmeyecek, terörist sevicilere bu ülkeyi emanet etmeyecektir." diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, pazar günü yapacağı İstanbul mitingine ilişkin soru üzerine şunları kaydetti:

"Malum hep söylerim İstanbul benim aşkımdır. Siyasete İstanbul'da başladım ve yine İstanbul'da Büyükşehir Belediye Başkanlığı yaptım. İstanbul'u biz susuzluktan kurtardık. Çöp, çukur, çamur belalarından kurtardık. Peki İstanbul'u kimden aldık? CHP'den aldık. Benden önce orada CHP vardı. İstanbul'u milletimiz bize teslim etti ve İstanbul ondan sonra farklı bir İstanbul haline geldi. Basit bir örnek vereyim. Haliç'in halini bilirsiniz. Haliç, kokudan geçilmezdi. Ama biz o Haliç'i temizledik ve Alibeyköy'deki devasa bir taş ocağına Haliç'ten bütün dip çamurlarını pompayla aktardık. Yaklaşık 9,5 kilometre bir mesafeydi.

Şu anda orası yaklaşık 500 bin metrekarelik alan haline geldi ve şimdi çocuk oyun parkları var. O duruma getirdik. Haliç'teki koku gitti. Şimdi mevcut CHP'li Belediye Başkanı göreve geldi, maalesef Haliç tekrar kokmaya başladı. Çünkü bizim yaptığımız o operasyonu bu geri döndürdü. Tabii bizim bu operasyonumuz sıradan değildi. Biz aynı zamanda Boğaz'ın suyunu da Haliç'e aktardık. Haliç'e o suyu aktarmakla oradaki o dönüşümü sağladık. Dolayısıyla da Haliç'in suyunu temize döndürmek suretiyle Haliç çok daha farklı bir hale geldi. Yine İstanbul'da göreve geldiğimizde doğal gaz kullanım miktarı 50 bin civarındaydı ama biz bunu 1 milyon 200 bine getirdik."

Yapılan çalışmaların İstanbullulara huzurlu bir yaşam getirdiğini söyleyen Erdoğan, Istranca Dağları'ndan, yaklaşık 120 kilometre uzaklıktan su getirdiklerini belirterek, şöyle devam etti:

"İstanbul'a getirdiğimiz bu içme suyuyla da İstanbul su konusunda bir huzura kavuştu. Çöp noktasında en ufak bir şey kalmadı. O da halloldu. Çukur gibi şeyler kalmadı, bunları hallettik. İstanbul, Habitat'ın ifadesiyle temizlikte dünyada sayılı ülkeler arasına girdi. Allah rahmet etsin Kadir Bey'le iyi bir süreç devam etti ama şu anda mevcut olan CHP'li Belediye Başkanı, İstanbul'u sel alıp götürüyor, o Bodrum'dan çıkıyor. Bodrum'da yaşamak pek huzur vermez."

AK Parti Büyük İstanbul Mitingi'nin Yenikapı Miting Alanı yerine ilk defa farklı bir yerde yapılacağının hatırlatılması üzerine Erdoğan, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Atatürk Havalimanı'nda yaptığımız operasyonların biri, Kovid döneminde, 1006 odalı Prof. Dr. Murat Dilmener Acil Durum Hastanesi'ni 3 ayda yaptık. Bu bizi çok rahatlattı. Bunun dışında ne dedik? 'Millet bahçesi haline getireceğiz.' dedik. Bir taraftan da sağ olsun Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı'mız bunun çalışmalarını sürdürüyor. Ama bunun dışında da burayı bilişim merkezi haline getirmek gibi bir hedefimiz var. Bunun dışında da uygun olan, müsait alanda da bu mitingi yapıyoruz.

Çünkü beyefendiler Yenikapı alanını özellikle Cumhur İttifakı'na, AK Parti'ye verme noktasında rahat değiller. Onlar da zannediyorum Maltepe'de yapacaklarmış, hayırlı olsun. Biz Atatürk Havalimanı'nda pazar günü dev mitingimizi yapacağız. Tabii Atatürk Havalimanı Millet Bahçesi'nde de inşallah yüzyılın mitingini yapacağız. 14 Mayıs'ta İstanbul'da alacağımız sonuç İstanbullular için de geleceğin müjdesi olacak."

Atatürk Havalimanı Millet Bahçesi'ni gençler için bilimin, teknolojinin ve geleceğin sembolü haline getirdiklerini söyleyen Erdoğan, şunları aktardı:

"Bay bay Kemal ne yapıyor? O da Atatürk Havalimanı'nı Amerikalılara verme vaadinde bulunuyor. Hatırlarsanız ekonomi için de Amerikalı bir isim bulmuşlardı. Belki birkaç tane bilemiyorum. Gerçi adam gelmeye bile tenezzül etmemişti. Bunların toplantısına video konferansla bağlanmıştı. Bay bay Kemal bunu da büyük bir teknoloji diye anlatmıştı. Her geçen gün bu zatın başka hangi mahfillere ne sözler verdiğiyle ilgili bilgiler ortaya dökülmeye başladı. Sadece tefecilerle değil, terör örgütleriyle de pazarlığa oturmuşlar. Tüm bunlar, bu zatın SSK'yi nasıl batırdıysa devleti de batıracağının işaretidir. Maalesef karşımızdaki koalisyon masasının birilerinden aferin almak için yapmayacakları hiçbir şey yok. Buna ülkeyi, devleti terör örgütlerine teslim etmek de dahildir. Varsın onlar bildikleri yolda ilerlesinler. Biz milletimizden duyacağımız, 'Allah razı olsun' duası için çalışmaya, çabalamaya devam ediyoruz. İnanıyorum ki milletim bunlara fırsat vermeyecektir ve gerekli cevap 14 Mayıs'ta sandıklardan çıkacaktır."

"Terör örgütleri varlık, yokluk mücadelesi veriyorlar. Bu örgütlerin seçimden önce veya sonra bir provokasyona kalkışabileceklerini düşünüyor musunuz? 14 Mayıs'tan sonra terörle mücadelede bizi ne bekliyor?" sorusuna Erdoğan, "Bunlar zaman zaman Güneydoğu Anadolu'da, doğuda artık bazı yeni gelişmelerin olduğunu... Bir de bay bay Kemal bir şeyler fısıldıyor, 'daha güzel, daha iyi olacak' gibi. Bizse, milli güvenliğimizi tehdit eden tüm terör örgütleriyle tarihimizin en büyük ve etkili mücadelelerini verdik." cevabını verdi.

Vesayetin, darbecilerin, emperyalistlerin Türkiye'nin ayaklarına vurdukları prangaları birer birer kırdıkça, yeni ufukların açıldığını belirten Erdoğan, bu sayede terörle mücadele stratejisinde köklü bir değişikliğe gittiklerini söyledi.

Önce çözüm süreci ile bu meselenin suhuletle sona erdirilmesi ihtimalini sonuna kadar zorladıklarını anımsatan Erdoğan, "Baktık ki bunlar uzattığımız eli ısırıyor. Bu sefer terörü kaynağında bitirme stratejisini devreye alarak, onların anlayacağı dilden konuştuk. Gabar'da, Cudi'de, Tendürek'te, Bestler Deresi'nde bunları yok ettik. Eğer bunları biz, inlerinde vurmamış olsaydık, bugün söylüyor ya 'bahar gelecek...' Baharı biz getirdik zaten." dedi.

Erdoğan, Güneydoğu ve doğuda baharı kendilerinin getirdiğini vurgulayarak, şunları kaydetti:

"Bütün o inlerine girerek getirdik. Eğer o inlerine girmemiş olsaydık, bugün teröristler oralarda yine cirit atacaklardı. Ama şu anda bunların sesleri duyuluyor mu? Hepsi Kandil'e şu anda yığıldılar, varsa yoksa Kandil. Oradan sesleniyorlar. Fakat Kandil'i de bunların başına geçireceğiz, o günler de yakın. Ne diyor? 'Selo'yu çıkaracağız, Selo ne yaptı?' diyor. Daha ne yapacak? Diyarbakır'da benim 51 Kürt vatandaşımı katledenler, öldürenler bunlar değil mi? Şimdi onu çıkaracakmış, bay bay Kemal'e bak. Nasıl sen böyle bir şey söylersin? Eğer Türkiye bir hukuk devleti ise bu hukuk devletinin içinde sen kalkıp da istediğin gibi atıp tutamazsın. Ve benim milletim sana zaten bu fırsatı da vermeyecek. Erzurum, Van bugün bunu söyledi. Yarın Kayseri'deyim, ben biliyorum ki Kayseri de aynı şeyleri söyleyecek. Kimden hangi desteği alırlarsa alsınlar, artık ülkemize zarar veremeyecekler."

Terörle, darbeyle kendilerini yıkamayacaklarını anlayan güçlerin, şimdi strateji değiştirdiğine dikkati çeken Erdoğan, Suriye sınırında oluşturulmaya çalışılan terör koridorunun bunun somut örneği olduğunu kaydetti.

Erdoğan, Türkiye'nin sınır ötesi harekatlarla bu kuşatmayı 3-4 yerinden kırdığını hatırlatarak, şunları ifade etti:

"İnşallah kalan kısımlarını da etap etap güvenli hale getireceğiz. Dolayısıyla sınır ötesi harekatlarımız bitmiş değildir. Sadece doğru zamanı bekliyoruz. Orada umduklarını bulamayanlar, bu defa senaryolarını, karşımıza çıkarttıkları bir masa aracılığıyla gerçekleştirmeye çalıştılar. PKK'sından FETÖ'süne tüm terör örgütlerinin heyecanlanmasının, 14 Mayıs için kendilerini ortaya atmalarının sebebi budur. Dikkat ederseniz, Kandil ne söylüyorsa, Pensilvanya ne söylüyorsa, siyasetçi görünümlü ele başları ne söylüyorsa, bay bay Kemal de aynısını söylüyor. Neredeyse her gün kendilerine bu tabloyu sorduk, bugüne kadar 'PKK terör örgütüdür' sözünü ağızlarından duymadık. Bay bay Kemal, hadi çık 'PKK terör örgütüdür' de, niye diyemiyorsun? Söyleyemiyor. Bir gün çıkıyor 'cezaevindeki teröristleri salacağım' diyor, ertesi gün 'yurt dışındakiler özgürce Türkiye'ye dönecek' diyor. Son günlerdeki telaşları, pazarlıklarının ortaya çıkmasından kaynaklı. Ama terör örgütlerine yakayı kaptırdıkları için de geri dönemiyorlar. Ülkemizin üzerindeki planlarını terör örgütleri üzerinden hayata geçirmek isteyenler, bu treni de kaçırmak istemiyorlar.

Şu anda Kılıçdaroğlu ve ortakları üzerinde oynanan oyunu biz çok iyi biliyoruz. Ama bir kez daha söylüyorum, başaramayacaklar. Kimse boş hayallere kapılmasın. Ne Türk milleti teröristlerin salınmasına izin verir ne de güvenlik güçlerimiz terör örgütlerine nefes alacak imkan tanır. Bizim için terörle mücadelenin 14 Mayıs öncesi, sonrası yok. Türkiye Yüzyılı yürüyüşümüzün önündeki tüm engelleri aşana kadar, bu mücadele Allah'ın izniyle sürecek. Seçim öncesi ve sonrasında terör eylemi ya da provokatif bir hadisenin yaşanmaması için güvenlik güçlerimiz şu anda canla başla çalışıyor."

