16 Aralık 2025
Facebook
Twitter
Instagram
YouTube
İstanbul
Açık
5°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
Ara

Kader, kaza ve cüz-i irade nedir...

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

 

Kader; ''Cenab-ı Hakk'ın, kainatta olmuş ve olacak her şeyi, bütün vasıflarıyla, bütün halleriyle ezelde bilmesi ve daha onu yaratmadan önce, her şeyiyle, levh-i mahfuz denilen kader levhasında yazmış olmasıdır.''

Kaza; ''Allah'ın bu ezeli yazıyı ve takdiri, zamanı ve şartları uygun olduğunda icad etmesi ve yaratmasıdır.''

Demek ki, kader; Allah'ın ilminin bir neticesi,  

kaza ise; Allah'ın kudretinin bir tecellisidir. 

Yani; Allah, ilmiyle yazmış, kudretiyle de yaratmıştır. Yazı, kaderdir; yaratmak, kazadır.

Mesela; bir insanın ne zaman doğacağı ve ne zaman öleceği önceden takdir edilmiştir. 

İşte bu takdir; kaderdir. 

O insanın vakti geldiğinde doğması ve vakti geldiğinde ölmesi, yani doğum ve ölüm hadiselerinin yaratılması ise, kazadır.

Cüz'i İrade: 

''Allah tarafından insana verilen, dilediği gibi hareket edebilme yeteneği ve seçme serbestliğidir.''

Biraz daha bu kavramı açarsak; Allah insana okuma, yazma, koşma, yemek yeme, içme, oturma gibi birçok kabiliyetler vermiştir. Bu kabiliyetlerin her birine; ''külli irade'' denilir. 

Burada geçen ''külli irade'' tabirini, Allah'ın ''külli irade''siyle karıştırmamak gerekir.

Allah'ın ''külli iradesi''; ''Allah'ın dilediği her şeyi yapabilmesi ve emrinin önüne hiçbir şeyin geçememesidir.''

İnsanın külli iradesi: 

Kendisine verilen yeteneklerdir. İşte insan, o yeteneklerden bir tanesi ile bir işe yöneldiğinde o ''külli irade'' artık cüz'ileşmiş olur. 

Buradaki ''cüz'i'' ifadesi; ''ufaklık'' manasında olmayıp, ''belirlilik'' manasındadır. 

Yani yapabileceğimiz yüzlerce alternatiften bir anda sadece bir şeyi seçebilmemizdir.

****

Herşeye ramen tebir şarttır:

Tedbir, kazayı ve belayı def eder mi? 

Tedbirde ölçü ne olmalıdır? 

Tedbiri bir fiili dua olarak değerlendirmek suretiyle tedbirimizi gerektiği gibi aldığımızda; 

Allah dilerse şüphesiz kazayı ve belayı def eder. 

Fakat bu bir sonuç hükmüdür.  

Tedbirde eksiklik ve boşluk bırakmamak, ihmalkar olmamak, vurdumduymaz davranmamak, ''Yazılan başa gelir'' sözünün uhdesinde saklı bulunan yanlış tevekkül anlayışına ve tembelliğe kapılmamak bizim vazifemizdir. 

Biz vazifemizi yaparız; Allah'ın vazifesine karışmayız. Hazret-i Yakub Aleyhisselam oğulları ile birlikte Mısır'a Bünyamin'i gönderirken, tedbiri de, tembihi de elden bırakmadı ve oğullarına şöyle dedi;

''Oğullarım! Şehre bir kapıdan girmeyin! 

Ayrı ayrı kapılardan girin! Gerçi Allah'ın takdir ettiği bir şeyi ben sizden geri çeviremem! 

Hüküm ancak Allah'ındır! Ben O'na tevekkül ettim! Tevekkül etmek isteyenler de O'na tevekkül etsinler.''(Yuuf Suresi; 66;67)

Ayette Hazret-i Yakub'un oğullarına yaptığı tembihler birer tedbir mahiyetindedir. Gerek Bünyamin'in başına bir iş gelmesini önlemek için, gerekse oğullarının nazar veya başka biçimde zarar görmesini önlemek için Hazret-i Yakub'un elinde başka çare yoktu. O halde Hazret-i Yakub kendi çapında bütün imkanlarını kullandıktan ve gerekli tedbiri aldıktan sonra Allah'a dayanıp güveniyor, tevekkül ediyor.

Keza Hazret-i Şuayb Aleyhisselam kendisine düşen görevin yalnızca tebliğ olduğunu, sonucun Allah'a ait bulunduğunu, yapılacak işlemin daveti sürdürmek olduğunu bildiriyor ve davetine uymayan kavmine şöyle sesleniyordu:

''Ey kavmim, söyleyin bana! Eğer ben Rabb'imden açık bir delil üzere isem ve Rabbim beni kendi katından pek güzel bir rızıkla rızıklandırmışsa,  

ben O'na isyan edebilir miyim? 

Size yasakladıklarıma kendim karşı gelmek istemem! Ben ancak gücümün yettiği kadarıyla sizi ıslah etmek istiyorum. 

Muvaffak olmam ise, ancak Allah'ın yardımıyladır. 

O'na tevekkül ettim ve ancak O'na yönelirim.''

(Hud; 88)

Bir işe karar vermek, o işi bitirmenin yarısıdır. 

Çünkü karar, niyettir. 

Karar, aynı zamanda hal ve fıtrat diliyle yapılan bir dua demektir. 

Cenab-ı Hak bir işe azm eden ve karar veren kimseler için şu önemli prensibi hatırlatır:

''İşlerinde onlarla istişare et! Bir işe karar verip azmettiğinde ise, Allah'a güven ve tevekkül et. Şüphesiz Allah kendisine tevekkül edenleri sever.'' 

(Ali İmran;159)

Tevekkülün, sebepleri bütünüyle reddetmek demek olmadığını, bilakis sebepleri Allah'ın kudret elinin bir perdesi bilmek demek tevekkülün, kendisine düşen tedbirleri gerektiği gibi aldıktan sonra neticeyi Allah'tan bilmek ve yalnız O'na minnettar olmaktır. 

Takdiri ise, Allah'a bırakırız.

DUA:

''Ey Rabb-i Vekil! Nefsimi sana teslim ettim. 

Yüzümü sana tevcih ettim. 

İşimi sana tefviz ettim! Sırtımı sana dayadım! Senden korkarak ve Seni isteyerek Sana iltica ettim! 

Senden başka sığınağım ve kurtuluş yolum yoktur! İndirdiğin kitabına ve gönderdiğin Nebiyy-i Muhtereme iman ettim. 

Beni, annemi, babamı ve bütün mü'minleri dünyada bela ve musibetlerinden, ahrette Cehennem azabından koru!'' Amin!

 

 

 

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *