2016 yılında Enerji Bakanı Berat Albayrak döneminde kalıcı hale getirilen yaz saati uygulaması, yıllardır tartışma konusu olmaya devam ediyor. Gerek enerji tasarrufu hedefi, gerekse gün ışığından daha fazla faydalanma amacıyla başlatılan uygulama, zaman içinde hem sağlık hem de toplumsal yaşam açısından ciddi eleştirilere maruz kaldı. Uzmanlara göre, gün karanlığında başlayan yaşam, sadece biyolojik ritmi değil, kamu güvenliğini ve üretkenliği de tehdit ediyor. Peki, gerçekten bu saat düzenlemesi hayat kalitemizi düşürüyor mu?
Saat Farkı Arttı, Eşzamanlama Bozuldu
Kalıcı yaz saatiyle birlikte Türkiye ile Avrupa ülkeleri arasındaki saat farkı 1 saatten 2 saate, İngiltere ile 3 saate çıktı. Türkiye, artık Suudi Arabistan ile aynı saat dilimini kullanıyor. Bu durum, bankacılıktan borsa işlemlerine, uluslararası uçuşlardan dijital toplantılara kadar birçok alanda senkronizasyon sorunlarına neden oluyor.
Doğuda Aydınlık, Batıda Karanlık
Uygulama, doğu ve batı illeri arasında belirgin bir zaman algısı farkına yol açtı. Van gibi doğu şehirlerinde insanlar gün doğumuyla birlikte güne başlarken, İstanbul ve İzmir gibi batı şehirlerinde milyonlarca kişi sabah saatlerinde hâlâ karanlıkla mücadele ediyor. Uzmanlara göre, bu durum özellikle büyükşehirlerde iş ve okul saatlerinin biyolojik saatle çakışmaması nedeniyle insanlarda yorgunluk, dikkat eksikliği ve verim kaybına yol açıyor.
Güneşsiz Başlayan Günler
Gün ışığını yeterince alamayan bireylerde D vitamini eksikliği riski artarken, ruhsal ve fiziksel sağlık üzerinde de olumsuz etkiler gözleniyor. Uzmanlar, karanlıkta başlayan günlerin depresyon, enerji düşüklüğü, odaklanma problemi gibi sonuçlara neden olduğunu belirtiyor. Biyolojik saatle oynandığında sadece ruh hali değil, iştah ve uyku düzeni de bozuluyor.
Güvenlik Açısından da Riskli
Sabahın erken saatlerinde karanlıkta yola çıkan çocuklar ve kadınlar için güvenlik kaygıları artıyor. Uzmanlar, bu durumun toplumda genel bir huzursuzluk yarattığını ve insanların kendini güvende hissetmediğini vurguluyor. Karanlıkta başlayan gün, özellikle kış aylarında hem bireysel hem toplumsal güvenlik açısından risk taşıyor.
Enerji Tasarrufu Sağlamıyor
Kalıcı yaz saati uygulamasının temel gerekçesi enerji tasarrufu olarak gösterilmişti. Ancak Cambridge Üniversitesi’nden Dr. Sinan Küfeoğlu’na göre, uygulamanın enerji tüketimi üzerinde ölçülebilir bir etkisi yok. Küfeoğlu, “Elektrik kullanımında ne artış ne de azalma gözlemleniyor. Uygulama, enerji şirketlerine kazanç sağlamak amacıyla yapılmış değil, ancak tasarruf da sağlamıyor” diyor.
Biyolojik Ritme Müdahale
Prof. Dr. Taner Demirer ise konuyu çok daha çarpıcı bir boyuta taşıyor. Demirer’e göre, kalıcı yaz saati uygulaması hücresel düzeyde hasara yol açıyor. “Biyolojik saat bozulduğunda DNA’nın kendini onarma mekanizması sekteye uğruyor. Bu da kanserleşmeye yol açabiliyor” diyor. Demirer, uygulamaya geçildiği 2016’dan bu yana Türkiye’de kanser vakalarının 160 binden 250 bine çıktığını belirterek bu artışın biyolojik ritim bozulmasıyla bağlantılı olduğunu savunuyor.
Bilim İnsanlarından Net Mesaj
2017 yılında biyolojik saat üzerine yapılan çalışmalarla Nobel ödülü kazanan bilim insanlarının bulgularına da atıfta bulunan Demirer, uygulamanın insan sağlığı üzerindeki zararlarının bilimsel olarak kanıtlandığını vurguluyor. “Kalıcı yaz saati insan sağlığı açısından ciddi bir tehdittir. Biyolojik ritmi bozan bu sistemden acilen vazgeçilmelidir” çağrısında bulunuyor.