"Terör örgütü PKK ve siyasi uzantısı HDP hem mitinglerde hem canlı yayınlarda Kemal Kılıçdaroğlu'na oy istiyor. 'İmralı tecridinin kapısını parçalayacağız' diyenler, 'Afrin'i geri alacağız' sözü verenler, özerklik vadedenler var. Diğer taraftan Deva Partisi Genel Başkanı Ali Babacan 'YPG ile PKK aynı şey değil.' dedi. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?" sorusuna Erdoğan, "Her şeyden önce bay bay Kemal terör örgütünü ve siyasi uzantısını öyle bir cesaretlendirdi ki herkes kalbindeki ve aklındakini söylemekten artık çekinmiyor. Öyle bir tabloyla karşı karşıyayız ki koalisyon masası seçim kampanyası değil, sanki teröristlere özgürlük kampanyası yapıyor. Dikkat edilirse 'yüzyılın hesabını soracağız' diyor." yanıtını verdi.

Erdoğan, HDP'lilerin, Kılıçdaroğlu'nun kapalı kapılar arkasında kendilerine birtakım sözler verdiğini açıkça ifade ettiğini kaydederek, "O sözlerin ne olduğu, yapılan açıklamalarla bir bir ortaya çıkıyor. Uzunca bir süre ortaklığı gizlemeye çalışsalar da HDP'nin başından beri bu masanın kurucusu olduğu ortadaydı. Bu kaos masasının müdavimleri, cumhurbaşkanlığı pazarlığı, koltuk pazarlığı, bakanlık pazarlığı yapıyorlar. Bay bay Kemal herkese bir şeyler dağıtırken, terör örgütü mensuplarını da ihmal etmiyor." diye konuştu.

"Parlamentoda bunlarla bir saat ne görüştüler? Açıkla. Ama açıklayamadı." diyen Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:

"Cezaevlerini boşaltmaktan, kamudan attığımız terör örgütü yandaşlarını yeniden devlete doldurmaktan söz ediyor. Londra'daki tefeciler de yeniden ülkemizi avuçlarının içine almanın hesabını yapıyor. Bu hesabın içinde herkes var, bir tek milletimiz yok. Bay bay Kemal ve terör örgütü yöneticilerinin söylem birliği içinde olmaları gerçekten vahim bir tablodur. Terör örgütünün sözcüleri '100 yıllık Cumhuriyeti yıkacağız, değiştireceğiz' diyor ama CHP'den bir kişi de çıkıp buna itiraz etmiyor. Masanın etrafında olanlardan itiraz eden yok. HDP'liler CHP'ye ağza alınmayacak sözler sarf ediyor ama bay bay Kemal o hakaretleri sineye çekiyor. Sadece Kılıçdaroğlu değil, yanlarındakiler de terör örgütlerinin ve HDP'nin hakaretleri karşısında sessizliğe gömülmüş durumdalar. Belli ki bu işin gizlisi, saklısı kalmadı. Aradaki anlaşmalardan herkes haberdar.

'Ülkeye şu yeniliği getireceğiz, yatırım yapacağız' dediklerini duyan var mı? Sadece şunları diyorlar, 'Borç alacağız, eskiye döneceğiz, teröristleri salacağız, Erdoğan'dan kurtulacağız.' Başka vaatleri yok. Bizim milletimiz bunların peşinden gitmez. Teröristlerle beraber hareket edenlere de ben inanıyorum ki yetki vermez. Sen, teröristlere kucak açarsan, yol yürürsen eninde sonunda o teröristler gelir, boynuna kemendi vurur. Bunların dertleri millete hizmet değil, hatta Erdoğan'dan kurtulmak da değil. Bunların tek derdi, ülkeyi siyasetiyle, ekonomisiyle, güvenliğiyle projelerine teslim etmek. Ama bunu da başaramayacaklar."

Cumhurbaşkanı adayı ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun Van mitingindeki görüntüler ile burada atılan sloganların anımsatılmasının ardından değerlendirmesi sorulan Erdoğan, "Allah kimseyi partisinin bayrağıyla terör örgütünün paçavralarını yan yana getirecek zillete düşürmesin." dedi.

Van'daki söz konusu mitingde terörist başı Öcalan ve terör suçlusu eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş lehine sloganlar atıldığını, hatta terör örgütü PKK'ya destek veren "Dişe diş, kana kan" diye sloganlar yükseldiğini aktaran Erdoğan, şöyle devam etti:

"Neresi burası? Türkiye. Neresi? Van. Peki burada kimler var? İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı burada konuşma yapıyor. Güya siyasi parti yöneticileri burada konuşma yapıyor. Nasıl olur da 'Dişe diş kana kan...' böyle bir sloganının atılmasına müsaade edilir. Elbette emniyet birimlerimiz bu durum karşısında gereğini yaptı, yapıyor. Peki bu görüntülere CHP'den, bay bay Kemal'den bir itiraz geldi mi? Hayır. CHP'ye gönül vermiş vatandaşlarımı da rahatsız eden bu görüntü, bilakis Kılıçdaroğlu ve avanesini ziyadesiyle mutlu etmişe benziyor. Öyle mutlu olmuşlar ki terör örgütünün paçavralarını sallayanlara terör örgütünün işaretiyle karşılık veriyorlar. Böylece kapalı kapılar ardında yaptıkları pazarlığa, anlaşmaya sadık olduklarını da gösteriyorlar."

Seçim günü yaklaştıkça bütün boyaların döküldüğüne dikkati çeken Erdoğan, şunları kaydetti:

"Terör örgütüyle ortak olursan, pazarlık yaparsan, onların işaretine sahip çıkar emellerini de paylaşıyorsun demektir. Terör örgütü bunları, adeta kendisine benzetti. Söyle bana arkadaşını, söyleyeyim sana kim olduğunu. Bu kadar basit. Hepsi terör örgütünün jargonuyla şu anda konuşmaya başladılar. Öyle bir durum ortaya çıktı ki, akıl alır gibi değil. Biri terör örgütünün işaretini yapıyor, bir diğeri kürsüden mermi saçıyor, boş kovanları sallıyor. Neresi burası? Parlamento. Hangi terör örgütüne, masada kime ne söz verdiklerini unuttukları için her şeyi birbirine karıştırıyorlar. Elleriyle kalp işareti mi yapacaklar, terör örgütünün işaretini mi yapacaklar bilemez duruma düştüler. Ülkemizin batısında ayrı, doğusunda ayrı konuşuyorlar. Kılıçdaroğlu, Diyarbakır Anneleri'ne gitsin de 'Demirtaş'ı serbest bırakacağım' desin. Diyemez. Hamdolsun milletimiz her şeyin farkında ve sandıkta bunlara dersini vereceği günü bekliyor. Bundan da hiç endişem yok."

Seçim sürecindeki anketlerle ilgili bir soru üzerine Erdoğan, tekniğine uygun yapılan her anketin kendilerinin önde olduğuna zaten işaret ettiğini söyledi.

"Hem cumhurbaşkanlığı hem de Meclis seçimlerinde tereddüde yer vermeyecek şekilde öndeyiz." diyen Erdoğan, milletin, hizmet ve eser siyasetinin hakemliğini 21 yıldır çok iyi yaptığını, yine yapacağını vurguladı.

Erdoğan, "Vatandaşım, kimin yapıcı ve yenilikçi, kimin yıkıcı ve eskici olduğunu çok iyi görüyor." dedi.

Bu seçimlerin bir özelliğinin olduğunu dile getiren Erdoğan, büyük bir deprem felaketiyle karşı karşıya kalındığını, 11 vilayetin bu depremi yaşadığını ve deprem bölgesinin insanlarının, İstanbul, Ankara ve buna benzer birçok yerlere ister istemez göç etmek durumunda kaldığını anımsattı.

Bunun bir yerde de adeta şehirlerin boşalması demek olduğunu dile getiren Erdoğan, konteyner kentlerle de bunları mümkün olduğunca telafi etmenin gayreti içinde olduklarını ifade etti. Şehirlere tekrar geri dönenlerin olduğunu, kendi evinde oyunu kullanma gayreti içinde olanların bulunduğunu belirten Erdoğan, İstanbul, Ankara, buna benzer diğer vilayetlere giden vatandaşların da oralarda kayıtlarını yapmak suretiyle oylarını kullanma gayreti içinde olacaklarını söyledi.

Kamuoyu yoklamasını meydanlarda yaptıklarını anlatan Erdoğan, "Meydanlar, Cumhur İttifakı ve AK Parti'nin üstünlüğünü adeta haykırıyor." diye konuştu.

AK Parti'nin İzmir mitingine katılan vatandaşların sayısına da dikkati çeken Erdoğan, İzmir'in, Kılıçdaroğlu'nun milletvekili olduğu il olduğunu anımsattı.

İzmir'de CHP'li belediyenin yaptığı bir hizmetin olup olmadığını soran Erdoğan, şöyle konuştu:

"İzmir'de de çöp, çukur, çamur, susuzluk... Körfez, şu anda rezillik, kokuyor. Kim yapacak bunu? Belediyenin yapması lazım. Peki belediye böyle bir adım attı mı? Yok. Yine İzmir dendiği zaman akla İstanbul geliyor. Niye? İstanbul-İzmir arası 7,5 saatti. Ama biz attığımız adımlarla İstanbul-İzmir arasını 3 saat 15 dakikaya indirdik. Manisa-İzmir arasında meşhur Sabuncubeli Tüneli var. Bu tüneli yaptık. Bütün bunlar benim milletimin gözünden kaçmıyor. Bindirilmiş kıtalarla yapılan mitingler değil. Tam aksine İzmir'in kendi özbeöz halkı AK Parti mitinginde her şeyini ortaya koydu. Görünen bu, tablo bu. Onlar da malum kendi ittifaklarıyla oraya toplandılar, bir araya geldiler. Fakat bu onlar için inşallah çok çok yanıltıcı bir cevap olacak."

Masabaşı anketlerle, sosyal medya kampanyalarıyla seçim kazanılmayacağını Kılıçdaroğlu ve avanesinin bir kez daha anlayacağını söyleyen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Her işi yalan dolan olan ana muhalefetin açıkladığı anketlerin de yalan olduğunu 14 Mayıs'ta halkımız görecek. Bunlar 21 yıldır her seçim öncesi kendi masabaşı anketlerinde hep birinci çıkıyorlardı. Ama hiçbir seçim sonucu öyle olmadı. Biz kendi yaptırdığımız bilimsel anketlerin sonuçlarını bildiğimiz için bu yalanların hiçbirini umursamadık. Milletimiz sandıkta hep AK Parti'ye, şahsıma teveccühle zafer kazandırdı. AK Parti çünkü gönüllerin partisi. CHP ise yalan anketlerin, algı operasyonlarının partisi.

Sosyal medyada bir video, bilmem kaç defa izlendi, diye mutlu oluyorlar. Gerçi orada da foyaları ortaya çıktı. Sahte hesaplarla sosyal medyada at koşturdukları havasını yayıyorlardı. Hesaplarını ele geçirdikleri insanların nasıl dolandırıldıkları da ayrıca utanç hanelerine yazıldı. Kurdukları düzen ortaya çıkınca tabii o rakamların hepsi çöp oldu. Tıpkı bunun gibi anket firmaları da para karşılığı bunlara mutlu olacakları sonuç veriyor."

Dijital medya üzerinden yaptırılan sahte anketlerin de bulunduğunu anımsatan Erdoğan, "Orada da yine trol hesaplar üzerinden kendi lehlerine sonuç çıkartıp algı yapmaya çalışıyorlar. İşin komik yanı, sonra da o sosyal medya anketlerindeki yapay sonuçlara kendileri de inanıp atıp tutuyorlar. Biraz daha sabırlı olsunlar diyorum. Bu millet esas anket sonucunu 14 Mayıs'ta verecek." dedi.

Bir gazetecinin, "Sonra da sandıktan çıkan sonuca inanmakta zorluk çekiyorlar." ifadesine karşılık Erdoğan, "Öyle, buna da şimdiden başladılar zaten. Yüksek Seçim Kurulu'nun güvenilirliğinden bahsediyorlar. Böyle saçma sapan yaklaşım olur mu?" diye konuştu.

"Sandıkta yenileceklerini anlayınca sosyal medya manipülasyonlarına sarıldılar"
Yeni Şafak gazetesinde yer alan, CHP'nin sosyal medyadaki trol ağlarıyla seçime yönelik dezenformasyon çalışması yürüttüğü yönündeki haberin hatırlatılması üzerine Erdoğan, şu değerlendirmeyi yaptı:

"Bunların anlamadıkları şu. Seçim, sosyal medyada trol ordularıyla değil, sandıkta milletle kazanılır. Sandıkta yenileceklerini anlayınca sosyal medya manipülasyonlarına sarıldılar. Özellikle de gazetenizde bu yalan tezgahını nasıl döndürdüklerini ben de bugün okudum. Bu düzenbazlığı ortaya döktüğünüz için ben sizi tebrik ediyorum. Ne yapıyorlar? Sandık güvenliğine gölge düşürmek için organizasyon kurmuşlar. Adeta yalan haber makinesi gibi üretim yapıyorlar. Sahte isimler ve fotoğraflarla hesaplar açarak sosyal medyada 40 milyon kişiye ulaşan bir şebeke kurmuşlar. Bir defa bu da yalan. Yani 40 milyon kişiye nasıl ulaşıyorsun? Bu ne demek? Anne kucağındaki çocuklar da herhalde bu 40 milyonun içindedir. Böyle bir saçmalık olur mu?

Ortada milyonlarca insan varmış gibi gözüküyor. Ancak bu hesapları sadece birkaç kişi kullanıyor. Bunlar provokasyona yol açacak her türlü fitneyi, dezenformasyonu, yalanı bu hesaplardan yapıyorlar. Hesabın fotoğrafına bakıyorsunuz bir kadın görünüyor ama gerçekte hesabı kullanan kişi erkek çıkıyor. Aynı anda bir sürü hesabı kullanıyorlar. İşleri tamamen bu. Tam bir şebeke yani. İşte sizin de haberinizde anlattığınız gibi bu trol ordusu, bay bay Kemal'e çalışıyor. Bayağı da para veriyorlar. Bunlarla güya milletin aklını karıştırmaya çalışıyorlar."

Orman yangınlarında, depremlerde ve diğer bazı hassas dönemlerde de bu hesapların her türlü fitneyi, fesadı ortaya koyduğunu söyleyen Erdoğan, bu hesapların, depremzede gibi davranıp insanları kandıran binlerce tweet attıklarına da işaret etti.

Erdoğan, adına "köleleştirilmiş hesaplar" denilen hesapların da yine devreye sokulduğunu söyledi.

Sosyal medyada gerçek insanların hesaplarını bir şekilde çalıp sonra da buralarda kendi propagandalarıyla ilgili paylaşımlar yapıp hesap sahibi fark etmeden onları da geri sildiklerini aktaran Erdoğan, sosyal medya kullanıcılarının bundan haberinin bile olmadığını anlattı.

"Şeytanın bile aklına gelmeyecek yöntemleri görüyorsunuz." diyen Erdoğan, şunları kaydetti:

"Bunun adı sahtekarlık değil mi? Bunun adı hırsızlık değil mi? Bay bay Kemal bırak bu işleri de mücadeleni delikanlıca ver. Bunların ağababaları farklı ülkelerde seçimleri etkilemek için hep böyle sahte, algı operasyonları yaptılar. Yani bizim muhalefete bu aklı da dışarıdan veriyorlar. Tabii suçüstü yakalanınca bunu örtmek için kalkıyor bize kara çalıyor, benim çalışma arkadaşlarıma tehditler savuruyorlar. Halbuki hile sizde, hurda sizde, yalan, dezenformasyon sizde, algı operasyonları sizde. 'Kişi kendinden bilir işi.' derler. Bunlar, kendi kirlerini, paslarını etrafa bulaştırmaya çalışıyorlar. Ama emin olun bunu bile beceremiyorlar. Baksanıza ellerine yüzlerine bulaştırdılar. Siyaseti kirlettikleri gibi sosyal medyayı da kirletiyorlar.

Biz siyasetimizi tıklanma sayıları için, sanal alemdeki etkileşim için yapmıyoruz. Biz siyaseti, gönüllere girmek, insanımızın kalbinde ve mantığında doğru şekilde yer almak için yapıyoruz. Biz büyük ve güçlü bir ülke yönettiğinin bilincinde bir siyasi partiyiz. Sosyal medyada elbette biz de varız ama CHP gibi yalanın yuva yaptığı sosyal medya hesaplarını yöneten 'bot partisi' değiliz. Burayı sadece yaptıklarımızı ve yapacaklarımızı anlattığımız bir mecra olarak görüyor, öyle de kullanıyoruz."

Yurt dışı seçmenlerin seçimlere katılımlarının yüksek olduğunu belirten Erdoğan, "Avrupa, geçen yıla göre şu anda çok farklı. Ciddi manada bir katılım şu anda yurt dışında söz konusu. Ben inanıyorum ki yurt dışındaki oy kullanımında inşallah özellikle Cumhur İttifakı'na verilecek oy, Cumhur İttifakı'na verilecek destek, bundan öncekilerle mukayese edilemeyecek derecede fazla olacak." dedi.

Muhalefetin savunma sanayisinde atılan adımlara yönelik eleştirilerinin arkasında hangi gerekçelerin bulunduğu sorusu üzerine Erdoğan, "TEKNOFEST'te toplam ziyaretçi sayısı 2,5 milyondu. Bu tabii bunları çılgına döndürüyor. Çünkü gelenlerin kahir ekseriyeti genç. Bir taraftan da diyorlar ki 'Gençler bize destek verecek'. Nerede size destek verecek? Gençler ortada. 2,5 milyon genç. Bunun nereden bakarsan bak, en az 1,5 milyonu hatta daha fazlası TEKNOFEST'e geldi." ifadesini kullandı.

Muhalefetin savunma sanayisine çılgınca saldırdığını belirten Erdoğan, İHA'ların, SİHA'ların, Akıncı'nın ve Kızılelma'nın, muhalefeti rahatsız ettiğini söyledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti:

"Diyorlar ki 'Erdoğan bunun kayınpederi. Erdoğan bunlara destek veriyor'. Ben o zaman diyorum ki eğer samimiyseniz, dürüstseniz çıkın şu anda devletten Baykar grubuna verilen destek nedir bunu açıklayın. Bunu açıklayamıyorsunuz. Bu namus meselesi. Allah rahmet etsin, dünürüm bu işlerde bırakın kredi almayı, arsa noktasında dahi devletin arsalarından veya arazilerinden kesinlikle kabullenmezdi. 'Paramı veririm, ben öyle arsa sahibi olurum' derdi. Hep böyle gitmiştir. Şu anda çocuklar da öyle. Aynen babanın gittiği izden gidiyorlar."

Muhalefetin, Atatürk Havalimanı ile ilgili attıkları adımdan da rahatsızlık duyduğuna işaret eden Erdoğan, "Orada dünyaya bir görüntü veriyoruz. Nedir bu? Savunma sanayinde biz nereden nereye geldik, bunu gösteriyoruz. Bunun yanında bir de gençliğimiz, halkımız 'Ya ben neymişim? Ya bizde bunlar da mı var'. Bunu görüyor. Bakıyorsunuz işte orada İHA, SİHA, Akıncı ve bütün bunlarla beraber şimdi zirve yapan Kaan. Şimdi onu da çıkardık. Bu da tabii TUSAŞ'ın önemli bir adımı. Bunlar niye rahatsız ediyor? Bunlar rahatsız olsa da olmasa da mesele, bir öz güven meselesidir. Bunların rahatsızlığı, yapılan işlerden değil, bu işlerin ülkemize ve milletimize kazandırdığı öz güvenden dolayıdır. Aynı işleri küresel firmalar yapsa ve bize parasıyla satsaydı emin olun hiçbirinin sesi çıkmazdı. Burada mesele, Türkiye'nin kendi iradesi ve gücüyle bu başarıları kazanıyor olmasıdır." diye konuştu.

Bu araçların artık tüm mühimmatlarının da yerli ve milli olduğuna dikkati çeken Erdoğan, 21 yıldır sürdürdüğü Başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığı görevlerinde bütün bu kazanımların elde edildiğini dile getirdi.

Erdoğan, Havelsan, Aselsan ve Roketsan'ın ciddi manada üretimler yaptığına işaret ederek, şu görüşleri paylaştı:

"Şimdi çıkmış masanın etrafındakilerden bir tanesi, 'Ben bunlara işte destek verdim' diyor. Ne verdin? Sen ne yaptın da verdin? Çık açıkla, 'Şunu verdim' de. Baykar'a ne verdin? Havelsan, TUSAŞ bunlarla ilgili, Roketsan'la ilgili ne yaptın? Açıkla. Senin ne yaptığını bu millet çok iyi bilir. Hele hele ben çok daha iyi bilirim. Çünkü senin dün söylediğini, bugün inkar ettiğini biz iyi biliyoruz. Biz savunma sanayinde bugüne kadar elde ettiğimiz başarıları CHP zihniyetinin ve FETÖ'nün engellemelerine rağmen elde ettik. Onların ne dediklerine bakmadık. Sadece yaptığımız iş milletin hayrına mı, faydasına mı olacak ona baktık. Savunma sanayi atılımlarımızın sağladığı faydaları da terörle mücadelede görüyoruz. Ama tabii savunma sanayinde attığımız her adım zor oldu. Bugün niçin çıldırıyorlar? Sen Cudi'de, Gabar'da, Tendürek'te, Bestler Dereler'de gireceksin bunların inlerine, bunlar sana 'Hoş geldin' derler mi? Onun için de ne diyorlar? Bay bay Kemal açıklama yapıyor, 'S-400'ü biz gelince depoya kaldıracağız'. Kafaya bak. Bu S-400'ler nedir? Savunma sistemleri. Nasıl depoya kaldırırsın? Sana bu yetkiyi kim veriyor? Zannediyor ki bu işler böyle yolda geçerken buldum. Hayır. Zaten böyle bir imkanı benim milletim sana vermeyeceği gibi kalkıp bu tür çok çok stratejik ürünlerin elden çıkmasına da fırsat vermeyecektir."

İktidara geldiklerinde, savunma sanayisindeki yerlilik ve millilik oranının yüzde 20 seviyesinde olduğunu anımsatan Erdoğan, bunu yüzde 80'e çıkardıklarını, bu oranı daha da artıracaklarını anlattı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2002'de savunma sanayisinde 62 proje yürütülürken, bugün bu sayının 750'yi geçtiğini ve bu projelerin 5,5 milyar dolar olan bütçesinin de bugün 75 milyar dolar seviyesine çıktığını vurguladı.

Bunları, AK Parti hükümetlerinin gerçekleştirdiğini ifade eden Erdoğan, en son hayata geçirdikleri projelerden Hürjet'in ilk uçuşunu başarıyla gerçekleştirdiğini, insansız savaş uçağı Kızılelma'nın irtifa testlerinin sürdüğünü, dünyanın ilk SİHA gemisi vasfını taşıyan TCG Anadolu'nun, Denize Kuvvetleri'ne teslim edildiğini kaydetti.

Erdoğan, muhalefetin ekonomi vaatleri ve Batı'nın 14 Mayıs seçimlerine verdiği öneme ilişkin soru üzerine, Türkiye'nin cari açık vermesinin, daha çok enerjiden kaynaklandığını ve borçlanmanın yarısının enerjiyle ilgili olduğunu ifade etti.

Bu konuyla ilgili Rusya ile farklı adımlar atıldığına ve doğal gazın Türkiye'nin en önemli borçlanma ürünü olduğuna işaret eden Erdoğan, "Tabii bu Karadeniz doğal gazı, Gabar (petrolü); bu iki önemli adım, bizi ciddi manada rahatlatacak." sözlerini sarf etti.

Türkiye'yi, ilk imzasını CHP'nin attığı IMF tuzağından kendilerinin kurtardığını belirten Erdoğan, "Başbakanlığım döneminde Davos'tayız. Davos'ta bu Bebecan, o da benimle beraber o zaman ve IMF Başkanıyla konuşuyoruz. Dedim ki 'Siz alacaklarınızı tahsil ediyor musunuz? 'Ediyoruz' dedi. 'Fakat siz benim görevimi de üstleniyorsunuz. Türkiye'nin başbakanı benim. Türkiye'yi ben yöneteceğim. Siz değil. Siz alacağınızı tahsil ediyorsunuz. Dolayısıyla buna devam. Ama ülkemin yönetimine, siyasi kararları almasına asla müdahale edemezsiniz' dedim." ifadesini kullandı.

Erdoğan, Türkiye'nin 2013'te IMF'ye olan 23,5 milyar dolar borcunu sıfırladıklarını anımsatarak, o dönem 27,5 milyar dolar olan Merkez Bankası rezervinin bugün 115 milyar dolara ulaştığını aktardı.

Merkez Bankasının dolar rezervinin artacağına inandığını kaydeden Erdoğan, muhalefetin kendilerine "IMF'den borç alın" tavsiyesinde bulunduğunu, ancak buna başvurmadıklarını söyledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin şu an IMF'ye borcunun olmadığını vurgulayarak, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Türkiye'ye önce borç sonra buyruk vermeye alışanlar, mayıs 2013'ten sonra saldırılarını artırdı. Gezi olayı, Çukur eylemleri, terör saldırıları, kur döviz saldırıları, darbe teşebbüsleri... Tüm bunlara milletimizin desteğiyle biz karşı koyduk. Bağımsız ekonomik adımlar attık. Finans sistemimizi güçlendirdik. Merkez Bankamız rekorlar kırdı. Bankacılık sistemimizin sermayesini tahkim ettik. Küresel ekonomik krize rağmen ekonomisi büyüyen birkaç ülkeden biri olduk. Tüm bunlara karşılık bay bay Kemal ne yaptı? Tekrar ekonomisi kırılgan, savunması dışa bağımlı bir ülke haline gelmemiz için kapı kapı dolaştı. İnanın bunlar boş. Kimse bay bay Kemal'e değer vermez. Neyi verecek? Adam diyor ki '300 milyar dolar getireceğim'. Ne karşılığında getiriyorsun? Tefeciler buna güya söz vermişler. Tefecilerin verdiği sözle para getirecekmiş. Bu zat biliyorsunuz, başarısızlığının kitabını yazmış birisidir. Kitap değil, broşür. SGK'nın başındayken böyle bir broşür yazdı. Yarım asra yaklaşan siyasi hayatımda ülkesini borçlandırma vaadiyle ortada dolaşan başka bir siyasetçi görmedim. Batı'nın 14 Mayıs seçimlerine ilgisi de buradan kaynaklanıyor. Önce borç sonra emir verecekleri aparat olarak bay bay Kemal'i seçtiler.

Makam, koltuk hırsları da koalisyon masasını birilerinin oyuncağı haline getirdi. Biz enerjide dışa bağımlılığı azaltmak için attığımız adımlarda karşımızda bunları bulduk. Allah'a hamdolsun, milletimiz tüm bu adımlarımızın faydalarını görüyor, hissediyor, yaşıyor. Mesela Karadeniz gazı. Bu kaynak bizi sadece enerjide dışa bağımlılıktan kurtarmayacak, enerjide üretici ülke konumuna girmemizle oluşacak refah artışı hayatın tüm alanlarına yansıyacak. Her bir vatandaşımız cebinde, mutfağında bunun faydalarını görecek. Şimdiden zaten görmeye başladı."

"Aileyi korumak, gençleri korumak için bir yasal düzenleme olacak mı?" sorusu üzerine Erdoğan, bunun için anayasa değişikliğini teklif olarak getirdiklerini, çünkü ailenin kendileri için olmazsa olmaz olduğunu ifade etti.

Milletin bunu çok iyi değerlendirmesi gerektiğine dikkati çeken Erdoğan, CHP'nin, İYİ Parti'nin, HDP'nin, LGBT'ci olduğunu söyleyerek, "Bunun yanında bazı küçük partiler de var. Onlar da LGBT'ci. Eğer değillerse çıksınlar açıklasınlar. Ama AK Parti, asla LGBT'yi semtine uğratmaz, Milliyetçi Hareket Partisi uğratmaz. Cumhur İttifakı böyle bir şeyi asla semtine uğratmaz." diye konuştu.

"Çünkü aile bizim kutsalımızdır" diyen Erdoğan, güçlü milletlerin, güçlü ailelerden oluştuğunu vurguladı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:

"Eğer güçlü aileniz yoksa güçlü bir millet kuramazsınız. Toplumumuzun bel kemiği aileyi, gözümüzün nuru evlatlarımızı LGBT gibi sapkınlıklardan korumak bizim için esastır. Aynı zamanda aileyi güçlendirmeyi de kendimize sorumluluk addediyoruz. Türkiye'de aile ismiyle bir bakanlığı biz kurduk. Sosyal yardım programlarımızın ana gayesi hep aile kurumunu ayakta tutmak olmuştur. Şimdi yeni bir adım daha atıyoruz, bu doğrultuda yapılacak çalışmaların finansmanı için Aile ve Gençlik Bankası kuruyoruz. 'Sayın Başkan, bu nereden çıktı'. Yıllarca önce Başbakanlığım döneminde bir Norveç seyahatinde Norveç Başbakanıyla, onların biliyorsunuz petrol rezervleri falan çok çok güçlü... 'Yüzde itibarıyla buranın gelirinin yüzde 25'ini biz gençliğin geleceğine yönelik rezerv olarak kullanıyoruz. Bu başka bir yerde kullanılmazdı'. Şimdi biz de Aile ve Gençlik Bankası'nı bunun için kuruyoruz. İşte diyelim ki Gabar'da çıkan petrol. Öbür tarafta doğal gaz. Bütün buranın gelirinin belli bir bölümünü biz bu bankada rezerv edeceğiz. Buradan ailelere, buradan gençlere, bu banka üzerinden ev hanımlarına ve gençlerimize destekler vereceğiz. Ev hanımlarımızı, sigorta primlerinin 3'te 1'ini ödeyerek emekli edeceğiz."

Erdoğan, her ailede gençler başta olmak üzere en az bir çalışanın olmasını sağlayacaklarını belirterek, kadın ve genç istihdamına özel önem vermeyi sürdüreceklerini söyledi.

Hayata geçirecekleri gelir tamamlayıcı aile destek sistemiyle hiçbir hanenin gelirinin belirli bir seviyenin altına düşmemesini temin edeceklerini vurgulayan Erdoğan, "Gençlerimizin evlenmelerini, yuva kurmalarını kolaylaştıracağız. Yeni evlenen çiftlere 2 yılı geri ödemesiz, 48 ay vadeli 150 bin lira faizsiz evlilik kredisi vereceğiz." bilgisini paylaştı.

Hayata geçirecekleri Aile Koruma Kalkanı Programı'nın da son derece önemli olduğuna işaret eden Erdoğan, "Gençliğimiz üzerinde emelleri olanlara, aile yapımızı bozarak Türkiye'yi çökertmek isteyenlere, fırsat vermeyeceğiz." değerlendirmesinde bulundu.

Kahramanmaraş merkezli 6 Şubat'ta yaşanan depremlerin etkilediği 11 ildeki inşa ve ihya çalışmalarına da değinen Erdoğan, depremin öncelikli gündemleri olmaya devam ettiğini belirtti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, depremde hayatını kaybedenlere Allah'tan rahmet, yaralılara şifa dileyerek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bu arada enkaz kaldırma çalışmalarında diyebilirim ki artık sona geliyoruz. Ama kalıcı konutların yapımında da işte şu yoğun konut yapımları da devam ediyor. Şu anda TOKİ'nin yapmakta olduğu konutları da görüyoruz. Şimdi TOKİ'ye de kafayı takmış bay bay Kemal. İşte başındakini alacakmış, TOKİ'yi kapatacakmış, işte bizden önce TOKİ çok daha fazlasıyla konutlar yapmış. Biz geldiğimizde 30 bin şimdi ise bu konut sayısı 1 milyon 300 bine ulaştı. Kılıçdaroğlu sen kendinde misin? Nereden nerelere geldik. İstanbul'a Belediye Başkanı oldum, KİPTAŞ'ı biz sıçrattık. Şu anda sen KİPTAŞ'la İstanbul'da acaba ne yapıyorsun? Nerede ne yaptın? Kaç konut yaptın? Bunu söyle. Yok."

6 Şubat depremlerini yaşayan illeri ayağa kaldırma çalışmalarının sürdüğünü anlatan Erdoğan, şunları kaydetti:

"Buralarda insanımız için 650 bin konut ve köy evi yapacağız. Bunların 319 binini bir yıl içinde inşallah bitireceğiz. Ama o kadar hızlı çalışıyoruz ki 2 ay içinde tamamladığımız köy evleri oldu. Gittim, teslimatlar yaptım. Bunların vatandaşlarımıza hayırlı olmasını diliyorum. Çalışmalar hızlı bir şekilde devam ediyor. Bugün itibarıyla inşa sürecine başladığımız konut sayısı 125 bini, bilfiil temeli atılan konut sayısı da 59 bini buldu. Aynı şekilde iş yerlerinin ve sosyal alanların yapımlarını da sürdürüyoruz. Sadece konut yapmıyoruz, çok kapsamlı bir şehircilik hamlesini hayata geçiriyoruz. Bu çalışmalarımız elbette tüm ülkemizi de kapsıyor."

Ülkenin hiçbir yerinde depreme dayanıksız bina bırakmamakta kararlı olduklarını ve bunun için de yoğun bir şekilde zemin etütlerini yaptıklarını belirten Erdoğan, "Bu zemin etütleriyle beraber inşallah İstanbul'da 5 yılda 1,5 milyon konutu dönüştüreceğimiz büyük bir adım attık." dedi.

Erdoğan, bu kapsamda Yarısı Bizden Kampanyası'nı başlattıklarını anımsatarak, İstanbul'dan başlayarak risk içindeki evini kentsel dönüşümle güçlendirenlerin maliyetinin yarısını, devlet olarak kendilerinin karşıladığını anlattı.

Kentsel dönüşümde kira yardımını da 5 bin 250 liraya yükselttiklerini hatırlatan Erdoğan, ayrıca 10 bin 500 lira da taşınma yardımı yaptıklarını ifade etti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları dile getirdi:

"Yarısı Bizden Kampanyası'nda şimdiye kadar 533 bin bağımsız birim için 104 bine yakın başvuru yapıldı. Tabi bizim önceliğimiz, yerinde dönüşümü sağlamak. Ama diyelim ki hak sahibi vatandaşımız rezerv alanındaki konutlardan faydalanmak istiyor, bu sefer de mevcut binasının değerini rezerv alanından tercih ettiği konutun değerinden düşeceğiz. Devletimiz hem maliyetinin yarısını karşılayacak hem de uygun oranlarda kredi desteği verecek.

Bütün bu adımları atarken, tabi muhalefet hep karşı çıkıyor. Nerede bir kentsel dönüşüm yapacak olduk, hemen engelleme girişimleri başlattılar. Öyle veya böyle biz yolumuza devam edeceğiz. 21 yılda ilan ettiğimiz 279 riskli alan kararına 800'ü aşkın dava açtılar. Popülizm yapmaya gelince onlardan iyisi yok. Ama iş icraata gelince de ortada yoklar. Şehirlerimizi afetlere hazırlamak, popülizm yapılacak bir mesele değil. Deprem, siyaset üstü bir meseledir. Biz buna böyle bakıyoruz, adımlarımızı buna göre atıyoruz, atmaya da devam edeceğiz."

Editör: Grlyrtts